• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Atilla Özdür
Atilla Özdür
TÜM YAZILARI

Kanal 7 güzellemesi…

20 Mayıs 2013
A


Atilla Özdür İletişim: [email protected]

Dindarlığın baskı altında tutulduğu erken tek partili günlerde gazeteler, gazetecilik anlayışıyla yönetildiklerinden, sözleriyle özleri tek boyutlu idi.
Sonraları demokrasi lafı edilir olmaya başladı. Oysa tek partili yıllarda ne güzel gidiyorduk. Tepede buyurgan olarak yol gösterici sahipler, aşağının gazetelerinde de buyrukların mealcileri…
Derken demokrasi “geldi” denildi, partiler çoğaldı. Gazeteler de propaganda hizmeti görmek üzere inorganik biçimde partilere bağlandı. Bu arada üzerimizdeki eskilerden kalma baskının niceliğinde değişikliğe gidildi ve dindarlığa nisbi bir serbestlik tanındı…
50’li ve 60’lı yılların demokrasi çağında partilerle inorganik bağlantı kuran gazeteler, üstlendikleri misyon gereği, seçmen oylarını yönlendirmeye başladılar. Eskiler yerlerini, partilere ücreti mukabili ileri sürülmüş karakol hizmeti veren ticari gazetelere terk ettiler…
Bütün partiler, demokrasi icabı Atatürkçü olmak zorundaydılar. Dolayısıyle partilerin embeddet gazeteleri pehlivan tefrikacılığını bırakıp, Türkçe Kur’an’ı Kerim kitapları, kırk hadis “hikayeciliği” ve oruç ve namaz sohbetçiliğine yöneldiler…
“Kazın geleceği yerden tavuğun esirgenemezliği” temel felsefemiz olarak, zihniyet dünyamıza egemen oldu…
Demokraside biraz daha ileri boyutlu bir sahaya ulaştık. Eskinin mahalle halklarıyla semt esnafı arasındaki samimiyet, ileri demokrasi döneminde, “market” denilen mekanlardaki soğuk mekanize ilişkilere evrildi. Bu “devrim”, eskinin mahalle aralarındaki bahçe sinemalarını yerlerinden silip süpürdü ve “ekranları”, evlerimizin mahremiyet alanlarına yerleştirdi. “Tanrıdan başka yoktur tapacak”lı Türkçe ezanın gittiğini sanıyorduk, “paradan başka yoktur tapacak”la iman tazeler olduk…
¥
12 Eylül’lü, 28 Şubat’lı günlerde Kanal 7’yi zevkle dinler ve seyrederdim. Geçenlerde iş olsun kabilinden ekranlar arasında dolaşırken ismi diğerlerinden kopya edilme, “altın bahane yemekler şahane” gibisinden bir programa takıldım.… Beş tane Cumhuriyet kadını, ellerinde, evlerinde tepsi içinde hazırladıkları unlu ravaklı tatlılarıyla davet sahibesi, çağdaş  Cumhuriyet hanımının kapısını çaldılar…
Masalar düzenlendi, biraz hal ve ahvalle ilgili dedikodu, ardından da sofraya hücum emri verildi. Yeme içme arasında davetliler ziyafette tıkındıklarıyla ilgili değerlendirmeye başladılar. Allah’ın nimeti olması gereken bu yiyecek ve içeceklerin ne kadar da özensiz hazırlanmış olduğunu, burunlarını bükerek ifade ettiler…
Nimet’e küfranlık moda haline gelmiş de haberimiz yok imiş…
Tabii bu manzaralar, günümüzde çoğunluğu Kanal 7’den başka eğlence kültürünü geliştirme vasıtası bulamıyan dar gelirli muhafazakar seyircileri, kendilerini ziyafet masasında yer alanların yerlerine koyarak self tatmine ulaştırdığından, Kanal 7 ve aynı havadan gidenlere büyük bir rating kazandırmalıydı…
Bir başka daha büyük bir rating dalgasını da, “Fatmagül”lün maceralı aşk hikayelerinin muhafazakar hane halklarından kopartıp getireceğine de hiç şüphe edilmemeli…
¥
Hüseyin Öztürk geçenlerde bir yazısında, muhtemelen davet üzerine gittiği Afyon’daki otellerin birinde, yemek salonundan naklen yayın yapıyordu…
“ İslam’a yeni girmiş birisi, Müslümanların nasıl israf ettiklerini görmek için bu salona girse, ‘Benim inandığım dinde böyle israf yok’ diye şaşırır ve bu israfı, Müslümanların yapabileceklerine inanmaz” diyordu.
Hüseyin’e deriz ki, “imam yellenirse, cemaat sıçarmış”… İmam sıfatıyle Hz. Ömer’i tanımayan bizler olarak hepimiz, Kanallarımızla birlikte doğuştan Müslümanız… “Türkçe ezan” düşmanıymış gibi bir görüntü sergilemeyi pek biliriz. Oturup kalkıp tek partili yönetim sistemine basmıyor muyuz kalayı… Oysa hepimizin akçalı dillerimizden, “Tanrıdan başka yoktur tapacak”ın öztürkçeleştirilmiş versiyonu anlamındaki, “paradan başka yoktur tapacak”lı, replik oluşturan uygulamalı mealler dökülmektedir, her an, her yerde ve her fırsatta…
Bir soru:
“Din afyondur”dan anlaşılması gereken nedir. Dinin kendisi mi, yoksa Hz. Ömer tanımazların, hak yiyişte ninni yerine okudukları “repliksel” vaazlar mı…

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23