• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Atilla Özdür
Atilla Özdür
TÜM YAZILARI

Kışla camileri...

18 Nisan 2019
A


Atilla Özdür İletişim: [email protected]

Sultan II. Mahmut 1800’lerde Heybeli Ada’da bir kışla yaptırıyor. Bahriye Kışlası. Kışla üç bölümden ibaret. İki büyük blok, birbirlerinin ikizleri ve aralarında biraz ufakça ve dikdörtgen şeklinde bir bina, hem de minareli. Bunun kemiyette değil de keyfiyetinde bir benzeri Kasımpaşa’da idi...

Kasımpaşa’daki Cezayirli Hasan Paşa Bahriye Kışlası olarak bilinirdi. Cezayirli Hasan Paşa ise, Osmanlı devletimizin bir Kaptan-ı Deryası...

Heybeli Ada’nın Bahriye Kışlası da Kasımpaşa’daki gibi camili imiş. Bunun camisi birbirlerine benzer ikiz dikdörtgen binaların arasında ve orta yerinde.. Kaşımpaşa Bahriye Kışla Camii ise, kare biçiminde inşa edilen devasa kışlanın içinde ve tam orta göbeğinde. Dört bir yanından kışla ile çevrelenmiş konumda...

Cezayirli Hasan Paşa Kışlası ömrü boyunca bir kaç kez tamirat görmüş. Son dönemde on yıl evvelinden başlayan restorasyon çalışmaları bayağı ilerlemişti. Ne hikmetse tamiratından vazgeçilerek kökünden yıkımına girişildi ve bu koca kışla dümdüz edildi. Sonra bir de gördük ki, eski temelinin üzerinde yeni baştan inşa edilmeye başlanmış. Selimiye Kışlasının küçük bir modelini andıran yapı, şimdi çatı örtüsüne kadar bayağı yükselmiş bulunuyor...

Eyvah, 28 Şubat tekrar azgınlaşıyor...” demiştik. Meğer yanılmışız. Zira kışlanın içindeki camiyi elleyen olmamış. Bilakis kışla camii, tarihi bir eser olarak Osmanlı minare mimarisine uygun minaresiyle yeniden ayağa kaldırıldı...

¥

Heybeli Ada’nın Bahriye Kışlası bilahare okula çevriliyor. Okulun ismi, şimdinin Türkiyelisine haylice yabancı kelimeler dizisi halinde anlamsız geliyor. Bu da, kendimizi inkâra zorlanmadan... Ne acıdır şu ibarenin manasını anlayamamak...

Mekteb-i Fünun-i Bahriye-i Şahane”...

Günümüzde çocuklara mektebe gidip gitmediklerini sorduğunuzda,”ÖKÜZÜN TRENE BAKMASI” gibi ”haaa” diyerek bakakalıyorlar.

Bu mektep, bir zaman geliyor Kasımpaşa’ya taşınıyor. Oradaki “hemdaş”ının yanına ve yerine. Daha sonraları tekrar Heybeli’deki eski binasına getirildiğinde ismi de “Deniz Lisesi” olarak değiştiriliyor...

Denize sıfır iki büyük muhteşem bina ve aralarında da yüksek minareli bir cami...

Bu minareli cami bir zaman geliyor ki, “hikayeli cami”ye dönüşüyor...

¥

Sene 1934 imiş. Cumhuriyet onuncu yılında falan. Değişimler, teftişler ve yenileşmelerin hızlı ve derinliğine gerçekleştirildiği yıllar. Günün birinde Heybeli Ada Bahriye Mektebi de bir teftiş geçirir. Öğretmenlerle, okul komutanı ve talebelerle konuşulur. Teftiş heyeti durumdan memnun olarak ayrılırken okul komutanı bir kenara çekilerek vedalaşma yapılır...

Cumhuriyetin göz bebeği askeri öğrenciler laik cumhuriyetin teminatı altında bulunurken, göz  bebeği öğrencilerimizin ve kışlamızın yer aldıkları yerde bir caminin bulunması doğru değildir. Bu itibarla cami en kısa bir zamanda kışlanın dışına çıkarılmalıdır. Daha henüz tamamlamamıştır bile, laik Cumhuriyetimiz onuncu yılını”...

Caminin evvela minaresi kaldırılıyor sonra da kütüphaneye çevriliyor...

¥

Tek partili yıllarda bazı camilerin amaç dışına çıkarıldığından söz edildiğinde, hemen itiraz ve suçlamalar başlıyordu...

“Sizin amacınız Atatürk’e saldırıp küfretmek. Bunu yapamayınca İnönü devrinden okuyorsunuz”...

Tövbe tövbe. Yahu! Ne diye Allah’ın kuluna hakaret edilsin. İnsanın eline ne geçer ki! Heykelini taşlamak, büstlerini kırmak gibisinden işler, özünde iş bilmezlikten...

El insaf, ayıp yahu...

Bakınız, askeriyenin bütün sınıflarından yüzlerce rütbeli üstsubay, astsubay hatta er ve paşalar cumhuriyet düşmanlığı sebebiyle o kutsal ocaktan kovularak defedildiler...

Hem de 1935 yılından beri münasip görülmediği için Bahriye okulundaki minarenin alaşağı edilmişliğine rağmen...

Bir düşünsenize birader, ahaa işte camisi de yoktu minaresi de, Harbiyenin...

Az kalsın donanmaya kumanda edecek amirali kalmayacaktı Deniz Kuvvetlerimizin. Ne acı değil mi?...

Bilemezsiniz, haydi diyelim ki, okulu ve kışlayı teftişe geleni Atatürk idi, öyle sayalım. “Kaldırın” emrini vermekle de, pek doğru bir iş yaptı diyelim. Eee, ihanetleri dolayısıyla  o kutsal ocağı temizleme operasyonlarına bakıldığında, Bahriye Okulunu minareden temizleme işinin, pek de doğru bir iş olmayabileceği düşünülemez mi?..

¥

Bunun bir benzeri de Hv. Kuvvetlerinde gerçekleştirilecekti. Bakınız;

Fenertepe Grubunda, orada Amerikalılar da bulunmaktaydı, namaz kılan personel Grup Kumandanından bir parça yer talebinde bulunurlar, cami yapacaklar...

Filo kumandanı olarak, derme çatma bir gecekondu yapmamak şartıyla, garnizonun merkezinde bir alan göstermiş... Subay ve astsubaylar döküyorlar ceplerinin muhtevasını ve başlıyorlar duvarları ördürmeye. Kubbe çemberine geldiğinde kış bastırıyor ve baharda devam etmek üzere inşaata ara veriliyor...

Yukarılardan bir kişi bununla ilgili aşağıya direktifini veriyor...

Orada yükselecek minarenin radarların görüntü tesbit görevlerini aksatır. Olmaz böyle şey. Derhal durdurula ve inşa halindeki yapının da daha lüzumlu başka amaçlar için kullanılmasına”...

Fenertepe Grup ve filo kumandanı da şöyle cevap veriyor...

Amerikalıların da aynı yerde metal perdeli geniş ve sabit radar kuleleri mevcut. Bunların hiçbir mahzuru bulunmamaktadır...”

Allah gani gani, rahmetinden esirgemesin. Filo Kumandanı Albay Hasan Pazı, Edirnekapı Hv. Şehitliğinde medfun, “Haydi çocuklar, bitirin şu işi”...

Bitiriliyor da...

1970’lerde...

HAMİŞ: 

Bu hengameyle ilgili olarak, Minyeli Abdullah Ömer Okçu ve on üç arkadaşı özel görev yerlerinden alınarak Anadolu içlerinde ve ilgilerinin bulunmadığı görevlere cezaen sürülmüşlerdi...

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23