• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Atilla Özdür
Atilla Özdür
TÜM YAZILARI

Profesyonel gazilik...

15 Aralık 2016
A


Atilla Özdür İletişim: [email protected]

KHK’de şöyle yazılmış...

15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemi ile bu eylemin devamı niteliğindeki eylemler sebebi ile malul olan kamu görevlileri ve siviller ile bu eylemin devamı niteliğindeki eylemlerin ortaya çıkartılması, etkilerinin azaltılması veya bertaraf edilmesinin sağlanmasında yardımcı ve faydalı oldukları sırada yaralanan kamu görevlileri ile sivillere, yaralanma derecesine bakılmaksızın gazilik unvanı verilir. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından belirlenir.”

15 Temmuz 2016 tarihinde Türkiye’de mukim yerlilerden bir grup organize Türkler, dümensuyuna takıldıkları dost görünümlü harici ortaklarıyla müştereken  iğrenç bir darbe teşebbüsüne kalkışmışlardı...

Resmi ve özel ulaklar tarafından  haberdar kılınan Devlet Başkanları Tayyip Erdoğan, bu çirkinliğe karşı milleti sokağa salıvermişti...

Sokaklarda köprü başlarını tutanlar, Dadaloğlu misali başlayıvermişti geleneklerinden gelen karakteristik türkülerini çağırıvermeye...

Dadaloğlu Dadaloğlu, Yarın kavga kurulur,

Öter tüfek davlumbazlar vurulur

Nice Koçyiğitler yere serilir,

Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir”...

Nitekim öyle de oldu. Ölen öldü ve kalan sağlar da bizden sayıldı...

Soma’da üç yüz bir kişi ölmüştü. Onlar ölmemiş, öldürülmüşlerdi. Öldürenler de, bütün işyerlerinin öldürenleri gibi finansör olduklarından, kamu hukuku, amme hukuku konunun üzerine gerektiği biçimde eğilememişti. Dolayısıyle ölenler, bizden sayılmayıp öldükleriyle kaldılar...

15 Temmuz Köprübaşı hareketindeyse ölenlerin, kamu adına ve yararına öldükleri hükmüne varıldığından, kanparası mükellefiyeti, kamunun sırtına düşerdi. Siyaset, kendini borçlu saymadığından olacak, kan parasında acele davranınca, hak ediş zemini de alabildiğince geniş ve yaygın tutuldu...

Millet, Kurtuluş Savaşında sırtına yüklenen tekalif-i Milliye borçlarını, ayağındaki yırtık çoraplarından birer tekini çıkarıp vererek ödemiş. 

İki ayağında bir tek çorap, nesine yetmezmiş, gazilerin... 

O günlerde evlerimiz kerpiçten, nakliyemiz eşşekle ve Halik-i Zülcelal ise, Hz. Allah imiş...

Gazi adaylarının, nesine yetmezmiş iki ayağına bir tek çorap...       

Günümüze gelelim. Siyasi sistem çok parçalı parlamenterizm. Binalarımız adım başında çok katlı çelik TOWER’lar, ceplerimizde de tanrı yerine kaim gavurun DOLAR’ı ve köprübaşı hareketinde de tırnağına çizgi düşen gazilerimiz, hizmetlerinin bedelini bekler...

Sistem başkanlık olmadığından, gazilerin beklentileri de bir türlü verilemiyor. Sağlıkçılar, gazilik için tırnaktaki tek çizgiyi yeterli görürken, sosyal güvenlikçiler, vücutta yüzde altmış harabiyet arıyor. Gaziler de haliyle beklentilerine kavuşamıyor...

Oysa başkanlık olsaydı, şimdiye kadar Başkan’ın “Verdim’ demesiyle profesyonel gaziliğin de temeli atılmış olurdu...

Bilmiyorum farkında mısınız. Kutsal değerlerimizi de sulandırmaktayız!

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23