• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Atilla Özdür
Atilla Özdür
TÜM YAZILARI

Sedat Yılmaz’a saygılarla…

06 Temmuz 2017
A


Atilla Özdür İletişim: [email protected]

 Kabotaj Bayramı’ndan bahsetmişler ve pek de iyi etmişler. Teşekkürler…

 Sedat Yılmaz, yazısına şöyle başlıyor,

 “Kabotaj Bayramı, daha doğrusu 2007 yılında adı değiştirilen ‘Denizcilik Bayramı’nı 81. kez kutladık. Mesajlar yayınladık, etkinlikler yaptık, anıtlara çelenkler koyduk, güzel güzel nutuklar attık”…

***

İstanbul işgal edilmiş, İzmir’e girilmiş. Yurdumuz düşman çizmesi altında. Milletimiz esarete alınmış ve Sevr uygulamaya konulmuş…

Buna karşılık kurtuluş, bağımsızlık ve istiklal hareketi başlamış. Epeyi de yol alınmış ve bugünlere gelinmiş… 

Neresinden ve ne zamanda başlanmış ise o nokta, bir evvelki başlangıcın neticesini oluştura oluştura zaman ve mekanı getirmiş Amasya’ya! Amasya Mutabakatında şu karara varılmış. “Vatanın tamamiyeti ve milletin istiklali tehlikededir. Milletin istiklalini gene milletin azm-i kararı kurtaracaktır”…

Bağımsızlık savaşında ok, yaydan fırlamıştır.

9 Eylüller, 11 Eylüller, Sakaryalar ve Dumlupınarlar derken 30 Ağustos’lar ve Lozan günleri başlamış… Bu arada şöyle bir karara da varılmış…

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, hayat ve istiklalini kurtarmayı tek gaye bildiği halkı, emperyalizm ve kapitalizmin tahakküm ve zulmünden kurtararak, idare hakimiyetinin sahibi kılmakla gayesine ulaşacağına inanmaktadır.” 

Fena mı?...

Ya şu “Tekalifi Milliye”ye ne dersiniz? 

Halk ve tüccar bazı hammadde ve yarı mamul malların %40’nı, bedelini ilerde tahsil etmek üzere devlete verecek. Halk, elindeki taşıt araçlarıyla orduya ait malzemeleri parasız taşıyacak. Bazı sanat erbabı ve imalathaneler belirli işleri yapmak ve belirli ürünleri üretmekle yükümlü tutulabilecek. Halk savaş için gerekli bazı malları, ayni vergi olarak devlete verecek. Vs, vs…

***

1 Temmuz, bayram ilan edilmiş. Kabotaj bayramı… Kendi karasularımızda, kendi limanlarımız arasında ve kendi gemilerimizin dışında başkalarının ticaret yapmaları yasaklanmış… Kırklı ellili yıllara kadar kendi karasularımızda bu bayram pür neş’e kutlanıyordu, sadece bir eksiğiyle…

Resmi tatil yapılmadan

***

Tek partili günlerden çok partili demokrasiye geçiş döneminde ABD bizlere 400 milyon dolarlık bir yardımda bulundu. Marshall Yardımı. Bunun 100 milyon dolarlık kısmının karayolları yapımında kullanılması kaydıyle… Karayollarındaki kamyon gürültülerinin arasında “Onuncu Yıl Marşı” işitilemez oldu. İstanbul meyve ve sebze hali Haliç’in başlarındaydı. Denizle irtibatı kesilerek içerideki kara bölgelere taşındı. Üretim merkezlerinden deniz yoluyla getirilen ürünler artık karadan kamyonlarla taşınmaya başladı. Deniz navlunu düşük olduğundan, pazarda domates de ucuzdu pırasa da.

Şimendifercilik ise tamamen terk edildi… 

Çünkü ABD,  Amasya Mutabakatı üzerinden Kurtuluş Savaşının başından beri bizlere düşman kesilmişti… 

Kale, içerideki yerliler tarafından yerli ellerce yıkılmalıydı…

Şimdi bile şu dostluk günlerinde açıkça görüyorsunuz, eline silah verdiği PYD’yi üzerimize sürme puştluğunu… 

Şehirhatları İşletmesinin Boğaziçindeki iskele gişelerinin kapatılmasıyla bu su yolundaki mal ve yolcu taşımacılığı da, örtülü ve dolaylı biçimde ABD petrol şirketleriyle tümden yabancı otomotiv sektörünün eline geçti.

Oysa Kabotaj hakkı, 1850 yılında Şirket-i Hayriye-i Osmani adı verilen Boğaziçinde yolcu taşıma amacıyla bir şirket kurma düşüncesinden doğmuştu… 

Ahmet Cevdet Paşa ile Keçecizade Fuat Paşa tedavi maksadıyla Bursa Kaplıcalarına gidiyorlar ve Kabotaj hakkını ilan tahtasına, “Şirket-i Hayriye’ ismini kazıyarak geri dönüyorlar…

Şimdi Beşiktaş’tan Kavaklar’a kadar ilerleyiniz kıyı boyunca karada ve denizde sıralanan vasıtaların isim ve bayraklarını gördüğünüzde, utancınızdan yer yarılsın istersiniz… 

***

Bir kere kabotaj ile denizciliği eşanlamlı görmek lügati bakımdan ziyade, bağımsızlık siyaseti yönünden yanlış…

Denizcilik, geçim ve doyumla olduğu gibi gezip, tozma ve eğlence yönlerinden de denizle ilgilenmektir. Bikinili, yokinili dalıp çıkacaksın, olta atıp ağ toplayacaksın, sefine yapıp savaş ve para kazanacaksın…

Kabotaj ise çok farklı. “Bağımsızlık haliyle ilgili. Bu sular benim milli, siyasi mülkiyetimdedir. Benim bayrağımın borusu öter. Kazazedeye ben yardım ederim, saldıranı da ben tepelerim,

Sularımın içindeki ve altındaki tüm değerler benimdir” demektir…

Kabotaj Bayramı” Denizcilik Bayramına çevrildiğinde, kutlama merasimleri de festivale dönüşür…

Netekim, dönüşmüş de…

Her neyse…

***

Geçenlerde radyoyu karıştırırken bir yerden aniden mehteran gümbürtüleri fışkırdı. Neresiydi bilmiyorum…

İzmir Marşı, mehteran takımının kendi özel enstrümanlarıyla, iki ileri bir geri formunda icra ediliyordu…

 Bayıldım valla…

 Bakınız Sedat Yılmaz’a. Akit’teki köşesinde Ahmet Kutsi Tecer’in, “Orda bir köy var uzakta, o köy bizim köyümüzdür. Gezmesek de tozmasak da o köy bizim köyümüzdür” şiirinden bir örnek veriyordu.…

 Oysa, gençliğimizde bize derlerdi ki. O şiir komünistçedir…

 Bırakınız Allah’ınızı severseniz…

 Her işimize gelmeyeni komünizme, her pisliği kapitalizme ve her kötülüğü de yabancı güçlere yükleyip sıyrılma kolaylığıdır bizleri per perişan eden…

 Beğensek de beğenmesek de, İzmir Marşı da bizim, yani KABOTAJ HAKKIMIZIN marşıdır?

 Tekrar teşekkürler ve hürmetler,

 Sedat Yılmaz’a…

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23