• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Atilla Özdür
Atilla Özdür
TÜM YAZILARI

Taşeronlara kadro...

22 Ekim 2015
A


Atilla Özdür İletişim: [email protected]

Yerli yerleşik politika geleneğinde eşyanın tabiatına aykırıdır...

Taşeronluk, iktisadi politikanın monetarizm dedikleri para - piyasa mutlak egemenliği üzerine kurgulanmış sömürge kapitalizminin şimdilik en verimli uygulama aracı. Turgut beyi severiz sayarız, özellikle takunyalı oluşundan ötürü kendisini daha yakınlarımızda biliriz. Amma ayni Turgut Özal, devrin devlet başkanları ve başbakanları Süleyman bey ile birlikte oluşturdukları üçlü iktisadi sulta (triumvira) yönetimi altında bir musibet olarak taşeronluğu da, başımıza dolayanlardandır...

Yine de günahını almayalım, Demirel Süleyman’ın meşhur ve meş’um 24 Ocak ekonomik darbesinin hemen ardından hatırlarsınız, “devletin işkembe çorbacılığı yapamıyacağı” yaygarası başladı. Kamu kurum ve müesseseleri, çalıştırdıkları personeline öğle yemeği verecekse ki vermelidir, yemekhane hizmetlerinin taşeronlara devredilmesi emrolundu...

Bu emirnamelere öylesine sıkı sıkıya bağlandık ki, şimdilerde asker hastanelerinin bile içgüvenlik ve temizlik  hizmetlerini özel sektörün taşeronlarına emanet etmişiz...

Gel de kafanı taşlara çarpma!...

Eğitim ve öğretim sektörünün taşeronluk aşkıyla yanıp kavrulan önderleri hep şunu istemekteydiler...

“Devlet öğrenci başına yıllık harcamasını topyekun bize versin ve aradan çekilsin. Eğitim hizmetlerini daha kaliteli olarak biz çevirelim”...

Dersanelerin kapatılarak devlet desteğiyle özel okullara dönüştürülmesi, bu isteğe minnet yüklü bir karşılık olmak gerekir...

Paralellik maralellik, bu gerekliliğin, sisleme örtüsü....

Çalışma hayatının bir tarafında işçi, karşı tarafında da işveren yer alıyor. İşyerlerinin mülkiyeti kime ait olursa olsun, bu şema bozulmuyor. Devlet - özel sektör ortaklığında amaç Cumhuriyet burjuvazisinin devlet eliyle yaratılması olduğundan, iş dünyasına ikram edilmek üzere siyaset eliyle kurulan sendikalar da, ücret sendikacılığından öteye gitmedi - gidemediler...

Bir anlamda sarıya çalan renkleriyle bu sendikalar ne talep etmişse hükümetler ödedi. Devletin direktifiyle ya da ricasıyla özel sektör de işçi ücretlerini yükseltti. Amaç, içerideki montaj atölyelerinde üretilen nesneleri işçiler rahatlıkla satın alabilsinler ve böylece özel sektör de milyarderleşebilsin...

Bu politikalar Türkiye hazinelerini kuruttu. Askeri darbeler de, işte bu nem kaybından...

Bu nem kaybının  kronikleşmesine bir çare olarak monetarizmin isteklerine Türkiye’nin sağlı sollu siyasetçisi birlikte baş eğince, devlet mutfaklarındaki ocaklar söndürüldü.  Devletin personel taşıma hizmetlerinde kullandığı nakil vasıtaları, garajlar, tamirhaneleri ve şoförleriyle ustalık hizmetleri, tasarruf tedbirleri kapsamına alınarak piyasaya döküldü...

Kamu sermayesi, bunca yıldır sırtında taşıdığı  iş emniyeti hukukuyla da mali ağırlığını biraz daha arttıran hizmet işçilerinin  yükünden kurtulunca derin bir ohh çekti... İşveren tarafını rahatlatan taşeronluk hukuku, politik geometrinin iç ve dış ters açılarını eşitleyen kuralı gereği; karşı tarafa, iş emniyeti, iş garantisi, ücret yeterliliği yitirilmiş işçi köleliği biçiminde yansıdı...

Sandık vaadleri külliyatı arasında yenilerde piyasaya sürülen ilanatlarda şimdilerde şöyle deniliyor...

TAŞERONLUĞA KADRO...

İşyeri ve işveren olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni alalım. Emek tarafı olarak da, tanzifat ve tenvirat hizmetlerinde kullanılan araçları, garajları ve şıförleri olsun...

Belediye, kanuni teminatlarıyla mali portresi epeyi ağırlaşacak olan beşeri emek dediğimiz, getirip götürme, sökme takma  ve nakliye işçilerini sırtına yüklenmek istemez. Belediyenin bu hizmetlerini üstlenmiş taşeronları da, yüksek debisinden ötürü  eldeki gelir kaynağının verimli akışından olmak istemeyeceği için, bu kadroculuğa şiddetle direnir.

Kala kala kadro sevdalısı olarak kadrolu işçiliğe umud bağlamış orta yerde bir tek işçi grubundan başkasını göremezsiniz...

Yani; şoför kitlesi, temizlik işçileriyle, tamirci ustalar ve hastanelerin pansumancıları kalır. Onlar da siyasetçi olmadıkları gibi, siyasetin finansörlüğünü de bilmediklerinden...

Nasiplerine, avuçlarını yalamak düşer...

Haydinnn, sandık başına!...   

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23