• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Atilla Özdür
Atilla Özdür
TÜM YAZILARI

Turbo kapitalizmi…

31 Mart 2013
A


Atilla Özdür İletişim: [email protected]

Turbo teknolojisi, bir eşekten birden fazla post çıkarma teknolojisidir. Yanarak görevini yerine getirip atık halini almış yakıttan bir kez daha faydalanmak gibi…

Bu felsefenin, ekonominin üretim tüketim ve pazarlama alanında yıldızlaşan yeni ekolünün isim babalığını da biz yapalım.
Türbo kapitalizm…
Ekolun bankaları, çoğunlukla kendi aralarında anlaşarak ya da birbirlerini kopyalayarak Türkiye’de bu modeli uyguluyorlar…
Hesap işletim ücreti, kredi kartı kirası, bozuk para sayma hizmeti, havale, vergi, sigorta, dosya açma harçları vs,vs, gibi..
Aynı felsefe, uygulamada imalat sanayiinde de görülüyor. Sekiz saatlik fiili mesainin dışında fazla mesaiye zorlanan işçilerin ek ücretlerinde kökten gasp, hiç değilse kesintili ödeme. İş emniyetinin yetersizliğinden meydana gelen iş kazalarında telef olup gidenlerin sonradan bir hak talep edemiyecek biçimde istihdamına uygun hukuki alt yapı ve kamu otoritesini taş kalpli taşeronluğun karşısında elini böğründe bıraktıran mevzuat…
Özetle toparlarsak, iktisat politikalarındaki tüketime dayalı büyüme modelinin hiçbir insani haslete değer vermeyen mekanize sisteminin adı olsa gerekir, türbo kapitalizm…
Abdest almayı bir yana bırakınız, hayatın dört ana unsuru arasında yer alan suyun hayat verici özelliğini yok sayar ve saydırtırken, mülkün temelindeki adil hukuku kirleterek,  sınıflı toplumun üst yapısına aktaran politik sistemdir, türbo kapitalizm…
Doyumsuzluğun iktisat dilindeki adı olmalıdır, turbo kapitalizm…

Bu belanın çaresi, Allah’ın muradındadır…
Ne var ki, O’nun kulluğunu bilerek ve gaflete düşerek, elinin tersiyle bir kenara itelemiş yeni insan soyu, Yüce Allah’ımızın bu muradına layık mı…
Bakıyorsunuz, hepimiz büyüme peşindeyiz… Büyüme hırsı, dünyayı yaşanabilir kılan insani ve ahlaki değerleri köreltmesinin ötesinde öldürüp yok da ediyor.
Beşeri ihtiras olarak tekil kişideki iktisadi büyüme hırsı, kendini Allah’la rekabete görürken, ticaret dünyasının ortak ciro hacmini  şişirerek genişlemeye zorluyor.
Bunun ilk adımı perakendecilik sahanlığında atılıyor…

Hasan Aksay, Akit’teki son yazısında bu konuyla ilgili, amma farkında olmayarak ve tesadüfen çok net bir örnek ortaya koymuş…
Memleketimizin batı kulvarındaki medarı iftiharı yirmi kadar firma kendi yakasındaki gazetelere verdiği, kadınlara yönelik tam sahifelik bir şuurlandırma ilanında aynen şöyle bir metin düzenlemiş...   
: “ÇIK! // Haklarını elinden alanlara karşı çık. // Bedenin senin, ona sahip çık. // Engellere aldırma, kariyer basamaklarını çık. // Sana konan sınırların dışına çık. // Meclise çık. // Meydanlara çık. // Kurban olmaya karşı çık. // Hakkında kararlar alınırken sözünü söyle, ortaya çık. // Birilerinin namusu olmaya karşı çık. // Sokağa çık. // Ne yazık ki bugün, kadınların özgür olduğu bir dünyada yaşamıyoruz. // Ama hep beraber böyle bir dünya yaratabiliriz. // Yeter ki gücünün farkında ol ve ona sahip çık.”
Hasan Aksay, bu yazısında ‘Kadın sokağa çıktığında kim ne kazanacak’ biçiminde bir sorgulama yapıyor. Aksay’a göre (Doğucu da olsa ne yazardı ki), Batıcı kapitalist firmaların kadınları sokağa çağıran bu hareketi doğrudan doğruya İslam düşmanlığı imiş…
Yok be Hasan Ağabey, İslam Düşmanlığı değil, doğrudan doğruya kendilerinin de dahil oldukları kolektif çıkar çemberini büyütme festivaline, 8 Mart fırsatçılığının gölgesinde, self tatmin davetiyesi…
“Hakkında kararlar alınırken sokağa çık ve karar sürecine katıl… Katılırken de kendi ayaklarının üzerinde durduğunu ispat sadedinde giyim kuşamını ona göre düzenle… Bu kutsal amacına ulaşmana destek vermek üzere seni mağazamızda  bekliyoruz…
“Çıkarıp at üzerindekilerini… Yenilerini üç ayı ödemesiz olarak bankanızın size sunduğu kredi kartlarınızla sekiz taksitle tercihinize sunmaktan mutluluk duymaktayız… Buyurun mağazamıza” gibi…
Bu çağrıların doğrudan İslam düşmanlığıyla hiçbir alakası yok…
Fakat var, bütünüyle yok olamaz, var tabii… O  da şöyle.
İsrafı azdırtarak, çevreyi yaşanılamaz kıldırtarak, bereketi ortadan kaldırtarak, suları da içilemez hale getirterek…
Türbo kapitalizm, Allah’ın dost yüzlü düşmanı kimliğiyle pazarda kurduğu tezgah başında her durumda bizleri bekler durur...
Zokaya Müslüman yaklaştığında, İslami türküleri terennüm eder. Küffar müşterisine arz-ı endam ettiğindeyse, Batı kültür enstrümanlarıyla, konçertosuna başlayıverir…

Hiç şüpheniz olmasın, “kullanılabilirliği üzerindeki  eşyalarınızı atarak asla yenilerini satın almayın” dediğinizde, ilahicilerle konçertocuların elbirlik ederek sizi boğmak için üzerinize çullandıklarını göreceksiniz,
Bundan hiç şüpheniz olmasın...

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23