• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Atilla Özdür
Atilla Özdür
TÜM YAZILARI

Yönlerin hikayesi…

23 Ağustos 2018
A


Atilla Özdür İletişim: [email protected]

İkinci sıcak harpten sonra soğutma dönemi gelince,  fakir ve mazlumların üçüncü dünyası dışında global dünya ikiye ayrıldı. Birinde ABD ve kuyrukları, diğerinde de Rusya ve peykleri…

Ayırgaç olarak beşeri aklın iktisat felsefesi kullanıldığından, ABD, o ana dek kullanageldiği “her şeyi bir kişiye” bağlayan mülkiyet rejiminde kaldı. Rusya ise, “kimseye hiçbir şey” diyerek, planlamacılığı aldı…

Amerikalılar, ayırgacın sağ tarafına yerleştiklerinden kendilerine sağcı lakabı takıldı, çizginin solundaki boşluk alan Rus’lara kaldığından, “kimseye  hiçbir şey” tanımayan ekonomi sistemine, solculuk adı verildi…

Bu arada Türkler, Osmanlı yenilgisinin ardından daha yeni yeni ayağa kalkmaktaydılar. Başlarında Atatürk ve arkadaşları Cumhuriyet’i falan kurmuşlardı. Bu arada Ruslardan da yardım almışlar ve bir ara bolşevizme de meyletmişlerdi. Hatta Ruslardan örnek planlı kalkınmada epeyi yol da aldılar. Şeker fabrikalarını, çimento ve bez basma fabrikalarıyla birkaç bankayı devlet kurunca, o günlerin hükümetlerine ki, CHP idi onlar, solculuk etiketi bile yapıştırılmıştı…

O günlerde ezan dilinin değiştirilmesinden rahatsızlık duyarak müteessir olanlar, devrin hükümeti CHP’ye küfredercesine “solcu” deyip çıktılar. Ne büyük fahiş  bir yanılgıydı bu isimlendirme…

Oturduğu sandalya, insana lakap ve isim olur muydu!..

İlersi günlerde Türkiye’yi ABD’nin kuyruğuna yamayan çok partili demokrasi devri gelince, partiler arasında canhıraş bir iktidar  savaşı başladı. Evvelce tüm kuvvetler sonsuza dek CHP’ye bağışlandığından, rakip partiler onu sahiplenebilmek amacıyla CHP’ye atmadık çamur bırakmadılar. Ne solculukları kaldı ne de “her şeyde” hatta kadında bile ortakçılık addedilen komünistlik…

O günlerden bugünlere dek bizim millet solculuğu dinsizlikle komünistlik diye algılar ve komünistliğe de nikahsızlık damgasını basar. Oysa bu anlamdaki nikahsızlık, aslında kapitalizmin mayasındadır…

Paran varsa, dünya kadar kadının hepsi senindir….

Şimdi gelelim dananın kuyruğunu koparmaya…

Bizlere öğretildiği gibi. Kitabımız ve Efendimiz tarafından belirtildiği gibi insanlar, tabii ki Allah’ımızın kulu olarak  bu insanlar iki büyük millet  halinde yaşarlar. Müslüman ve gayrimüslim millet toplulukları. Her iki millet ırk ve renk bakımından mozaik görüntülüdür. Renkleriyle dilleri aynı toplum içinde birbirlerine benzemeyebilir. Daha ileriye gidelim. Müslüman millet içinde sayısız küçük küçük birimlerin kimisi planlamacıdır kimisi serbest pazarcı. 

Veya, siyasette liberallerin yanında otoriter olanlar da yer alabilirler. Gayrimüslim milletleri ise hiç sormayın, ne ararsanız lebaleb…

Türkiye halkları görüntüde Müslüman milletinden. Bu topyekûn Müslümanlık, Lozan’la tescil edilmişler hariç, mezarlık ortaklığından mülhemdir. Dolayısıyle Müslüman millet, solcusuyla sağcısıyla  yek parçadır ve de bağımsızlığına aşırı düşkün..

Beri yandan sağcı  Amerikan kapitalistleri, fiilen ve resmen Türkiye’yi  sömürgeleştirmek isterler. Tarih boyunca da bu yolda bin bir kahpelik ettiler. Bizim millet de, bunların İstanbul’u ziyaretlerini fırsat bilerek yakaladıkları birkaç bahriyelisini denize atıp “Defolup gidin” mitingi için Taksim’e çıktı. Öncülük edenler arasında Müslümanlı Müslümansız solcular çoğunlukta idi...

Salt Müslümanlar, yahu niye geri kalsındı Taksim’e çıkan bağımsızlıkçı karma öncülerden. Onlar da yürüyüşe geçtiler. Geçtiler amma, vakit  gün vakti olduğundan kıbleye yöneliş, yürüyüş sürecinin içinde kalıyordu. Tophane’den Dolmabahçe’ye kadar uzayan şeritte ana koldan parça parça ayrılan münferit gruplar kıyıdaki camilerde kıbleye yöneliverdiler…

Kapalı mekanlara girenlerin önlerinde duvarlar bulunuyordu. Açık havada kalanların ise önleri açık, toprak yeşil çimen ve Boğaz’ın orta sularında demir atmış  Amerikan gemileri…

Zahirinde Müslüman milletin arasında, amma gerçekte Amerikancı sağcılara ilaveten komünizan solcular da yer almaktaydı. Bunların ortak özellikleri de İslam karşıtlığı...

Bunlar Boğaz’da demirlemiş ABD gemilerini, namaza duran Müslüman gönyesinin ara bir yerinde sıkışmış görünce, zevklerinden cuşa geldiler...

“Bak, bak, bak… Sağcılar, gerici şeriatçılar ABD  donanmasını kıble edinmiş, kapitalizme secde ediyorlar”!..

O.. çocuklarının puştluk takıntısı işte…

 Şu gerçeğin kafalara çakılması gerekir;

MÜSLÜMAN MÜSLÜMANDIR. MÜSLÜMANLIKSA, ASLA SAĞCILIK DEĞİLDİR...   

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23