• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ayhan Demir
Ayhan Demir
TÜM YAZILARI

Foça’da neler oluyor?

01 Mayıs 2019
A


Ayhan Demir İletişim: [email protected]

Foça, birçok kimse için, İzmir’in kuzeyinde yer alan bir sahil ilçesidir. Ancak yazımıza başlık olan soruda bahsi geçen yer, burası değildir.

Batılılar bizi (Osmanlı’yı) parçalamadan, ailemizi dağıtmadan önce Foça adında bir yerleşim yeri daha vardı. Foça şehri, hâlâ var.

Bugün Bosna Hersek sınırlarında kalan Foça şehri, romanlara konu olan Drina ve Çehotina nehirlerinin kucaklaşma noktasında, bereketli topraklar üzerinde hayat buldu.

Foça, Fatih Sultan Mehmet’in iktidarda olduğu 1464 senesinde, Gazi İsa Bey eliyle, Osmanlı toprağı oldu. Yaklaşık bir asırlık bir süreçte, Müslümanların çoğunlukta olduğu idari, ticaret ve ilimi bir merkez haline geldi.  

Hersek Sancağı’nın merkezi olması, bu şehirdeki yatırımları artırdı. Dubrovnik’ten gelen malların bu şehir üzerinden iç bölgelere gönderilmesi, Foça’daki ticareti canlandırdı. Foça şehrinde yetişen âlimler, Osmanlı coğrafyasının farklı bölgelerinde hizmet verdiler.

Osmanlı’nın, Berlin Kongresi sonrasında, bölgeden çekilmek zorunda bırakılması, şehrin hüzünlü tarihinin başlangıcı oldu. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu idaresindeki yıllar, yaşanacakların öncüleriyle doluydu. Buna rağmen, Sırp-Hırvat-Sloven Krallığı’nın bir parçası haline geldiği, Birinci Dünya Savaşı sonrasında nüfusun önemli bölümü Müslümanlardan oluşuyordu.

İkinci Dünya Savaşı yılları, endişelerin yersiz olmadığını gösterdi. 1939-45 yılları arasında, General Draja Mihayloviç liderliğindeki Sırp Çetniklerin saldırıları neticesinde, iki binden fazla Boşnak Müslüman hayatını kaybetti.

Tito dönemi, nispeten, sakin geçmişti. Foça’nın ekonomik ve sosyal hayatı, yeniden canlandı. Şehrin nüfusu, nispeten arttı.

Foça tarihinin en önemli olaylarından biri de, Aliya İzetbegoviç önderliğindeki Demokratik Eylem Partisi-SDA tarafından, 1990 yılında düzenlenen mitingidir. Binlerce Bosna Herseklinin yanı sıra Safet İsoviç, Muhamed Filipoviç ve Adil Zülfikarpaşiç gibi, ülkenin önde gelen sanatçı, akademisyen ve aydınları, bu mitinge katıldı.

Foça, SDA mitinginden sadece iki yıl sonra, bir kez daha Sırp Çetnik saldırganlığına maruz kaldı. Beş bin civarında Boşnak Müslüman, ya sürgün edildi ya da katledildi. Öyle ki, Dayton Anlaşması imzalandığında, bu şehirde Müslüman varlığına rastlamak adeta imkânsız hale geldi.

Foça’daki camiler de, bu şehirde yaşayan Müslümanlar ile aynı kaderi paylaştılar.Yirminci yüzyılın başlarında, şehirde on sekiz cami bulunuyordu. Bosna Savaşı öncesinde, cami sayısı on ikiye gerilemişti. Günümüze ulaşabilen ise sadece iki tanesi: Atik Ali Paşa ve Hünkâr Camileri.

Bu yaşananlar, sadece Foça’nın değil, Bosna Hersek’in kaderidir. Araştırmalara göre, 1992’de başlayan savaştan önce, ülkede bin 144 cami bulunuyordu. BH İslam Birliği verilerine göre; dört yıllık Sırp ve Hırvat saldırganlığı esnasında 614 cami, 218 mescit, 69 Kur’an kursu, 37 türbe, 4 tekke ve 405 vakıf eseri yıkıldı.

Yaşanan acı dolu günlerin ardından, başta Türkiye olmak üzere, İslam ülkelerinin desteği ile birçok ecdat yadigârı ayaklandırılıyor. Türkiye, TİKA ve Türkiye Vakıflar Genel Müdürlüğü eliyle, özellikle tarihi camileri yeniden imar ve ihya ediyor.

Bu yaklaşımın en güzel örneği, ismini içerisindeki kalem işlerinden alan ve “Foça’nın incisi” olarak bilinen, Alaca Camii’dir. 2014 yılında taş koyma merasimi gerçekleştirilen Alaca Camii, beş yıllık yoğun bir çalışma sürecinin ardından, 4 Mayıs’ta ibadete açılıyor.

Klasik Osmanlı mimarisi tarzındaki Alaca Camii, 2 Ağustos 1992’de, Sırp Çetnikler tarafından temeline kadar yıkıldı.

Bitmedi: 1549 yılında Defterdar Hasan Nazır tarafından yaptırılan bu caminin taşları, yüzlerce metre uzağındaki, farklı noktalara nakledildi. 

Yetmedi: UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer alan Alaca Camii’nin duvar ve minare taşları; Drina ve Çehotina nehirlerinin serin sularına atıldı, çöplüklerde ve boş arazilerde toprak altına gizlendi.

Bu saldırganlığın, tek bir amacı vardı: Alaca Camii’nin yeniden inşa edilmesini önlemek ve Foça’daki İslam varlığının izlerini silmek. 

Alaca Camii, hem tarihi hem de mimari açıdan önemli bir fonksiyona sahiptir. Her şeyden önce: Foça, bu caminin inşa edilmesinden sonra ete kemiğe büründü, gerçek bir şehir haline gelmiştir. Ayrıca Gazi Hüsrev Bey, Ferhadiye ve Hünkâr (Fatih) Camileri ile birlikte, Bosna Hersek’in manevi anlamda en önemli camisidir. 

Alaca Camii’nin yeniden inşası, oldukça külfetli ve maliyetli oldu. Bu ağır yükü, Türkiye Vakıflar Genel Müdürlüğü omuzladı. Önce bürokratik engeller aşıldı. Ardından, orijinal taşların tamamı bulunamadığından veya kullanılamadığından, Foça’daki ölü bir taş ocağı canlandırıldı. Bu da yeterli gelmeyince, ülkenin batısındaki Mostar’dan, aynı özellikte taşlar getirildi. 

Caminin duvarları ve minaresi ayaklandırıldıktan sonra içerisindeki kalem işleri yapıldı. Son olarak caminin şadırvanı, Hasan Nazır ve oğlu İbrahim Beye ait türbeler ile haziredeki diğer mezar taşları da inşa edildi. 

Her şey hazır: Alaca Camii, yirmi dokuz yıllık hasretin ardından, Foçalı Müslümanları misafir etmeye hazırlanıyor. Foçalı Müslümanlar da Alaca Camii ile kucaklaşmaya...

Sözü uzatmayalım, son noktayı koyalım: İnşallah, Foça semalarından “Allah-u Ekber” sedaları eksik olmasın. Emeği geçenlerden, Allah razı olsun.

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23