• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Hacı Yakışıklı
Hacı Yakışıklı
TÜM YAZILARI

Nefret dilinden tissskiniyorum efendim!

29 Nisan 2019
A


Hacı Yakışıklı İletişim: [email protected]

Mâbadınızın tüm hücrelerini yırtarcasına “nefret dili” derken neyi kastediyorsunuz acaba? Mesela Cem Yılmaz’ın “GORA” filminde uzaylıya tecavüz eden Türk köylüsü sahnesini izledikten sonra “Komutan Logar” karakterinin “Dünyalılardan tissskiniyorum” demesini mi kastediyorsunuz? Ama siz o filme çok gülmüştünüz, ama siz o tecavüz sahnesine bayılmıştınız!

Türk köylüsünü “uzaylıya bile tecavüz edecek” çirkinlikte gösteren sizlerin bu “dili” nefret dolu değil mi? Cem Yılmaz çıkıp “demokrasi güzellemesi” yapınca alkışlayan da sizsiniz!

Bizler “Tecavüzün cezası idam olmalı” derken sizler ancak bir taciz/tecavüz vakasında ortaya çıkıp bunu da bir siyasi partiye yüklemeye kalkıyorsunuz. Yani maksadınız çok başka! Sonra çıkıp “Bilmem hangi sanatçının(!) sahnedeyken donu gözüktü” diye foto galerisi yapıp insanlara o kişinin affedersiniz donunun markasını gösterene kadar fotoğraf tıklatıyorsunuz!

Bir gün Ahmet Keser “Pezevenk Müjdat” dedi diye onu ve kurumu linç ettiniz! Ama siz aynı Müjdat Gezen’in “Diyelim ki içki içiyorum, sana ne pezevenk” dedikten sonra “Ama pezevenk demek yol gösteren demektir” sözünü görmediniz. Bu kelimeyi ilk kullanan Müjdat’ın kendisiydi. Ahmet Keser de “Pezevenk Müjdat” diyerek aslında onu “kendi diliyle” övmüştü! Tamam, şahsen bu kelimeyi kullanmam ama kullanana karşı da “kibar” olunmak zorunda değil!

Değil mi efendim?

Ne yani siz karşınızda kuduz bir köpek havlayınca “hoşt’unuz beyefendi” mi diyorsunuz?

İsrail’deki kanlı katiller çocukları öldürürken onlara “Çocukları nasıl öldürdüğünüzü biliyorum” demek yerine “Ama Sayın Benjamin Bey, çok kötü iş yapıyorsunuz, efendim lütfen yapmayın, ne olur Monşer?” mi diyeceksiniz?

Kemal Kılıçdaroğlu’nu savunmak için bildiri imzalayanlar nefret dilinden şikâyet etmiş! Kimmiş bu bildiriyi imzalayanlar, azıcık ucundan bir bakalım efendim:

“Aranda 1600 yıl fark olan adam” diyerek Peygamberimize hakaret eden Levent Üzümcü; “Çıktı gene tipini s..tiğim” diyerek yöneticilere küfür eden Gonca Vuslateri; “B.kunda boğul Türkiye” diyen Barbaros Şansal; Almanya’daki bir programda hükümetin güya eleştirildiği yerde “Bazılarının doğumu ülkesine hayırlı olmuyor” diyerek adeta onların ölümünü dileyen Rutkay Aziz; Cübbeli Ahmet için “Susturun bu soysuz iti” diyen Orhan Aydın; “Gerilla annesini oynamak isterdim” diyen Füsun Demirel; “Diyelim ki içki içiyorum, sana ne pezevenk” diyen Müjdat Gezen ve bunlar gibi 117 kişi bildiriye imza atmış!

İşte bu 117 kişi hazırladıkları bildiride; “Biz aşağıda imzası bulunan yurttaşlar, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve heyetine geçmiş olsun dileklerimizi sunuyor, tüm yetkilileri şiddeti besleyen ötekileştirici söylemlerden uzak, birleştirici ve sorumlu bir dil kullanmaya davet ediyoruz” diyorlar!

Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!

Mevzu anlaşılıyor değil mi? Bunların amacı üzüm yemek değil, milletin manevi değerlerini ortadan kaldırarak yerine kendi “bâtıl” değerlerini ikame ettirmek!

Şimdi Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın yönettiği ülkemize “gergin” diyorlar!

Tabii ya; toplum olarak eskiden hiç gergin değildik, taze poğaça gibiydik!

SSK Hastanesi’nin yatakları buram buram sidik kokardı, koklayıp koklayıp rahatlardık. Hastane koridorlarında sabah 5’ten itibaren doktor sırasına girilir, her şey özgürce yapılırdı. Kimisi kanser hastalarının yanında sigara içer, kimisi çamaşır deterjanı ile yerleri temizler, ter kokuları bir yandan ilaç kokuları diğer yandan, sıra beklerken ne kadar “huzur içinde” ölürdük! Başörtülüler fakültenin kapısına gelir ve görevli kendilerine yan tarafı göstererek “başınızı açıp girin” derdi. O kadar nezaketliydiler(!) ki başını açmazsan içeri adımını bile attırmazlardı, böylece ortam çok hijyenik(!) olurdu. Hijyen, hijyen efendim çok önemli değil mi? Kur’an kurslarına 12 yaşına kadar gitmek yasaktı. Hatta bir vakitler insanlar korkusundan Kur’an-ı Kerim’leri toprağa gömerlerdi. Ne kadar huzurla havalanırdı topraklarımız değil mi efendim? Hele de siyasi yasaklı vekiller, yeme de yanında yat! Siyaset yapmalarına 5 sene yasak konur ve tatil yapma imkânı bulurlardı fena mı? 

Hülasa efendim; toplum ezim ezim ezilmekten gerim gerim gerilmeye fırsat bulamazdı!

Kimin ne yapmaya çalıştığını insanlar görüyor. Milletine karşı şefkatli, toplum düşmanlarına karşı şiddetli olmak esastır. Bu şiddet elbette ulusal ve uluslararası hukuk sınırları içinde gerçekleşmektedir. Eline silah almış teröristlere karşı gül uzatmaya kalkarsanız bir daha bu topraklarda çiçek yetişmez! Ve siz bu toprakların çiçeklerini ezmeye kalkarsanız bir yiğit çıkar; “Yeter söz milletin” deyiverir! İşte bu millet de o yiğidin arkasından pazara kadar değil mezara kadar yürür! 

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23