Hakettik...
Ne olmadığını ben söyleyeyim, ne olduğuna siz kendiniz karar verin: Bu yapılanlar hata değil...
Hatada masumiyet vardır...
Akademisyenliği çok ucuzlattık...
Profesörlük bile ayağa düştü...
Ülkenin en eğitimli insanları bunlar, üstelik yine bunlar yetiştiriyor yeni “en eğitimli”leri...
Bir tanesi online sınav yaparken, ekranında porno görüntüler olduğu farkediliyor...
Gerçi bu maliye profesörü.. Biz yıllar evvel 28 Şubatçı meşhur bir ilahiyat dekanının bu haltı yediğini de biliyoruz...
Netflix izliyormuş da, onun reklamıymış, falanmış filanmış... Yok yok, casus programmış, biri komplo kuruyormuş...
İstifa etti, belki unutturur kendisini de ileride mesleğe döner...
Başka bir tanesi, bu da tıp profesörü, 87 yaşındaki kadın hastasıyla küfürlü konuşuyor...
Hasta bir doktora muayene ya da işlem için özel olarak gelmişse, “hekim seçme hakkı” da lafta değilse, ya bilgilendireceksin hastayı “Ben bakamıyorum” diye ya da sen ilgileneceksin, çok zor bir prosedür değil...
Hem bunu yapmıyor, hem de neden böyle yapılmadığını soran hastayı azarlıyor... Tepki gösterince de başlıyor küfürlü konuşmaya...
“Zaten doktorlar pandemi sürecinde çok yıpranmış, doktorun da hasta kadar çileden çıkma hakkı varmış...”
Öyle diyor, kendisini savunan meslektaşları...
Sağlık çalışanları kesinlikle çok yıprandılar...
Ailelerini göremeden, her an hastalık riskiyle karşı karşıya kalarak, mesai mefhumunu unutarak çalıştılar aylardır...
Ama bu savunmayı yapanlara sormak zorundayım...
Mesela annesinin, babasının ya da evladının ölüm haberini almış biri kadar yıpranmış mı bu profesör?
Bir hastanın en temel haklarıyla ilgili basit bir sorusuyla çileden çıkmak bu profesör için olağan bir durumsa, sevdikleri hakkında kötü bir haber alınca çileden çıkmak da hasta yakınları için olağan bir durum sayılabilir mi?
Her durumda sakin kalmak sağlık çalışanı için mümkün değilse, hasta yakını için nasıl mümkün olacak?
Soruyorum, çünkü bu savunmayı yapanların bu sorulara vereceği cevap, “sağlıkta şiddet” tartışmasını ortadan kaldırabilir...
“Hasta ve yakınları da bizim gibi çileden çıkabiliyor” deyip, “sağlıkta şiddet” haberlerine sıradan asayiş olayları muamelesi yapılmasına razı olacaklar mı?..
•
Twitter, birkaç bin hesabı silmiş...
Çok güzel bir hareket bence...
Bana sorarsanız az bile silmiş...
“Silinen hesapların AK Parti ile bağlantısı vardı” diyorlar, yalan...
En çok destek verdikleri, hükümeti savunan değil, hükümetten talepte bulunan taglar...
Mesela atama konuları...
Mesela af talepleri...
En çok paylaştıkları sitelerden biri, FETÖ’cülerin Bold Medya’sı...
Diğeri, İyi Parti destekçisi nettavir.com...
Başka biri, Deva Partisi yanlısı malatyafirat.com...
Bunlar hep AK Partiliymiş...
Yerseniz...
Hesap silmeye gerekçe olan raporu hazırlayan isimlere bakınca zaten neyin ne olduğu anlaşılıyor...
Ekipteki iki Türk, Fazıl Alp Akis ile Ayça Alemdaroğlu buz gibi AK Parti muhalifi... O kadar ki, değil Türkiye hakkında rapor yazdıklarında, “Dün akşam ne yedin” diye sorulduğunda AK Parti’ye laf atmazlarsa şaşırırsınız, öyle tipler...
İyi olmuş...
Kimin ne olduğu ortaya çıkar da bizim mahalledekiler de hangi bataklıkta gezdiğini, kimlere para kazandırdığını anlar belki...
•
Sarıyer Belediyesi Emirgan sahiline platform ve merdiven kurmuş, insanlar denize girsin diye...
Habertürk’ten Esra Boğazlayan’ı rahatsız etmiş bu durum...
Hani Emirgan’da ikamet eden birini rahatsız edebilir; içki masalarını, bangır bangır müziği, gelene geçene laf atan arızalı tipleri kim ister muhitinde?
Ama Sarıyer Belediyesi bunu düşünmez...
Sarıyer’de oturan biri olarak söylüyorum, mümkün değil düşünmez...
Bu Belediye, yıllardır oturduğumuz apartmanın önce kapı numarasını değiştirdi, sonra daire numaralarını...
Tam da AK Parti’nin İstanbul’u da kaybettiği seçimlerden önce yaşandı bu karışıklık...
Şu an hâlâ hangi dairede oturduğumuz belli değil, belediyeye göre başka binanın başka dairesindeyiz, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi’ne göre başka, reel duruma göre başka. Hakettik ama...
Belediye Başkanı Şükrü Genç seçilir seçilmez ilk iş olarak, Darüşşafaka Mahallesi’nde cami ve kültür merkezi için ayrılan alanın imarını “Bize acil eğitim alanı olarak lazım” deyip değiştirmişti...
Tam 11 yıl oldu...
O araziye şu anda Park ve Bahçeler Müdürlüğü tabelası asılı ve kum dökülü, köpekler pislesin diye...
Kimsenin çıtı çıkmadı...
Bu gazeteden başka hiçbir mecrada tek bir tepki gösterilmedi...
Hadi biri de çıkıp desin, “Haketmemişsiniz” diye...