• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Halil Kışlacık
Halil Kışlacık
TÜM YAZILARI

Kim, kimden hesap soracak?

03 Mayıs 2020
A


Halil Kışlacık İletişim: [email protected]

“Yirmi kişiyle buyrun, çelenginizi bırakın, durum malumunuz, hastalık var, sokağa çıkma yasağı var, aracınız yoksa biz götürelim sizi” denmiş...

Yok, illa yürüyecekler... 

Hem de 200 kişi...

Hoş, ona izin versen bu sefer “Biz 300 kişi çıkacağız” diye tuttururlar...

Adamlar için 1 Mayıs kutlanacak değil, polisten dayak yenecek bayram çünkü, öyle alıştırmış çok sevdikleri eskiler...

Sonra oturacaklar “İşçiler eziliyor” edebiyatı yapacaklar...

İşçi işyerinde eskiden olduğu kadar ezilmiyor madem, bari 1 Mayıs’ta dayak yedirelim de ezildiğini anlasın...

Bir isim dikkatimi çekti; Barış Atay Mengüllüoğlu...

HDP’den anlaşmalı vekil seçildi, TİP’e geçti, DİSK ve CHP’nin Halkevleri’yle Taksim’e yürüyor...

İkinci sınıf dizilerin ikinci sınıf rollerini oynayan yetenek fukaralarını, sırf sevmediğin insanlara küfrederken ya da lehine yalan söylerken yüzü kızarmıyor diye “Ünlü oyuncu”, “Milyonların sevgilisi” havalarına sokup şişirirsen, karşına sonunda böyle tipler çıkar...

Gazeteciler için de geçerli bu söylediğim...

Bürokratlar, STK ya da meslek örgütü mensupları için de...

Bir tane düzgün işi yok, adını hep hakaretle, yalanla duyurmuş, itibar sıfır ama muhalif medyada hava bin beşyüz...

Bunların çoğunun niyeti, yaptıkları işte başarılı olamayacaklarını bildiklerinden, kapağı başka yerlere atmaktır genelde. Ondan bu kadar sivrilmeye çalışırlar.

Madem küfrettiklerinde ya da yalan söylediklerinde alkışlanıyorlar, marjinallik prim yapıyor, onlar da siyasete girip bu alışkanlıklarını kürsü dokunulmazlığı arkasına saklanıp sürdürmek niyetine giriyorlar. 

Ağababaları zamanında “Konsey”ler, “Senato”lar kurardı, hüküm dağıtır, savunma falan isterdi...

Halbuki bırakın herhangi bir yetkiyi, tüzel kişiliği bile yoktu bu oluşumların.

Vatandaş da bir şey zannederdi isimlerine bakıp, yıllarca anlattık da insanlar bunların hiçbir hükmünün olmadığını anladı, artık kimsenin umursadığı yok.

Hal böyle olunca, dediğim gibi, siyasi partilere yöneldiler...

Barajı geçip geçmeyeceği tam belli olmayan partiler, özellikle gençleri gıdıklayabilen isimleri aldı, aday yaptı.

Öbürleri avuçlarını yaladı; çoğu yurtdışındadır şimdi, “Bizimkiler iktidara gelse, bizimkiler gelmese bile en azından bu iktidar gitse de, bize ihanetimizin hesabı sorulduğunda belki elimizden tutan olur” diye bekliyorlar.

Seçilenlerin de aslında seçilecekleri de yoktu da, “Birlikte iyi salladıkları” partiler sağolsun, bir şekilde girdiler Meclis’e...

Sonra kimisi komünist partisine kaçtı, kimi bağımsız oldu, onları aday yapanlara da mal mal bakmak kaldı.

Bir de anlamadığım, “Bağımsız, özgür, tarafsız” diye reklamı yapılan adamların açık açık gidip bir partinin vekilliğine yazılmasından hiç mi utanmıyorlar?

“Yazılamaz” demiyorum, yazılır, hakkıdır... 

Ama “Tarafsız” ayaklarına yatması hiçbir şey değilse, ayıptır...

“Biz, bu ülkenin sanatçıları olarak” diye lafa girmekten utanmıyorlar... Hadi desene “Ben falanca görüşü benimsemiş bir kişi olarak şöyle düşünüyorum” diye...

Deyiver de, renginin kızılı baştan çıksın ortaya...

Daha bunu yapmaya korkan adam, bir de tehditler savuruyor; “Halk iktidarı geldiğinde bu ülkeye, bu ülkenin insanına yaptıklarınız hesabını vereceksiniz” diye...

Sarılık oldu millet korkudan...

Bak, Canan Kaftancıoğlu tuttu, “Bana rakip olur” diye Eren Erdem’i işten attırdı, bugün elinden tutanlara bak da bir daha düşün, yarın kim kimden hesap sorar diye....

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Okur

Bu millet hırsızlardan hesap soracak.

Jale ÖZSOY

KADININ DEĞİL ERKEĞİN O...DAN KORK DEMİŞLER!
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23