• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Hasan Aksay
Hasan Aksay
TÜM YAZILARI

Değirmen taşına bakınca, referandumu görmek

26 Mart 2017
A


Hasan Aksay İletişim: ,

Ecdat, “Evlat, değirmenin taşına bakıp, taş dönüyor. Buğdayı, un ediyor” deme. Yarım görme. Bir işe bakarken sebebiyle beraber anlayıp gör. Suyun onun alttaki pervanelerini döndürdüğünü gör, bil de konuş” demiş. 

Dikkat etmez, asıl sebebi anlamaz isek, yanılırız. Değirmen diye taşa sarılırız. Doğru anlamanın ilk şartı, öncelikle bütünü kavramaktır. Yoksa karanlıkta filin ayağını tutar “Sütun”deriz.

Olayları bütünüyle kavramanın en fazla önem kazandığı saha; siyasi sahadır. Siyasi olayların görünen kısmına bakıp, orada kalmak, yarım bakış, kör bakıştır. Gerçeğe ters düşmek tehlikedir. Düşmanın maksadı şaşırtmaktır. Tuzağını, gizlemeye çalışmıştır. Bizim de, tuzağı görebilmek için dikkat ve gayretle maksadı, gerçeği, tuzağı görmeye mecburuz.

Siyasetin, yararı ne kadar büyükse, yanlışının doğuracağı felaket te, hiçbir meslekle kıyaslanamaz kadar büyüktür. Bir oy deyip geçme. Reyimizi, Allah’tan dileğimiz gibi düşünerek verelim, çünkü o, adalet ve refahı da; belamızı da getirir.

Savaşlar, eskiden olduğu gibi mertçe meydan savaşları değildir. Düşmanlık, şimdi çeşit çeşit maskeli. Dost görünüp sarılıyor, sırtından hançerliyor. Tuzağını yüz parçalı mozaik bir süs gibi şekillendiriyor. Uçağında yolcunun bilgisayarı varsa, havaalanıma indirmem” diyor. Yani, “Senin hava yollarını, dış ticaretini, benim cephemde ana damarını tıkıyorum. Ölme sürün” diyor. Alçıya alınmış ayaklı topalın, alçısını kıran polis, kilolarca esrar buldu ya? Ondan bin beter adaletsiz bir vurgun. Canlı bomba mı tehlikeli? Gezi’de, FETÖ’de olduğu gibi; Mısır’da, Irak’ta; Suriye’de olduğu gibi darbe mi, savaş için hazırlanan zayıf düşürme planları mı? 

1990’da Rusya’nın, soğuk savaş cephesi olmaktan çıkıp, Batı’yla beraber yürür gibi birbirine dokunmadan, arada bir karşılıklı çalımlarla küçük balıkları yutarak büyük mesafeler kazanırken, Batı da yeni hedeflerinin temelini atmış ve 1991 yılındaki NATO toplantısında, İngiltere Başbakanı Demir Leydi yeni düşmanın İslam olduğunu söylemişti. İslam dünyası ise, ahlak ve imanen sorumlu olduğu, kendi kendiyle dost olmak için dahi ciddi bir gayret gösteremedi. 

Aslında gayrete dahi gerek yoktu. Yöneticilerin kıbleye dönmesi kâfi idi. Şimdi hükümetimiz ve milletimiz, dünya mazlumlarına ve ümmete dönüp yaralarına merhem olmaya kalkınca, çılgına dönüp maskelerini düşürdüler. O güzelim mozaik kareleri darmadağınık oldu. 

Hani AB’deydik, NATO’daydık? İnsan hakları vardı? Terörle can-ciğer sarma, dolma oldunuz. Türk bakanlar dahi ülkenize giremiyor? Hani insan haklarınız, vicdan hürriyetiniz vardı? Avrupa İnsan Hakları Mahkemeniz Müslüman avında. 

Siyasi düşmanlıktan hukuki düşmanlığa, ekonomik düşmanlığa; terörist ittifaklarından, medya düşmanlığına kadar içte ve dışta saldırıya geçtiniz. İslam düşmanlığına, mozaik bir süs ahengini terörist dostluğu uğruna ve öfkeyle düşürüp paramparça ettiniz. Bunca emekler heba oldu. Neden hâlâ “Bilgisayar yasağı” gibi aptalca kamuflajlı detaydasınız? 

Ümmet; Türkü, Arab’ı, İngiliz’i, Fransız’ı, Alman’ı, Afrika’lısı, Asya’lısı, Amerika’lısıyla kaç renk, kaç ırk, kaç dil olursa olsun vicdanı bir, irfani bir, ahlakı bir tek ümmetse; İslam düşmanları da, açtıkları cephe ve düşmanlıklarını kaç renge boyarsa boyasın, bir tek çıkarda birleşen gurup olduğunuzu saklama imkânınız yoktur. İşte maskeleriniz: 

İlk cephe Selman Rüştü, İslam’ı tahrife kalkışan bir cephe. Ağız dalaşı maçında karşı kılıcı da İran’a verilmiş. İngiltere Kraliçesi de Selman’ı gladyatörlükle ödüllendirdi. Yeşil mozaikte, hayali gladyatör zaferi.

Ardından New York saldırısı. Yalan ve iftiralarla inşa edilmiş Guantanamo vahşeti; yine yalan ve iftira ile Irak, yakıp, yıkıldı. Yıkımda olduğu gibi ödülde de İran’a pay verildi. 

Yemen yanıyor, İran da orda?

Sudan’ın tek ilaç fabrikası bombalanıp ülke bölündü. 

Suriye, Mısır, Libya yağmalandı, yağmalanıyor.

Ümmet vahdet bekliyor, çıkarcı imkanlılar, çıkar peşinde?..

Allah’a şükür, 15 yıldır Türkiye istikrarla, 1’in karesini alarak çıktığı kalkınma yolunda 2’nin karesini alarak büyüyecek ve çevresine yardımcı olacak bir gayretle ilerliyor. Buna karşı, terörle ve düşmanlığın her rengiyle ülkeyi kuşatıp, koalisyon arayışları içerisinde boğmak için REFERANDUM’da hayır dedirtmek için yalan ve iftira ağı örüyorlar. En azından yüz yalanlarını saymak mümkün. Bir ambar buğdaydan bir avuç mosturalık yeter.

Siyasileri en fazla yıpratan makam, iktidardır. Ne kadar çalışsa, hizmet etse de, kıskanan, daha fazla yararlanmak isteyen, anlayamayıp, telkine kapılan, efendisine uyan hep aleyhte olur. Elbette hata da olur. Doğruyu eğri gören de. 

Cumhurbaşkanını millet değil, meclis seçsin diyorlar.

Ben üç defa, millet adına Cumhurbaşkanı seçmek için Mecliste bulundum. İlkinde, seçmenim bana, “Ali Fuat Başgil’i seç” dedi. Antalya Milletvekili Hasan Fehmi Boztepe ile kaç gün Başgil’i aradık bulduk, adaylık dilekçesini, teklif edenler olarak, imzaladık. Albaylar onu götürdüler. Ertesi gün Meclis’e tek aday olarak, Cemal Gürsel geldi.

Cevdet Sunay da; Fahri Korutürk de tek aday olarak geldi

CHP’nin itiraz ettiği Turgut Özal; Abdullah Gül var. Tayyip Erdoğan hariç, hangisi tek adam olarak gelmedi? HDP’li olmadıkları halde HDP’li olan bütün dünya çıkarcıları AB ve ABD ve diğerleri, buz kalıbı gibi birleştiler.           

“Yetkisi çok” diyorlar.

Meclisin seçiyor göründüğü Cumhurbaşkanlarında bu yetkilerin hepsi; bir teki eksik değil. Ama oturdukları yerden emrederek fazlasıyla kullandılar. A.Necdet Sezer’i, yetkisiz olarak evinden getirip tayin yaptırdılar. Bir şey denemedi. Çünkü vatan hainliğinden başka suç isnat edilemezdi. 

Oysa şimdi Cumhurbaşkanı bir sürü şartla geliyor. Bütün kanunların uygulanmasından sorumlu. Örneğin bir engel olmadığı için Çanakkale Köprüsü yapılıyor. Yarın meclis, “dursun” dese durdurmak zorunda.

Aziz milletim, bu derece azgınlaşmış düşmanın insafına teslim olunmaz. Referanduma öyle bir, “Evet!” diyelim ki, düşman bir daha şaşırsın.

Zafer, Allah’ın izni keremiyle, “Ensar” olmuş, milletimindir. 

Hamd Allah’a! 

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23