Bu Topraklarda Hainlik Bitmez
Bu topraklar ve üzerinde yaşayan milletimizin büyük ekseriyeti, Kelime-i Tevhid toplumu olduğu için ne kâfirlik ne zındıklık ne münafıklık bitmeyecektir.
Devlet-i Aliye’nin kuruluşundan bugüne kadar geçen süreye baktığımızda, toplumumuzun ve devletimizin düzenini hep bu sınıfa girenler bozmuştur.
Bugün de öyledir. Tüm dünyayı sarmalayan Çin virüsüne karşı devlet ve millet olarak canhıraş şekilde mücadele ettiğimiz bir sırada, hangi kesimlerin neler yaptıkları ortada.
Kâfir olmak kolaydır. İnkârının gereğini yapar. Bu hali aklıselim sahibi insanlar normal karşılar. Nihayetinde inkârıyla yaşamak istemektedir.
Yalnız münafık olmak gerçekten büyük beceri istemektedir. Ayrıca dinimiz de bu meseleyi öyle sıkı tutmuş ki, münafıklık alametlerinin tümünü yerine getiren birine “Münafık” diyemiyorsunuz. Ama kâfirlikten daha aşağı olduğu bilinmektedir.
Hakikaten münafıklık etmek, bir hayli maharet istemektedir. Hem Müslümanlığın öğretilerini bilecek ve yapacaksınız, hem de siyasi veya ideolojik olarak ters düştüğünüz Müslümanlara karşı hainlerle birlikte hareket edeceksiniz.
Münafıklık; kâfirlik ve zındıklık gibi kolay değildir. Zındıkların da işi kolaydır. Allah’ı inkâr eder, ahiret gününü inkâr eder, yeniden dirilmeye inanmaz ve hayatı bu dünyadan ibaret sayarak istediğini işleyebilir.
Maalesef Çin virüsünden daha tehlikeli olarak sosyal medya denilen şeytan gayyasını bu güruh çok iyi kullanmakta ve devlet-millet bütünlüğüne virüs bulaştırmaktadır.
•
Gerçi Necip Fazıl’ın:
“Ey düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın;
Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın”
dediği gibi bunlar da olmazsa o vakit millet-devlet bütünlüğümüz böylesine kavi durmaz, kendimize gelemeyebiliriz.
Bazı siyasi çevrelerle bunların davulunu çalan kesimlerin ihanetleri olmazsa, belki de bu kadar devlet-millet bütünleşmemizi güçlendiremeyebiliriz.
Milletimize ve devletimize ihanette ittifak eden odakların, normal bir insanın aklına hayaline sığmayacak edepsizlik ve hayâsızlıklarına rağmen, Hamdolsun toplumsal birlik ve beraberliğimiz güçlü bir şekilde devam etmektedir.
İrfan ehli büyüklerimizin dediği gibi kimseye “Münafık” damgası vurulmamalı ama görünen köyün de ırağı olmuyor.
•
Örneğin, Çin virüsü sebebiyle Cenab-ı Hakk’tan yardım isteniyor ve toplu dualar yapılıyor. Bunun için de camilerden salalar veriliyor, ezanlar okunuyor, dualar ediliyor.
“Elhamdülillah ben de Müslüman” diyebilen hiç kimse bu uygulamadan şikâyetçi olmuyor. Peki, şikâyetçi olanlara ne demeli?
Ayrıca Müslüman gözüktüğü halde sırf ezana ve duaya karşı duranların yanında yer alarak onlara destek verenlere ne demeli. Müslümanlık şerefine yakışır mı?
Bunun adı nedir? Münafıklık diyemeyiz, zındıklık diyemeyiz. Böyle bir hakkımız yok. Ama en azından böylelerinden uzak durabilir, hâlâ bizi aldatmalarına müsaade etmeyebiliriz.
•
Ezcümle Hasan el-Basri Hz.lerinden. Şöyle buyuruyor:
“Kardeşim, münafıklar ortadan kalksa, yolda yalnızlıktan ürküntü duyardınız. Münafıkların kuyruğu olsa yerde adım atamazdık”.