• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Hüseyin Öztürk
Hüseyin Öztürk
TÜM YAZILARI

Davul kimdeyse tokmak da onda olmalı

26 Kasım 2015
A


Hüseyin Öztürk İletişim: [email protected]

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başarısının sırlarından birisi de; “Davul kimdeyse tokmak da onda olmalı” prensibidir.

AK Parti iktidarlarına kadar gelmiş geçmiş hükümetlerin başarısızlıklarının sebebi, davulun bakanlarda, tokmağın başkalarında olmasıydı.

Mesela yakın tarihteki hükümetleri kısaca hatırlayalım. Geçmişi unutursak bugünü anlayamayız.

Rahmetli Özal sonrası hükümetlerin hangisinde hem davul hem tokmak iktidarların elindeydi? Hele ANAP’lı, DSP’li MHP’li hükümetin elinde ne davul vardı ne tokmak. Ülkeyi kimin idare ettiği belli değildi.

Kimler karışmıyordu ki? Vesayetçilerden Aydın Doğan’ın kuklalarına, işçi haklarını yiyerek kasalarını dolduran sarı sendikacılardan, dolandırıcı bankalara kadar hükümete hükmetmeyen yoktu.

Hükümetin üç üyesi M. Yılmaz, D. Bahçeli ve B. Ecevit, süklüm püklüm birlikte poz vermekten başka bir icraatlarını hatırlayan var mıdır? Geçelim.

Yalnız burada haksızlık etmememiz gereken bir lider var ki o da 54. Hükümetin Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan’dır.

Erbakan hocanın başbakanlığı döneminde memleketin eline yüzüne bakılır olmuştu ama onu da yine vesayetçilerle, tarihe kara bir leke olarak kaydedilen ve lanetle anılacak olan “beşli çete” ve gecelik faizlerle zengin olan sermaye sahipleri götürdü.

Aklıma gelmişken bu dönemde Demirel’in ihanetini de unutmayalım. Gerçi, “Ne zaman ihanet etmedi ki” diyeceksiniz. Haklısınız. Geçelim.

Seçimden önce TRT’de yayınlanan “Fetret” belgeseli vardı, o belgeselde hemen her hükümetle uyum içerisinde çalışan İlnur Çevik de konuşmuştu.

İlnur Bey ilginç bir hatırasını anlattı. 54. Hükümette Erbakan hocanın yakın danışmanlarındanmış.

Bir gün İlnur Çevik’i dönemin kuvvet komutanları karargâha çağırmışlar ve şu teklifte bulunmuşlar.

“Erbakan aleyhinde konuşman kaydıyla bütün televizyonların kapıları ardına kadar sana açık olacak, biz her türlü desteği vereceğiz yeter ki, sen teklifimizi kabul et”. Geçelim.

Brifingleri hatırlıyorsunuz. Bütün savcılar, hâkimler, adaletle görevli diğer kimseler, rektörler, dekanlar, öğretim üyeleri gibi herkes emre amade olarak salonları dolduruyor ve “konuşmaları” değil, “konuşmacıları” alkışlıyorlardı.

Ya o yılların kartel medyası diye bilinenleri. Devletin iliklerini sömürmüşler her hükümetin kenesi olmuşlar; bakanları, bürokratları küfürlerle tehdit ederek ihale alıyorlardı.

Bir de yine her zaman olduğu gibi TÜSİAD çetesi vardı.

Faaliyet alanlarının hiçbir yerinde olmayan, olması da mümkün olmayan meselelerde raporlar hazırlatıyor ve tetikçi medyayı da kullanarak hükümeti yönetiyorlardı.

Velhasıl, devlet millet arasındaki uçurum giderek büyümüştü ve milletimiz “Yeter” diyecek bir fırsat bekliyordu.

Nihayet 2002 yılında bu fırsat geldi ve devlet milletine, millet de devletine kavuştu. Milletimiz davulu da, tokmağı da sahiplerine verdi.

Bugün de yine her türlü ihanete rağmen, hamdolsun bu sahiplenme 13,5 yıldır devam ediyor. İnşallah daha da devam edecek.

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23