• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Hüseyin Öztürk
Hüseyin Öztürk
TÜM YAZILARI

Devlet İle Birey Arasındaki Uçurum Kapatıldı

16 Mayıs 2017
A


Hüseyin Öztürk İletişim: [email protected]

Yerkürede kurulu devletlerin içerisinde, köklü geçmişe sahip ve bu kökten taşıdığı değerleriyle varlığını sürdüren uluslardan birisi ülkemizdir.

Köklü devletler denilince akla gelen temel özellikler elbette; “dil, inanç, tarih, kültür, coğrafya” ve bunların tek çatı altında toplandığı “medeniyetidir”.

Bizim medeniyetimizi oluşturan temel değerlerin inanç boyutu, kutlu doğumun tarihi olan Hicri 571 yılında başlar.

Dilimiz, tarihimiz, kültürümüz, bu ana kökten beslenmiş, tarih sahnesine çıkışımızdan bu yana, içten ve dıştan tüm müdahalelere rağmen, “milli devlet” sistemimiz korunmuştur.

Tanzimatla birlikte, milli devleti oluşturan bu kökler bertaraf edilip, yerine Haçlı nüveler ikame edilmek istenmiş, devlet ve millet budanabildiği kadar budanmış ama kök sağlam olduğu için yeniden neşvünema bulmuştur.

O sebeple denilir ki, “milletin kurduğu bu devlet, kuruluş felsefesini reddedenlere bırakılacak kadar köksüz ve kimsesiz değildir”.

Mademki devlet, milletin yönetildiği organizasyondur ve bu organizasyon, idare edilen topluma aittir, o vakit kuruluş gayesine sahip çıkılmalıdır.

Bir devletin formu nasıl tanımlanırsa tanımlansın, devletin özü, kendisine ait değerlerde yatar ve hiçbir yöntemle sökülüp atılamaz.

Bu hakikati reddetmek veya hazmedememek, ithal düşünce ve fikirleri yüzünden, zihinleri rotasyona uğrayanların problemidir.

Böyleleri ne yazık ki, beslendikleri ve barındıkları devleti ve insanını inkârdan başka bir şey yapmamaktadırlar.

Devlete ve millete aidiyet duyguları domura uğramış, bilinçaltı kirliliklerinden dolayı, kimlik ve kişilikleri ciddi hasar görmüştür.

Tarihimiz boyunca meydana gelen iç kargaşalar, darbeler ve benzeri hareketlere muhatap olmamız bu yüzdendir.

Halen devam eden düşmanlığı da aynı sebepler beslemektedir. Çünkü dünyada bizden başka bir milletin; “inanç, tarih, kültür” merkezli kurduğu “Hilal” medeniyeti yoktur.

Haçlı ittifakçıların yüzyıllardır Hilal’e karşı verdiği mücadelenin altında yatan esas neden; haçlı sistemlerini, bizim medeniyetimizin yerine ikame ederek, devleti ve milleti yönetmektir.

Kendi devletini kuran bir halkın, temel değerlerine taban tabana zıt başka bir devletin sosyal düzenini dayatması kabul edilebilir mi?

Tarihiyle, diliyle, inancıyla ve bu bütünlük mayasında harmanladığı kültürüyle, sıcak ve soğuk savaşlara rağmen, asırlardır varlığını sürdüren bir devlet, köklerinden yoksun ve yoksul bırakılamaz.

İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın verdiği büyük mücadelenin nihai hedefi, bu köklü ve asla feda edilemeyecek temel değerler çerçevesinde, halkıyla bütünleşen Yeni Türkiye’nin inşasıdır.

Zaferden değil, seferden sorumlu olmanın bilinciyle, küresel sömürüye karşı gerçek bir direniştir ve yeniden dünya sahnesine çıkışın başlangıcıdır.

Velhasıl; ülkemizi sahiplenme yolları ve öncelikleri bellidir. Bu önceliklerin başında ise devlet ile birey arasındaki yüzyıllık uçurumun kapanması gelmektedir.

Uçurum kapanmış, yola çıkılmıştır. Tabi her şeyin doğrusunu Allah bilir. 

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23