• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Hüseyin Öztürk
Hüseyin Öztürk
TÜM YAZILARI

Siyaset tavsamayı sevmez

06 Eylül 2019
A


Hüseyin Öztürk İletişim: [email protected]

Siyaset tavsamayı hiç sevmez. Dijital dilde yer almayan “Tavsamak” ne demektir söze oradan başlayalım.

Tavsamak: en yaygın bilineniyle “gevşemek, tavı geçmek, güç kaybı, fersiz kalmak, sönmeye mecbur” gibi anlamları barındırır.

Gerçi sadece siyaset sevmez tavsamayı, bütün işler için geçerlidir. “Şimdi değilse ne zaman” ifadesi de tavsamaya müsaadesi olmayan sözlerdendir.

Siyasetin tam ortasına 14 yaşında düştüm. 1973 yılıydı ve Ankara Selim Sırrı Tarcan Spor Salonunda, Milli Selamet Partisi’nin toplantısı veya kongresi vardı.

Çiçeği burnunda gençler olarak Merhum Erbakan’ı salonun kapısında karşılayacaktık ve “Mücahit Erbakan” “Tek Yol İslam”, “Müslüman Türkiye” diye sloganlar atacaktık.

Erbakan hoca geldi, arkasında kurmayları vardı. Biz de sloganlara ve alkışlara başlamıştık. Galiba biraz fazla heyecanlanmış olmalıyım ki, sırayı bozup protokolün önüne çıkmışım.

Bu arada Erbakan hocamız elimden tutup salona; “İşte en genç üyemiz” diye girdi. Baktım çok hoş bir şey, o gündür bugündür siyaseti takip ederim.

Yalnız siyaseti hep tabandan tavana doğru takip ettim. Tavandan tabana doğru hiç bakmadım. Bu sebeple, tavandakilerin halini tabandan gözlemek önemli tecrübedir.

Daha sonraki yıllarda MSP genel merkezinde bulundum ve rahmetli Erbakan hocamızla çalışmalarımız oldu.

………………..

Yazının mevzuu MSP değil, MSP’yi takip ederken, Adalet Partisi’ni de yakından izleme imkânı buldum ve siyasette tavsamanın ne demek olduğunu iki partide öğrendim.

Demirel’in de Erbakan’ın da en çok üzerinde durduğu hususların başında, yakın çalışma arkadaşlarının yanı sıra il-ilçe başkan ve yöneticileriyle, milletvekillerine verilen vazifelerin savsaklanmamasına dikkat etmeleriydi.

İşi savsaklayan, bin dereden su getiren, hiçbir derde derman olmayan, dedikoduları istihbarat bilgisi olarak taşıyıp liderlerine yakın olmak isteyenleri ikisi de sevmez ve çizerdi.

Bir müddet sonra çizilenler, etrafındakilerin dolmuşuna binerek, derhal parti kurmaya kalkarlardı. Bu arada işin içine ilgili ilgisiz hatunlar mutlaka girerdi.

İki lider de bilirdi ki, siyasette kadınların başlattığı savaşın yangınını söndürmek imkânsızdır. Şimdiye kadar da söndürüldüğü görülmemiştir. Geçelim.

Yemekli toplantılar, vaatler, hesaplar, kurulacak partinin adından tutun da hükümete gelince, kimlerin bakan olacağına kadar nice meseleler, sanki yarın iktidar olacaklarmış gibi heyecanlar yaşanırdı.

Bütün bu olup bitenlere tavandan bakınca insan hakikaten inanırdı. Çünkü tavandakiler, tabandan uzak olduğunu fark edemeyecek kadar hırs, kin ve öfke selinde boğulduklarını göremezdi.

…………………

Ezcümle:

Tabanı olmayan siyasetin tavanına güvenilmez. Türkiye’deki siyasi gelenekte böyle hadiseler çoktur.

CHP bunların en çok yaşayanıdır. Şimdi aynı deneme Ak Parti üzerinden sahnelenmektedir.

Yalnız R. Tayyip Erdoğan gençliğinden bu yana tavsayan siyasetten çok çektiği için bölenlere ve böleceklere karşı şerbetlidir. Partiyi ve hükümeti tavsatanların hesabını görmüştür ve görecektir.

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Sertap

FETÖ’nün sadece Fetullah Gülen’den ibaret olmadığını tekrar hatırlatalım. İzmir’den çıkan bir vaizin sempatizanlar toplayıp büyüttüğü bir örgüt değiller; tam tersine arkalarında Türkiye dışında devletler var.  Karargâhı Amerika’da, kafası Tel Aviv’de, kuyruğu Türkiye’de olan bir kirli örgüt! Terör örgütleri onlarca yıldır kan dökme pahasına toplumu bölmeye çalışırken, halkın seçtiği milli liderler “18 yıl oldu” diyerek gereksiz yıpratılmalara maruz kalıyorlar. Siyasi iradeyi eleştirelim de belli noktalarda destek olsanız olmaz mı? Mesela terörle büyük mücadele var, Fırat’ın doğusunda ordumuz savaşıyor, ekonomide TL’ye dönelim denilen yerde saldırıya uğrayan ekonomimiz var. Yöneticilerimiz; “Dolar önemlidir, Avrupa bizi kullansın” fikriyatında olsaydı ortada savaş kalmazdı. Milletçe karar veriyoruz! Esir mi yaşayacağız, hür mü olacağız? Hür olacaksak Reisimize sahip çıkacağız. Konuyu dağıtmadan KHK’lılar ve EYT’lilere dönelim. Emeklilikte “yaş” faktörü biraz daha aşağı çekilsin diyen insanların bu talepleri normaldir. Herkes daima en iyisini ister. Emeklilikte “yaş” faktörüne bir çözüm getirilmesi de her zaman talep edilebilir, normaldir. Bu durumun 1999’da oluştuğu da unutulmamalı! FETÖ gibi örgütler ortaya çıkan boşluğa ve taleplere “EYT’liler” diye isim vererek herkesi “tek çatı” altında toplamaya çalışıyor. Bu da “olağan” diyelim, insanların “tek yumruk” hareket ederek haklarını istemesi daha etkili olur. Peki, olağandışı olan nedir? “Tek çatı” halinde toplanan EYT’liler üzerinden kendi emellerini araya sıkıştıran FETÖ herkesi çatır çatır kullanıyor, çoğu kişi de bunun farkına varamıyor. Tıpkı siyonizme çalışıp bunun farkında olmayanlar gibi! Mevzu “hak arama” noktasından çıkıp siyasi propagandaya dönüşüyor. “EYT’lilere vermediler ama Suriyelilere veriyorlar” demeye başladılar. Bu formül İstanbul’da tuttu. FETÖ hedefine ulaştı. Bu duruma da siyasi iradenin önlem alması gerektiği ortada! Adamlar plan yapıyor, herkesi aynı torbanın içine koyuyor, PKK’lısı, FETÖ’sü, Ulusalcısı, Kemalisti, eski ülkücüsü, muhafazakar görünümlüsü bir araya geliyor ve “aynı kişiye” oy verip onu seçebiliyorlar.

Sulo

Sertab hanım on binlerce insanberaat edip fetoden mağdur olduğu halde iktidar görevine dindirmemekte ısrarlı .neden bizlere musluman olarak yardımcı olmuyorsunuz. 100 kişiye yakını evine ekmek götürmediği için intihar etti.vicdanen rahatsanız.dininizi imanınızı tekrar gözden gecirin
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23