• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Hüseyin Öztürk
Hüseyin Öztürk
TÜM YAZILARI

Sosyal Ahlak

16 Ocak 2017
A


Hüseyin Öztürk İletişim: [email protected]

Bu haftaki eserimiz, Pınar Yayınları’ndan. “Kur’an Ve Sünnetten Örneklerle” üst başlıklı “Sosyal Ahlak” isimli kitabın yazarı, Prof. Dr. Ali Akdoğan.

Toplumların içten çürümesine sebebin ne olduğunu sanırım herkes bilmektedir. Hatta önce toplumlardaki değil, ailelerdeki çürümeyi başa alsak daha yerinde olur.

Sebep; “İnsan ilişkilerindeki ahlaki değerlerin kaybedilmesidir”.

“Ahlak” kavramını kimse inkâr etmez. Hatta en ahlaksız insanların bile ahlakçı olduklarına şahit olmuşuzdur.

Peki, hepimiz ahlaklı olmaktan yanaysak, bu kadar ahlak dışı ilişkilerimiz ne oluyor? Bunlara nasıl bir isim vermeli ve yorum getirmeliyiz?

Ahlak, kişinin önce beyninde başlar ve kalbine iner. Kalbin kabul ettiği ahlak yasası, insanların hal ve hareketlerine yansır.

Hareketlere yansıyan ahlakın sözlü sunumu ise dil ile olur. Kişinin ahlaklı olup olmadığı yahut ahlaktan ne anladığı ifadelerinde ortaya çıkar.

Ahlak kavramı, insanın beden dilinin her şeklinde kendisini gösterir ve hiç bir şahide gerek kalmadan kişiyi tarif eder.

Ahlak denilince akla gelen ilk din “İslam” olmaktadır. Bundan daha doğal ne olabilir? Çünkü Müslüman bir ülkede yaşamaktayız.

Müslüman halkla birlikte yaşayıp da “İslam’dan” ürkenlere de şu hatırlatmayı yapalım.

“Diğer inançlarda da tahrif edilmemiş ahlak kavramları, aynen İslam’daki gibidir”.

“Sosyal Ahlak” kitabının yazarının da dediği gibi “Ahlak çözülmez bir surette dine bağlıdır”.

Dinin, insana değer anlamında yapmasını tavsiye ettikleri, ahlaki öğretiler olarak ortaya çıkmaktadır. İnsan bunları içten gelen bir duygu ve düşünceyle yaptığında, aynı zamanda ahlaki de davranmış olmaktadır.

Ahlak anlayışımızı zaafa uğratmak için her fırsatta zerk edilen; “Zaman sana uymazsa, sen zamana uy” tavsiyesi; şeytani emele, masum maskeli bir tekliftir.

Evet, yine yazarın ifadesiyle; “insan ilişkileri kaygan ve sürekli değişen bir zemin üzerinde ilerlemektedir. Ancak değerler, bir ideal olarak; ‘zaman, mekân ve şartlara’ göre değişmezler”.

Ahlak yolunda ısrarla yürüyen insanın varacağı son durak dindir. Dini vecibelerini yerine getiren insan da ahlaklı olmak durumundadır.

Bu denge öylesine ince bir çizgi halindedir ki, dini görevlerini yerine getirmekte ısrarlı olan kimselerin, ahlaki kurallara da harfiyen uymaları gerekmektedir.

Yeri gelmişken itiraf edelim ki, bu konuda zaaflarımız ve zayıflıklarımız bir hayli fazladır.

Dinde taviz vermeyenlerimiz, aile ve toplum içerisindeki söz ve davranışlarında son derece dikkatsiz olabilmektedir.

Yani pek çoğumuzun yaptığı gibi talkın verip, salkım yutulmaktadır. Dini değerlerimizi hep başkalarının yaşamasını istemekte ve anlatmaktayız.

Ahlakın olmadığı yerde, insan israfı başta olmak üzere maddi-manevi nice israflar yaşanmaktadır. Burada israf ve iflas edersek, öteye hangi kazançla gideceğiz?

Eser hakkında, Pınar Yayınları 

0212- 520 98 90

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23