• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Latif Erdoğan
Latif Erdoğan
TÜM YAZILARI

İşte zafer, işte cesaret

25 Temmuz 2020
A


Latif Erdoğan İletişim: [email protected]

Bazıları, Ayasofya’nın açılışını cesarete bağlamış; fakat Cumhurbaşkanında böylesi bir cesaretin yokluğundan söz etmişlerdi. Hadiseler onları yalanladı ve işte Ayasofya ibadete açıldı.

Dün muhteşem bir başlangıçla Ayasofya’nın ibadete açılışını fiilen müşahede ettik. Böylesi zafere sebep olan pek çok şartın varlığı, Cenab-ı Hakk’ın bu büyük lütfuna bir davetiye hükmüne geçti. Bu şartlar bir bakıma verilecek nimete liyakat anlamına geliyordu. Çünkü Melikin atiyelerini ancak ona layık olanlar taşıyabilir. Bize göre söz konusu şartların en önemlisi, iktidarın gösterdiği cesaretti. Bu sebeple de güzel bir örneğe referans teşkil etmesi bakımından bu yazımızda cesareti kısaca tahlil edelim istedik. 

Cesaret, metafizik ürperti… Mahiyetimizdeki yetenekleri birbiriyle tanış kılan vibrasyon... Pasif, edilgin potansiyel mevcudu etkin, aktif varlığa dönüştüren itici kuvvet... Zorluklara direnen zorlu yanımız…

Kutsal değerlerin korunmasını üslenebilecek en güvenilir yedi emin hiç kuşkusuz cesarettir. Gaye ve maksada ulaşmayı sabit ideale dönüştüren manyetik merkez de yine odur. Cesaret, kararlarımızı, atılımlarımızı, açılımlarımızı ve her türlü aksiyon ve hamlelerimizi besleyen bengisudur. O, olmazı olduran, imkansızı mümkün kılan ilahi kudrete perdesiz, gölgesiz aynadır.

Cesaret, uygarlık ve ümranda karar kılan yükselişlere rehberlik eden, his, duygu ve önsezilerimizin, sökün edip gelen ilhamlarla buluştukları, yarı reel, yarı ideal berzahtır. Ve yine cesaret, düz mantığı aşkın mantık yapan, fevkaladeyi sıradanlaştıran paradoksal gizemli güçtür. O, hissedilen, görülen, sezilen, varlık veya yokluğu bilinen hatta şekil alan, maddeye bürünen, soyuttan çok somuta yakın içsel fenomen, müşahhastan el almış harici vakadır. Sürekli oluşumdur, daim gelişim ve değişimdir.

 Cesaret, insiyaki furyaya aklıselimle gelen itidal… Hakkı ihlal endişesinin dengelediği gözü karalık... Korkuyu bilen, derinlemesine hisseden, lakin ona yenik düşmeyen, aksine onu teslim alan, mağlup eden irade seferberliği… Kahramanlık ahlakının en önemli disiplini… Fedakârlığı çağrıştıran bütün mana ve kavramların soy kütüğü… 

Şehit, vatan, millet, din ve mukaddesat uğruna seve seve canını verip ölümsüzleşendir. İmanı ona yol göstermiş, daha ilk adımda ruhunu saran cennet kokusu bütün varlığını kuşatmış ve diğer var olmaların hepsi gözünden ve gönlünden silinivermiştir. Şehit hasretinin nağmesini dinlerken ne kadar mutludur, davete icabetiyle ne kadar heyecanlı ve huzurludur. İmanının yanında onu teşyi eden, yola vuran hiç şüphesiz bir de cesaretidir.

Büyük devrimlerin, inkılapların, reformların, tecdit ve yeniliklerin mimarları, önlerindeki anakronik setleri aşmaya, bütün engelleri geçmeye karar verdiklerinde düşüncelerinin cazibesi yanında karşı koyamayacakları bir başka cazibenin de onlara sürekli eşlik ettiğini itiraf etmek zorundadırlar. Bu cazibe, cesaretten başkası değildir.

Bilgi ve üstün zekâ ürünü bütün icat ve keşiflerin arka planında her halde ve mutlaka hummalı çalışma ve gayretler ölçüsünde onlara destek olan bir cesaretin mevcudiyetinden söz etmek gereklidir. Her başarı, büyük ölçüde cesaretin eseridir.

Sorumluluk cesaret ister. Aile fertlerinden başlayarak ülke ve milletlerin birbirlerine karşı sorumluluklarına kadar uzayan çizgide yer alan her seviyedeki sorumluluk, caydırıcı negatif uyarıcılar karşısında sürekli kendisini ikna edecek telkine ihtiyaç duyar. Sorumluluğun bahtına bu telkini yaparak onu bahtiyar kılacak ancak cesarettir.

Vicdanın ilahi ve semavi sedası önce cesarette yankılanır. Bu yankıyı dile getirebilen kişi hakkın davetçisi konumuna yükselir. Batıla karşı hakkı, zulme karşı adaleti savunur. Ve bu sayede haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan olma talihsizliğinden kurtulur.

Bediüzzaman Said Nursi’nin de belirttiği gibi, bütün güzelliklerin kaynağı iman olduğu gibi cesaretin kaynağı da imandır. Bütün çirkinliklerin kaynağı imansızlık olduğu gibi korkaklığın kaynağı da yine imansızlık ya da imandaki zayıflıktır.

“Onlar ki, birileri onlara ‘insanlar sizin aleyhinizde bir araya geldiler, onlardan korkun, sakının’ dediklerinde bu durum onların imanını, kendilerine güvenlerini daha da artırır; bize Allah yeter, O ne güzel vekildir, derler” (Ali İmran, 173) ayeti, diğer külli anlamlarının yanında, cesaretin ve korkaklığın kaynaklarını işaretlemesi bakımından ayrıca çok önemli ve çok öğretici bir derstir. 

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Mustafa

Yine enfes bir yazı daha kaleme almışsınız dilinize o güzel zihninize sağlık

Şeref

Keşke cumhurbaşkanı,bu cesaretini "papaz Bronson" olayındada gösterse idi.!!!!!
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23