• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Mustafa Çelik
Mustafa Çelik
TÜM YAZILARI

Allah bilir, biz bilmeyiz (3)

30 Ağustos 2017
A


Mustafa Çelik İletişim: [email protected]

“Allah bilir, biz bilmeyiz” ikrarı, Allah’a ve Allah’ın indirdiği şeriatın karşısında istiğna duygusunu mahkûm etmenin beyanıdır. “Allah’ın ilminin sınırsızlığı ve ihata edilemezliği” konusunda, İslâm ulemasının tamamı ittifak etmiştir. Buna rağmen biri kalkar da “Allah kimin cennetlik, kimin cehennemlik olacağını bilmez. Kimin kiminle evleneceğini önceden bilmez” iddiasında bulunursa, bilgisiyle, aklıyla ilahlık iddiasında bulunuyor demektir. Hz.Adem (as) devrinden Peygamberimizin devrine, Peygamberimizin devrinden de bu yana bütün mü’minler, ilmine sınır biçilmeyen (Bakara Sûresi/255), dünü, bugünü, yarını ve yarında neler olacağını, bir yaprağın bile dalından ne zaman düşeceği (Enam Sûresi/59) ayrıntısına varıncaya kadar her şeyi bilen bir Allah’a inanmışlardır. Çünkü Kur’an, noksan sıfatlardan münezzeh, kemal sıfatlarla muttasıf böyle mükemmel bir Allah’a inanmaya çağırıyor. Kur’ân’ın bu çağrısını tersyüz edip mü’minleri imanlarında şüpheye düşürmek, âlimlik değil, Bel’amlıktır. Bel’am tıpkı köpekler gibi kemikle avunur. Âlim malıyla ve canıyla dinini savunur. Bel’am adavetin, âlim ise adaletin savaşçısıdır.

Allah ve Rasûlü’nün belirlediği ölçülerin dışına çıkarak, Allah’ın belirlediği kanunların, yasaların dışında kanun koyarak insanları kendi kanunlarına uymaya zorlayan, insanları kendisine cebren ve hileyle kulluğa zorlayan ve böylece haddini aşan kişiler, kurum ve kuruluşlar tağutturlar.  

Hükümde, hâkimiyette, bilgide, belgede, hayatın tanziminde aklı gerekli ve yeterli bulup vahyin gerekmediğine inanmış olanlar, tağutların tâ kendileridir. Allah’a karşı isyan edip, azgınlaşıp, zorla veya gönül rızasıyla insanların kendisine ibadet ve itaat etmelerini isteyen gerek şeytan, gerek insan, gerek put, gerek müessese ve kurumların hepsi tâğuttur. Kanunları, görüşleri, hükümleri Allah kanunlarının önüne geçirilen her varlık tâğuttur. Arzu ve istekleri putlaştırılıp insanların ona boyun bükmeleri istenilen her varlık, Firavun, Nemrut gibi tâğuttur. İnsanları Allah yolundan uzaklaştırmak isteyen, insanları Allah dinini öğrenmekten meneden, yani din eğitimini yasaklayan her program, her sistem tâğuttur. Allah’ın insan hayatı için belirlediği kulluk yasalarından habersiz olarak, Kitap ve Sünnete müracaat etmeyerek kendi hayatını belirlemeye kalkışan, kendi kendine bir hayat programı belirleyen herkes tâğuttur. 

Allah karşısında bilgi iddiasında bulunan, “Allah bilirse biz de biliriz! Bizim de bilgimiz var! Bizim de aklımız var! Bizim de keyfimiz var! Biz de biliriz kılık-kıyafetin nasıl olacağını! Biz de biliriz eğitimin nasıl olacağını! Biz de biliriz nereden kazanıp nerelerde harcayacağımızı! Biz de biliriz nasıl bir hukuk yapacağımızı, biz de biliriz nasıl bir hayat programı belirleyeceğimizi!” diyerek Allah karşısında bilgi iddiasında bulunan her insan tâğuttur. “Sen öyle diyorsan biz de böyle diyoruz! Sen kılık-kıyafetiniz şöyle olsun diyorsan biz de böyle olacak diyoruz! Sen mirasınız şöyle olsun diyorsan biz de böyle olmalı diyoruz!” diyerek Allah karşısında bilgi iddiasında bulunan herkes tâğuttur. Bizler Allahû Teâla tarafından tağutlara tutunmakla değil, tağutları inkâr etmekle emrolunmuşuz. Rabbimiz buyuruyor: 

“Ey Muhammed! Sana indirilen Kur’an’a ve senden önce indirilene inandıklarını iddia edenleri görmüyor musun? Tâğût’u inkâr etmeleri kendilerine emrolunduğu hâlde, onun önünde muhakeme olmak istiyorlar. Şeytan da onları derin bir sapıklığa düşürmek istiyor.” (Nisa Sûresi/ 60)

Allah’ın indirdiklerine inanmış ve bağlanmış olmanın alâmeti, “Allah bilir, biz bilmeyiz” deyip hukukumuzu, eğitimimizi, ticaretimizi, siyasetimizi, münasebetimizi vahye sorarak öğrenmemizdir. İslâm ne diyorsa doğrudur kanunlar suç saysa da!.. İslâm her zamanın, her mekânın dinidir. Allah’ın ilmine sınır çizilemez. Allah’ın ilmi her anımıza, her zamanımıza ve mekânımıza kâfidir. Bunun aksini iddia edip, “Allah şunu bilir, bunu bilmez” diyen de kâfirdir. Allah’ın ilmini belli bir zamanla ve mekânla mukayyed kılmaya çalışanlar, Kur’ân hafızı da olsalar, İslâm’ı hayattan mahkûm etmeye çalışanlardır.

“Allah her şeyi bilmez” iddiasında bulunmak, insanların sosyal ve siyasal ilişkilerini düzenleme konusunda Allah’ın dışında otoriteler aramayı ve tanımayı beraberinde getirir. Bu durumda kişinin ilk olarak ilah edineceği kendi hevâsı ve aklıdır. Sonra da başkalarının hevâları ve akıllarıdır. “Allah benim kiminle evleneceğimi bilmez” diyen aslında şöyle diyor: “Allah kimin kiminle zina ettiğini bilmez. O halde niçin zina ile ilgili hükmü indirsin?” Böylece Kur’ân’a ve Kur’ân’ın hükümlerine itiraz ediyor. Kur’ân adına Kur’ân’sız bir dünya özlemini seslendiriyor. Dolayısıyla “Allah bilir, biz bilmeyiz” demek, beşikten mezara kadar hayatın iktidarını Kur’ân’a bırakmak demektir.

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23