• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Mustafa Çelik
Mustafa Çelik
TÜM YAZILARI

Batılılaşma sevdasına sevap fetvaları/2

25 Şubat 2015
A


Mustafa Çelik İletişim: [email protected]

Avrupa ahlâkı dış görünüşteki güzelliğine rağmen menfaatçi (pragmatist) bir ahlâktır. Yalnızca fayda peşindedir. Eğer menfaati gerçekleştirecek “bir gayr-i ahlâkî yol” bulacak olursa batı hiçbir zaman onu kullanmakta gecikmez, bundan dolayı sıkılmaz ve günah duygusuna da kapılmaz. Şimdi sömürgeciliğe ve halkları köleleştirip bütün zenginliklerini talan ettikleri son derece adi yollarına bir bakın. Aynı şekilde üçüncü dünyaya zehirleri ihraç eden Avrupa’ya bakın. Çernobil hadisesinden sonra radyasyonlarla kirlenmiş bozuk yiyecekleri, son kullanma tarihi geçmiş ilaçları, hâlâ deneme aşamasında bulunan ilaçları ihraç ettiğini göz önünde bulundurun. Beyaz Amerikalı’nın kendisiyle vatandaşlık paydasını paylaşan ve bazen de aynı inanca ortak olan siyahîlere karşı sergilediği ahlâkiyatına bir bakın. Evet, bu kesinlikle katıksız faydacı/ pragmatist bir ahlâktır. Çünkü Avrupalıların anlayışına göre kendileri ile Allah arasında bir anlaşma yoktur. Onlar için menfaatten başkası yoktur. Müslümanların gerçek Müslüman oldukları bir zamanda yaptıklarıyla karşılaştırınca Avrupa’nın ahlâkının bir hiç olduğunu görürsün. İslâm, Müslüman tüccarların eliyle dünyanın birçok bölgesine yayılmıştır. Mesela Endenozya’nın tamamına İslâm’ın girmesini ve orada yayılmasını sağlayan, oraya ticaret yapmak maksadıyla giden  Hadramevtli tüccarlar olmuştur.” (Kur’ân-ı Kerim’den Eğitici Dersler/Muhammed Kutub, Sh: 57-59, İst/2014)  

Görüldüğü gibi, Batının işleri pek de bizim dinimiz gibi değildir. Avrupa Osmanlıyı da doğurmadı. Aksine ulaştığı her ülkeyi Osmanlı düşmanlığıyla yoğurdu.  M. Âkif Ersoy, Kastamonu’da, Nasrullah Camii’nde irad ettiği vaazının bir yerinde şöyle der: “Avrupalıların ilimleri, irfanları, medeniyetteki, sanayideki terakkîleri inkâr olunur şey değildir. Ancak insaniyetlerini, insanlara karşı olan muamelelerini kendilerinin maddiyattaki bu terakkîleri ile ölçmek katiyen doğru değildir. Heriflerin ilimlerini, fenlerini almalı. Fakat kendilerine asla inanmamalı, kapılmamalıdır.” (M. Âkif Ersoy, Sebilürreşad, 1339, Sh: 250) Batı’ya son derece temkinli ve ölçülü yaklaşan M. Âkif, başka bir makalesinde “Memleketimizde iki sınıf halk görüyoruz: Ne varsa Şark’ta vardır, Garb’a doğru açılan pencereleri kapamalıyız” diyenler. “Ne varsa Garp’ta vardır. Harîm-i âilemizi bile Garplılara açık bulundurmalıyız” iddiasına kadar varanlar. Bana öyle geliyor ki, ne varsa Şark’ta vardır diyenler, yalnız Garb’ı değil, Şark’ı da bilmiyorlar, nitekim ne varsa Garp’ta vardır davasını ileri sürenler, yalnız Şark’ı değil Garb’ı da tanımıyorlar.” (M. Akif Ersoy, 1327, Edebiyat Bahisleri, Sırat- ı Müstakim, C: 6, no: 147. Sh: 357) diyerek ülkemizdeki Müslümanların Şark-Garp arasında bir çıkmaza saplandıklarını nazara vermektedir. Şunu bilelim ki; Doğu aklı, Batı da kalbi öldürdü. Biri aklın, biri de kalbin katilidir. Katillerden kurtulmak yerine katillerle kanatlanmak, Müslümanlara kan ve karanlık getirir. Nitekim de getirdi. İslâm coğrafyası kan ve karanlıktan bir türlü kurtulamadı. M. Âkif Ersoy bir şiirinde de Garba sevdalanmış karanlık nesilden şöyle haber veriyor:

“Fransız’ın nesi var? Fuhşu, bir de ilhâdı; / Kapıştı bunları “yirminci asrın evlâdı!” Yani yirminci asırda yetişen nesil, Fransız kültürüyle kendini zehirledi. Fransız İnkılabı kebirini örnek alan ümera ve ulema, memleketlerini zehirlemekten öteye geçemeyen çağdaş mürteciler oldular. M. Âkif Ersoy şikâyetçi olduğu bu mürtecilerden kurtuluşun çaresi olarak Batı’nın edebiyatını, sanayini, sanatını ve ilmini adres gösteriyor:

“Heriflerin, hani, dünya kadar bedâyi’i var; / Ulûmu var, edebiyatı var, sanâyi’i var. / Giden birer avuç olsun getirse memlekete; / Döner muhîtimiz elbet muhît-i ma’rifete.”  (Ersoy, Mehmet Akif, (1990): Safahat (Edisyon kritik), haz: M Ertuğrul Düzdağ, Sh: 235), Kültür Bak. Yay., Ankara.)

Bu mısraları okuduktan sonra derim ki; Senin dinin sana yetmedi mi? Senin memleketini, muhîtini ma’rifete dönüştürmeye dinin kâfi gelmedi mi? Batı’dan ma’rifet ithal etmek istiyorsun. Batı’da  Ma’rifet ne gezer? Batının Arifi yok ki Ma’rifeti olsun. Rabbül âlemini tanımayana, Rabbü’l âlemine tapmayana Arif diyebilir miyiz?  Batı medeniyet “mimsiz” bir medeniyettir ki o da “deniyyet”tir. “Deniyyet” alçaklık, aşağılık anlamına gelmektedir. Kendi milleti dışında kalan milletlere her türlü alçaklığı, kahpeliği ve zulmü reva gören bir anlayış Batı medeniyetinden başka bir medeniyetin ürünü değildir. M. Akif Ersoy’un  diğer şiirlerinde öğrendiğimiz kadarıyla “medeniyyet”, müstevli, saldırgan, insaniyetsiz, zalim Avrupa karşılığı hususi bir mana ifade etmektedir. M. Akif Ersoy’un karşı çıktığı, eleştirdiği, “bölücü, vahşî, maskara mahlûk, sağır ruhlu, hissiz, kundakçı, kahpe, yüzsüz, tek dişi kalmış canavar” olarak nitelediği “medeniyet”, hiç şüphesiz Batı medeniyetidir. ‘Medeniyyet dediğin tek dişi kalmış canavar’ mısraından dolayı M. Akif’e medeniyet düşmanı dediler. Sanki yukarıda okuduğumuz mısralar savunma kabilinden söylenmiş mısralardır. M. Akif Ersoy Şirk merkezli şerli bir düzende kor ve zor bir dönem yaşamıştır. Hangi şiiri, hangi mısraı önce veya sonra söylediğini, hangi makamda, kimin yanında ve hangi halde söylediğini tespit etmeden fetva gibi topluma, Müslümanlara sunmak uygun değildir, vebal getirir.

Netice itibariyle Batılılaşma sevdası bize sevap kazandırmaz. Batı karşısında eziklik kompleksine kapılmak Müslüman’ın Âmentüsüyle bağdaşmaz. Avrupa’nın, Batı’nın hiç doğruları yok mudur? Elbette vardır. Doğru kimden gelirse gelsin, ister Müslüman’dan ister Kâfirden gelsin kabul edilir. Ama bir şartla kabul edilir. O da Âmentünün ölçüsüne vurularak kabul edilir. Âmentü ölçüsü, imanımızın esaslarıdır. Müslüman olarak imanımızın esaslarını aşan ve taşan hiçbir şey doğru olmaz. İman esaslarını ihlal ederek, dışına çıkarak doğruyu buldum iddiasında bulunanlar, sadıklardan yani sadakat sahibi doğrulardan sayılmazlar.

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23