• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Mustafa Çelik
Mustafa Çelik
TÜM YAZILARI

Din devlette hayat bulur

19 Ağustos 2015
A


Mustafa Çelik İletişim: [email protected]

Allah’ın kitabına göre dinin mevkii, devletin fevkindedir. Din üst, devlet ise asttır. Devleti üst, dini ise ast hale getiren sosyal ve siyasal organizasyonların varlık sebepleri, Allah’ı, Allah’ın hükmünü ve hâkimiyetini, Allah’ın kitabını inkârdır.

Öyle bir zamana düştük ki; devletin dini var ama dinin devleti yok. Allah yerine Allah’tan başkasına tapanların sayısı çok.  Dini devletten, devleti dinden ayırmak, diri bir insanın etini kemiğinden ayırmak gibidir. Bu işi yapanlar, toplumdaki bütün cinayetlerin canilerinden daha kat’i birer canidirler.

Dinin devleti, dinin işçisi ve bekçisidir. Dinin devleti olmazsa dinin bir çok hükmü uygulanamaz, metruk kalır. Rabbimiz buyuruyor: 

‘’Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın kısas edilir. Ancak öldüren kimse, kardeşi (öldürülenin vârisi, velisi) tarafından affedilirse, aklın ve dinin gereklerine uygun yol izlemek ve güzellikle diyet ödemek gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Budan sonra tecavüzde bulunana elem dolu bir azap vardır. 

Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki (bu hükme uyarak) korunursunuz.’’ (Bakara Sûresi/ 178-179)

Dikkat edilirse, Rabbimiz Kısas’ta hayatın var olduğunu beyan ediyor. Burada Kısas, İslâm Devleti’nin sembol ifadesidir. Devlet, dinin hayat bulduğu, hedefine ulaştığı bir mecradır. Dolayısıyla Allah’a, Allah’ın kitabı Kur’ân’a imanı olanlar, devlet dinin işçisi ve bekçisi oluncaya kadar mücadeleye devam edeceklerdir. Son zamanlarda bazı kişi ve kimseler, dinin hayat bulacağı alanın dil olduğunu söylüyorlar. Bunlar dinin vaaz ve irşadla hedefine ulaşabileceğine şartlandırılmış olanlardır. Şunu bilelim ki; “Devlet olmadan İslâm esaslarına dayalı bir toplum mücerred vaaz ve irşad ile tamamlanamaz.” (El- Ferdü ve’d-Devletü Fi’ş -Şeriati’l İslâmiyye/Abdulkerim Zeydan) Sh: 11, Kuveyt/ 1978) Dinin hedefleri, ancak dinin devleti eliyle gerçekleşir. Kur’ân bizden devletin dinini değil, dinin devletini istiyor. Aksi halde Kur’ân’ın bir çok âyeti metruk kalacaktır.

İslâm’ın devleti, hayatta kurulmadan önce mü’min insanların gönüllerinde kurulur. Bunun için diyoruz ki; Dîl dilde, din ise devlette hayat bulur. Devleti ve Daveti olmayan dinin hayatı olmaz. Çünkü devletsiz din, dinsiz devletlerin baskısı altındadır. Hâkim değil, mahkûmdur. Oysaki İslâm, hayata hâkim olmak için gelmiş bir dindir. Dinin devlette hayat bulması demek, dinin hayatın bütününe amir olması demektir.

Devletin dini mematın, Dinin devleti ise hayatın işaretidir. Nerede dinin devleti olmuşsa orada hayat olmuştur. Devletin dini mezar kazar, Dinin devleti ise tarih yazar. Müslümanları devlet dininin müntesipleri haline getirmek, Müslümanları diri diri mezara gömmektir.

Din devletsiz kaldığı günden bu yana her şeyi toz pembe gören romantik “salak”larla celladına aşık “asalak”larla boğuşuyoruz. Bunların en önemli meziyetleri kafaları basmadığı ya da işlerine gelmediği için önlerine gelene saldırmak ve küfrederek boşalmaktır.

Allah’ın dininin emrine girmek, Allah’ın dinine uymak yerine Allah’ın dinini araç olarak kullanan bütün devletler, sahte ilah hükmündedirler. Böyle dinullah’ı istismar eden devletleri reddetmek, Kelime-i Tevhid’in başındaki “Lâ”nın bir gereğidir. 

Gökkubbemizin çöktüğü ölümcül kış mevsiminde tek başına dalgakıran gibi çalışanlar, dinin devleti için savaştılar. Onlar biliyor ve inanıyorlardı ki, devlet dinin hayatıdır. Devleti olmayan dinin hayatı da olmaz. Devleti olmayan din Mekke’siz, Medine’siz ve Medeniyet’sizdir. Tabiî ki, Mekke’siz , Medine’siz ve Medeniyet’siz dinin insanlığa hayrı olmaz. 

Bugünü ve dünü ile birlikte her taşının altında bir İngiliz parmağı bulunan bir coğrafyanın sakinleriyiz. Şayet asrımızda İslâm coğrafyasında İslâm’ın bir devleti yoksa, bunda İngiliz siyasetinin, entrikalarının katkısı yüksektir. Müslümanları dinleriyle değil de dinleri dışındaki şeylerle idare olunmaları hususunda ikna etmek için yürürlüğe konulmuş bütün plan ve projelerin temelinde İngiliz iradesi vardır. İngiliz iradesiyle Türkiye’de devletin dinini inşa etmeye çalışanlar, Diyanet Teşkilatı’nı icad ettiler. Diyanet teşkilatı, dinin devlete hizmet etmesi için kurgulanmış, tasarlanmış bir yapıdır. Ama bugün geldiğimiz noktada devletin dine ve dinayete hizmeti tartışma konusudur. Bu tartışma, yeniden dinin devletine ulaşma yolunda hayırlı bir tartışmadır. Müslümanların ortak özlemi; devletin de, diyanetin de dinin emrine girmesi, dine işçilik ve bekçilik yapmasıdır. Devletin dini reddedilmeden, dinin devleti kurulamaz. 

Müslümanlar;  Medine üzerine ilahiler söyleyeceklerine, Ensar olup bulundukları yeri Medineleştirselerdi bugün İslâm dini devletsiz kalmazdı. Müslümanlar, kendisine uymak için gönderilmiş İslâm dinini kendilerine uydurmaya çalıştıkları günden bu yana İslâm’ın devletsiz kalmasına katkıda bulunuyorlar.

İslâm coğrafyasında dinin devleti durduruldu, kurtlar sofrası kuruldu. Kurtlukta düşeni yemek kanundur. Her kanun kendi başına bir Karun’dur.  Dinin devletinde insan insanın kurdu değil, insan insanın yurdudur. Kanunlar ve Karunlar, dinin devlette hayat bulmasını engelleyen kayalardır. Bu kayalar devrilmeden din devlette hayat bulamaz. Ya izzetle ölürüz ya da şerefle dinin devletine yürürüz.

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23