• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Mustafa Çelik
Mustafa Çelik
TÜM YAZILARI

Müslüman olmak bedel ister

17 Ocak 2018
A


Mustafa Çelik İletişim: [email protected]

İslâm; Rasûlüllah (sav)’in ve beraberindeki bir avuç Müslümanın akla hayale gelmedik işkencelere maruz bırakıldıkları, insanların imanlarından ötürü boyunlarına ipler takılıp sokaklarda sürüklendikleri, ayaklarından develere bağlanıp çaprazlama develere kamçı vurularak vücutlarının döndürülmeye zorlandığı bir dönemde nâzil oldu. Peygamber devrinde mü’min olmak, işkenceyi, baskıyı, ölümü göze almaktı. İman etmekle imtihan olunmak birlikte anılıyordu. Bedelsiz iman, bedelsiz Müslümanlık arayışında bulunanları Rabbimiz uyarıyor. 

“İnsanlar, “İnandık” demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı zannederler.

Andolsun, biz onlardan öncekileri de imtihan etmiştik. Allah, doğru söyleyenleri de mutlaka bilir, yalancıları da mutlaka bilir.” (Ankebut Sûresi/ 2-3)

İman, bir imtihanlar yumağıdır. İmanını hayata dönüştüren Müslüman bedelsiz bir hayat yaşayamaz. Müslüman kalmak, Müslüman olmak kadar önemlidir. Müslümanlığınızın önündeki engelleri canınız pahasına aşıyorsanız; bu, sizin sadakatınızın ve samimiyetin işaretidir.

İslâm yaşanarak yarınlara taşınması gereken bir dindir. İslâm’ın her hükmü kendisine teslim olandan özveri ve bedel ister. Tavizkârlık ile Müslümanlık bir arada yürümez. Teslimiyet arızalarına mübtela olanlar, kendi dinlerinin başına belâ olurlar. Düşmanın vermediği zararı dinlerine verirler.

İnancımız ve imanımız odur ki; huzur İslâm’dadır. Dünyada Müslümanlar bir tek İslâm ile huzur bulurlar. Asrımızda Müslümanlar huzursuzsa o zaman Müslümanlar İslâm’da değil! İslâm, her gün her saniye kendisine Müslüman arar. Yani kendisini teslim alacak değil, kendisine teslim olacak insan ister.

Müslüman İslâm ile mukayyed olan insandır. İslâm ne diyorsa onu yerine getirir. Galu-Bela (Ahd-i Misak) sözleşmesinin gereği, insanın yeryüzünde Allahû Teâla’nın emirlerini tebliğ ve infaza memur kılındığı bilinmektedir. Yine kat’i nass’la sabittir ki; insan yeryüzünde Allahû Teâla’nın halifesidir. Yeryüzünde Allahû Teâla’nın halifesi olan insanın, Allahû Teâla’nın indirdiği hükümlerle hükmetmesi esastır. Vahye teslim olan Âdemoğullarının, bu hakikate sırt çevirmeleri mümkün değildir. Müslüman insanı İslâm’dan başkasıyla mukayyed hale getirmek, Müslümana işkence etmektir.

Günümüzde filozoflar ve politikacılar tarafından devlet adına kurgulanan dünya görüşleri, vatandaşları için ‘sivil din’ haline getirilmiştir. Ayrıca ‘Hikmet-i Hükümet’ felsefesini esas alan siyasi rejimlerde; servete ve silaha sahip olan zinde güçler, diğer insanların haklarına tecavüz etmişlerdir. Siyasi faaliyetleri ‘Yönetim Tekniği’ olarak değil, boyun eğdirme sanatı olarak gören totaliter zihniyetin sözcüleri ‘egemenliğin kaynağı nedir?’ Sualinin sorulmasından bile rahatsız olmuşlardır. Şirkin siyasî iktidar haline geldiği toplumlarda; dünyevî ihtiras ve şehvet önplandadır. (Devlet ve Siyaset Üzerine Notlar/Yusuf Kerimoğlu, Sh: 330, Ankara/2008)

İslâm’a olan aidiyetimiz, kendisine kayıdsız şartsız olan teslimiyetimizdir. Dünyevî ihtiras ve şehveti hayatlarının amacı haline getirenlerin İslâm’a aidiyetleri kalmaz. İslâm’a teslim olmaları gerekirken İslâm’ı kendilerine teslim etme cüretini gösterenler, İslâm’ı henüz kendilerine din edinmemiş olanlardır.

Müslüman olmak, hayatı bütünüyle İslâm’a ayırmaktır. İslâm’ın uğrunda maldan, candan, mesaiden fedakârlık etmekten kaçınmamaktır.

Hz. Peygamber (sav)’in devrindeki Müslümanların teslim oldukları İslâm ile bizim teslim olduğumuz İslâm aynıdır.

Müslüman olmanın bedeli, emin insanlardan oluşan bir emanet ve emniyet dünyası oluşturmaktır. Müslümanlığın pratikteki kantarı, insanlara canları ve malları hususunda emniyet güvencesini vermektir. “Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir» (Sahih-i Buhârî, İman: 4; Sahih-i Müslim, İman: 64, 65, 66; Sünen-i Ebu Davud, Cihad: 2; Sünen-i Tirmizi, Kiyame: 52; Sünen-i Nesâî, İman, 8, 8)

İnsanlar canları ve malları hususunda sizden emin değillerse, sizin İslâm’a olan teslimiyetiniz arızalıdır. İşte Müslüman olmanın bedeli, bu arızayı behemehâl gidermektir.

Dünya kâfirlerinin saldırıları karşısında birbirinizi yalnız ve kimsesiz bırakıyorsanız, kendi Müslümanlığınızdan rahatlıkla şüphe edebilirsiniz. Çünkü mü’minlik, Müslümanlık bu değildir. Rasûlüllah (sav) mü’min insanı şöyle ifade etmektedir: “Mü’min, mü’min için birbirine kenetlenmiş binalar gibidir. (Sahih-i Buhari, Salat, 88; Sahih-i Müslim, Birr, 65) Dikkat edilirse, Rasûlüllah (sav) mü’minleri binaya benzetmiştir. Çünkü teslim oldukları İslâm Allah’ın binasıdır. İslâm binasına temel taşı da gerekir, tepe taşı da gerekir. Köşe taşı da gerekir aradaki boşlukların doldurulması için küçük taşlar da gerekir.

Müslümanlar, münkir ve müşrik çağın koşullarının arkasına sığınarak birbirlerini yalnız bırakamazlar. Münkir ve müşrik çağın koşullarına entegre olmak, İslâm’ın dışında kalmaktır. Müslümanlığımız, İslâm’a teslimiyetimiz kadardır. Müslüman olmanın bedeli; “Ey İnsanlar!” deme yeteneğini kaybetmeden,  “Ey iman edenler!” hitabının sınırları içinde kalmaktır.

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23