• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Mustafa Çelik
Mustafa Çelik
TÜM YAZILARI

Tezvirat fırtınasının kurbanları

20 Mayıs 2015
A


Mustafa Çelik İletişim: [email protected]

Bu dünyada vazifemiz sadece Allah’a inanmak değil, aynı zamanda Allah’ın da kendisine inandığı insan olmaktır. Yalanlara ve iftiralara sevgiyle ve sempatiyle bakanlar, Allah’ın inanacağı insanlar olmaktan çıkmış olanlardır.

Çıkarı ve hesabı ilah edinmişlerden Allah ile aldatmaktan başkası beklenemez. Allah ile aldatanlar, Emperyalizmin Haçlı kurmaylarının kurbanlarıdır. Rabbimiz Kitab-ı Kerim’inde uyarıyor:  “Aldatan, sizi Allah ile aldatmasın.” (Lokman Sûresi/ 33,  Sûresi/ 5, Hadid Sûresi/14) Müslüman olarak sizin Yahudi ve Hıristiyanlar dışında biriyle diyaloğunuz yoksa, Müslümanların dostluğu sizin nezdinizde Yahudi ve Hıristiyanların dostluğu kadar değer taşımıyorsa, siz çoktan Yahudileşmiş ve Hıristiyanlaşmışsınız da size bunu açıkça ve aleni olarak hatırlatan yok. Çünkü asrımızda tezvirat fırtınasına kurban gidenlerin sayısı çok! 

Genelde İslâm coğrafyasında özelde ise ülkemizde  sözünün kalitesi yerine sesinin kalitesini yükseltenler, tezvirat fırtınasının gönüllü kurbanları oluverdiler.

İhlas yerine gayr-i meşru ihtiraslarını geçirenler, dinlerinden vazgeçenlerdir. Böylelerinde  salavatın yerini tezvirat almıştır. Ülkemizde dinsizi ve donsuzu iktidar yapmak için din maskesine bürünenler tarafından akla ve hayale gelmeyecek yalanlar ve iftiralar yapılıyor. Şunu bilelim ki; tezvirat fırtınasına kurban gidenler, şüpheler ve çirkin fiiller peşinde koşanlardır.

Batı Uygarlığını din duyarlılığının yerine geçirenler, tezvirat fırtınasına kurban gidenlerdir. M. Akif Ersoy (Rh.a.)’in ifadesiyle Batı Uygarlığı; “Çelik zırhlı duvar” ve “Tek dişi kalmış canavar” dır. Dolayısıyla Batı Uygarlığına hizmet eden harici istihbarat güçleri tarafından ülkelerinin kontrol edilmesini esas alan hizmetleri başlatanlar ve böyle hizmetler içerisinde bulunanlar, tezvirat fırtınasına kurban gidenlerdir.  Tezvirat fırtınasının kurbanları; “Biz de Müslüman’ız” dedikleri halde itaatleriyle köleleşen ve isyanlarıyla da zalimleşen kimselerdir.

Menfaatinizi dininizden daha üstün tutarsanız, tezvirat fırtınasının kurbanlarından olmak mecburiyetinde kalırsınız. Said Nursi (Rh.a.) “Hutbe-i Şamiyye” adlı eserinde der ki: “Meselâ, seferde namazı kastetmenin sebebi, meşakkattir. Fakat illet olamaz. Çünkü muayyen bir haddi yok; sû-i istimale düşebilir. Belki illet, yalnız sefer olabilir. Aynen öyle de, maslahat dahi yalan söylemeye illet olamaz.

Çünkü muayyen bir haddi; sû-i istimâle müsait bir bataklıktır. Hükm-ü fetvâ ona bina edilmez. Öyleyse yol ikidir, üç değildir. Ya doğru, ya yalan, ya sükût değildir.

İşte şimdi beşerin ortadaki dehşetli yalancılığıyla ve tezviratlarıyla emniyet-i umumiyenin ve rû-yi zemin âsâyişlerinin zîr ü zeber olması, kizble ve maslahatın sû-i istimaliyle olmasından, elbette o üçüncü yolu kapatmaya beşeri mecbur ediyor ve kat’î emir veriyor. Yoksa, bu yarım asırda gördükleri umumî harpler ve dehşetli inkılâplar ve sukutlar ve tahribatlar, başlarına bir kıyameti koparacak.

Evet, her söylediğin doğru olmalı; fakat her doğruyu söylemek doğru değil. Bazan zarar verse sükût etmek... Yoksa yalana hiç fetvâ yok. Her söylediğin hak olmalı; fakat her hakkı söylemeye senin hakkın yok. Çünkü hâlis olmazsa sû-i tesir eder, hak, haksızlıkta sarf olur.”

İslâm ümmetini yalan haberlerle meşgul ettirmek, Firavunlara ve Firavunların sihirbazlarına yardımda bulunmaktır. Rabbimiz uyarıyor: “Ey iman edenler, eğer bir fasık, size bir haber getirirse, onu ‘etraflıca araştırın’. Yoksa cehalet sonucu, bir kavme kötülükte bulunursunuz da, sonra işlediklerinize pişman olursunuz.” (Hucurat Sûresi/ 6) Vesvese-i şeyâtîn hükmüne geçmiş olan haberlerle birbirlerini mahkûm etmeye çalışanlar, şahsiyet cellatları olmaktan öteye geçemezler. Yalan haberler, şeytanın çerezleridir.

Tezvirat fırtınasının beraberinde getirdiği yalan haberlere itibar, Müslümanlar arasındaki iman birliği ile birlikte ümmet birliğini sarsmış bulunmaktadır. Ülkemizin Müslümanları hizmetlerini imanlarının atmosferinde tutmadıkları, siyasetlerini dinleriyle mukayyed kılmadıkları, ahlâkî denetimi kabule yanaşmadıkları günden bu yana tezvirat fırtınasına kapılmış bulunmaktadırlar.

Dinde hizmet aşkınız iman sınırını tanımıyorsa ve de size uhuvvet-i imaniyye sınırını ihlal ettiriyorsa, bu durumda siz imanınızla birlikte iman kardeşlerinizi de kaybetmeye mahkûmsunuz. Çünkü imanın sınırları dışına çıkan hizmetlerimiz bizim hezimetlerimizdir. Bir memlekette hizmet ile hezimet birbirine karışmışsa orada hezeyanların saltanatına boyun eğme tehlikesi baş göstermiş demektir.

Halkı Müslüman veya halkından Müslüman olan ülkelerde Emperyal  gelenek uzantısı herkesin zihnine farklı bir iz düşürmüştür. Mühim olan Mü’min insanın Emperyal güçlerden izinsiz hareket edebilmesidir. Müslümanların hizmetlerini dinlerinden aldıkları izinden başkası meşru kılamaz.

Modern puthanenin cengaver politikacıları tarafından ortaya konulan asılsız vaadler, tezvirat fırtınasının esintileridir. Hissiyatın yerini ilmiyat, hissi Müslümanlığın yerini ilmi Müslümanlık almadıkça tezvirat fırtınası karşısında ayakta kalmak mümkün değildir.

Bir ülkede Çağdaş Uygarlık sloganını dillerinden düşürmeyerek varlık sebebi edinen sivil ve asker bürokratların iktidarları hiç değişmiyorsa, o ülkede putlaşma ve putlaştırılma cinayeti devam ediyor demektir. İstiğna duygusuna kapılmadan her Müslüman ben tezvirat fırtınasının kurbanlarından mıyım yoksa kurtulanlardan mıyım? diye muhasebe yapmak mecburiyetindedir. Şunu bilin ki; biz Türkiyeli Müslümanlar, Hz. Peygamber (sav)’in Medine’sinde yaşamıyoruz. Aksine biz Türkiyeli Müslümanlar  “Hurdahuş” olmuş bir neslin perduşlarıyla boğuşan bir ülkenin sakinleriz. Bu ülkede her an tezvirat fırtınasına kurban gidebiliriz. Allah için birbirimizi uyaralım. Zaman imanî teyakkuzu kuşanma zamanıdır. Ötesi laf-ü güzaftır. 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23