• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Mustafa Çelik
Mustafa Çelik
TÜM YAZILARI

Ulus Devletler Ümmetin Ölüm Çukurlarıdır

07 Eylül 2016
A


Mustafa Çelik İletişim: [email protected]

“Rabbimiz Allah’tır” diyenlerin ırklarının, renklerinin, coğrafyalarının, mezhep ve meşreplerinin farklı olması, bir tek ümmet olmalarına engel değildir. İman ettiğimiz Kur’ân, diri ve direnen bir tek ümmet olmamızı bizden istiyor.

“Sizden, hayra çağıran, emr-i bi’l ma’ruf/iyiliği emreden ve neyh-i ani’l münker/kötülükten men eden bir ümmet bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.” (Âl-i İmran Sûresi/ 104)

Dikkat edilirse, Kur’ân-ı Kerim, “fırka olun”, “grup olun”, “ulus devletler kurun” demiyor, askine “emr-i bi’l ma’ruf/iyiliği emreden ve neyh-i ani’l münker/kötülükten men eden bir ümmet olun” diyor. Yani tek ümmet olarak iktidar ve muktedir olun diyor. Dolayısıyla Müslümanlar sahip oldukları tevhid inancı sebebiyle bir ulus değil, bir ümmettirler. Çünkü onlar hangi dili konuşurlarsa konuşsunlar, hangi ırka mensup olurlarsa olsunlar, İslam öncesi geçmişlerinde nasıl bir tarihe ve dine sahip olurlarsa olsunlar, Müslüman oldukları andan itibaren İslam onları tek vücut haline gelmiş bir tek ümmet yapar. Bunun sebebi, İslâm’da geçerli bağın akide bağı olmasıdır. Müslümanları iman bağından gayrısı birbirine bağlayamaz ve bir arada tutamaz. Müslümanları tek ümmet yapan, Müslümanların imanlarıdır.

İslâm topraklarında kurulan ulus devletler, müstevli harbi ve mürtedlerin İslâm ümmeti için kazmış oldukları ölüm çukurlarıdır. Tek ümmet inancına sahip olanların ulus devletçiklere bölünmeleri, ulus devletçiklerin duvarları arasına mahkûm edilmeleri, ölüme mahkûm edilmeleridir. İslâm topraklarında ulus devletçikler temizlenmeden Müslümanlar arasındaki kavgalar son bulmaz.

Ulusçuluk putçuluktur. Ulusçuluk ölümcül bir ideolojidir. Sürekli bir psikolojisi ile sürekli ayrıştırır. Ulusçuluk, İslâm topraklarında inkârcılığın, ayrımcılığın ve kavmiyetçiliğin garantisi olmuştur. Yeryüzünün varislerini ulus devletçiklerle idare etmeye kalkışmak, her gün onlara işkence etmektir.

Ulustan yeniden ümmete yürüyebilmenin ilk şartı, ulusçuluğun putçuluk olduğuna inanmaktır. Müstevli harbilerin mürtedlerin refakatinde bir sömürge projesi olarak ihraç ettikleri seküler ulusçuluğun kirlerinden hicret etmeden vahyin emrettiği “ümmet-i vahide”yi yeniden inşa etmek mümkün değildir.

Yaşadığımız dönem ve devir, ilkel şirkin ilkesel şirke dönüştüğü bir dönem ve devirdir. İlkel şirkten ilkesel şirke geçiş devrinin en önemli icadlarından birisi de, “Ulusçuluk Putu” olmuştur. Ulusçuluk, bir put olmaktan ziyade başlı başına bir putçuluk hareketidir. Yani Ulusçuluk (milliyetçilik, nasyonalizm); sırf ortak dil, tarih ve kültür bağları sebebiyle ulusal bir topluluk oluşturma bilincine varan ve bağımsız bir devlet kurmak isteyen kimselerin meydana getirdiği siyasal putçuluk hareketinin adıdır.

İslâm topraklarında ulus devletçikler, dünyayı sömürge bölgelerine ayıran Batılı Emperyalistlerin bekçileridir. Onlar, Batılı efendilerinin menfaatlerini korumak ve kollamak için kendi halklarını ateşe verebilirler.

Batılı Emperyalistlerin Müslümanların önlerine koydukları “kendi ulusunu kendin yarat”, “her ulusa bir devlet” projeleri, kavimlerin kıyamı için birer davetiye olmuşlardır. Ulusçuluk akidesine saplanmış olan birisi, kendi ulusunu-kavmini en üstün, en değerli, dünyayı yönetmeye layık, hatta Allah tarafından seçilmiş-(Maide Sûresi/18) kabul eder. Bu anlayış, diğerlerinin değersiz, aşağı ve güdülmeye mahkûm olduğu düşüncesini doğal olarak beraberinde getirir. Üstelik, ulusçu-ırkçı anlayış, daha küçük alt-gruplar (kabile, aşiret, sülale, aile,...) halinde sürekli ve sonsuz bir bölünmeyi davet eder. Bununla da kalmaz “Milli Din”, “Milli Rab” iddiasında bulunmaya kadar varır. Anlaşılan o ki; kavimlerin kıyamı, ümmetin kıyametidir. Kavminin kavgasını dininin kavgasına tercih edenin dini olmaz.

İslâm topraklarında ortaya çıkan usul devletçikler, tek ümmet olması gereken Müslümanları ardı arkası gelmeyen bölünmelere, parçalanmalara mahkûm ettiler. Müslümanlara bölünmeyi, parçalanmayı, dağılmayı emreden ulus devletler, hakiki manada tek ümmetin ölüm çukurları oldular. Tek ümmetin tek meşru idaresi el- Hilafetü’r Raşide ilga edilince ve Müslümanlar halifelerini kaybedince imamesi kopmuş tesbihin taneleri gibi oldular. Kendi evlerinde, kendi mahallerinde, kendi köylerinde, şehirlerinde bir araya gelmez oldular. Müslümanların topraklarında ulus devletçikleri kurulunca; Müslümanlar parçalandılar, dağıldılar, birbirlerine rakip ve düşman oldular.   

Vakit, ulustan ümmete kapı aralama vaktidir. Hz. Nuh’un gemiye binmeyi reddeden oğlu olmaktansa Firavun sarayında Musa olmayı tercih edenlerin asli vazifesi, ulustan ümmete geçişi sağlamaktır. Emperyalistlerin cetvellerle çizmiş oldukları coğrafi hududları tek ümmet silgisiyle silmektir. 

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23