Avrupa Birliği sürecinde yeni Balkanlar ve Arnavutlar
Avrupa Birliği sürecindeki yeni Balkanlar’da, AB politikalarının uzun vadeli çok ciddi sosyoekonomik mücadele ve jeopolitik düzenlemelerine şahit olmaktayız.
Balkanlar’da, 9-10 milyon civarındaki genç ve dinamik bir nüfusa sahip Arnavutlar, Avrupa’nın geleceği için çok önemli bir potansiyele sahiptir.
Arnavutluk ve Kosova’nın yüzde 98’i Arnavutlardan oluşurken Sırbistan (Preşeva bölgesi), Hırvatistan, Karadağ, Makedonya, Yunanistan (Çameriya-Yanya) gibi yerlerde azınlıktalar. Avrupa’da ise işçi, göçmen olarak 2 milyon kadar Arnavut yaşamaktadır.
Türkiye’nin Balkan politikasında dost, akraba ve dindaş olarak gördüğümüz Arnavutlarla uzun vadeli yeni bir stratejik işbirliğine ihtiyacımız var.
Bugün Makedonya’da 80 bin civarında Kosova’da ise 25 bin kadar Türk yaşamaktadır.
Balkanlar’daki soydaş ve dindaş topluluklarımız ile maalesef kültürel ve siyasi ilişkilerimizin çok iyi olduğunu söyleyemeyiz.
Gerek Kosova gerek Makedonya’da Türk, Arnavut ilişkilerinde, siyasi politik mücadelede arzulanan birlikteliğin uzun yıllardır sağlanamaması çok düşündürücüdür.
Kosova’da ve Makedonya’da Arnavut, Yunanistan’da Çameriya Arnavutları ile kurulması gereken sıkı iş birliğinin Balkanlar’da var olan Slav Birliği, Ortodoks Birliği ve Hristiyan Birliğine karşı son derece önemli olduğunu unutmayalım.
Rusya, ABD ve Avrupa Birliği’nin, Balkanlar’da son 10 yıldır yürüttüğü politikalara karşı yeni bir Türk-Arnavut politikalarına ihtiyacımız var.
Avrupa Birliği geçiş köprüsü ve Avrupa ile sınır karakolu olan Balkan coğrafyasındaki Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Karadağ, Hırvatistan ve Slovenya’nın AB ülkesine girmesiyle AB pazarında önemli bir bölge haline geldi.
Yarın bu ülkelerle siyasi, kültürel ve ekonomik ilişkilerimizin daha da zorlaşacağını unutmayalım.
Balkan politikalarımızda yeni bir Türk-Arnavut, Boşnak, Roman, soydaş ve dindaş topluluklarla ekonomik, siyasi, kültürel projelere yeni politikalara ağırlık vermemiz gerekiyor.
Çok geç olmadan duygusal hamasi ön yargı, ideolojik kaygı ve saplantılardan ziyade bölgenin reel gerçeklerine uygun uzun vadeli sürdürülebilir politikalara ihtiyacımız var.
Balkanlar’da Arnavutlar ile arzulanan iş birliğini açıkçası kuramadık. İki devlete sahip olan ve Makedonya’da önemli bir potansiyel olan tarihsel, dinsel açıdan beraberliğimiz olan bu millet ile akılcı sürdürülebilir güç birliğine ihtiyacımız var.
Balkanları, Arnavutsuz düşünmemiz mümkün olamaz. Resmi ve sivil toplum kurumlarımızın yüzeysel turizm eksenli kısa vadeli mevsimlik Balkan politikası ve sevgisinin artık uzun vadeli devlet politikasına dönüşmesinin zamanı geldi ve geçiyor.
Türkiye’nin Balkanlar politikası genelde üst düzey Cumhurbaşkanlığı ya da Başbakanlık, Bakanlık düzeyinde ve iktidar partileriyle yürütülmektedir.
Parlamentolar arası dostluk grupları vekillerinin Balkan ülkelerinde gerek iktidar partileri gerekse muhalefet partileri arasında aktif olması gerekir.
Balkanlar’da, ABD ve Avrupa ülkelerinin siyasi, kültürel, ekonomik ve sosyal tüm politikalarının devletlerin uzun vadeli bölgesel çıkarları açısından bütüncül olarak ele alınmakta olduğunu görmekteyiz.
AB sürecinde Balkanlar’ın genç nüfusu Avrupa’ya yönelmiş durumdadır…
Karadağ, Arnavutluk, Hırvatistan, Kosova, Makedonya, Hırvatistan, Bosna Hersek ve Sırbistan gençliği, Avrupa ülkelerinde çalışmak ve okumak için çok ciddi bir göç yapıyor.
Bu süreç Balkanlar’ın önümüzdeki 15 yılında çok ciddi siyasi değişimlere sahne olacaktır. Türkiye’nin, Balkanlar’daki AB sürecini tarihsel ve sosyolojik kırılmaları göz önünde alarak radikal bir politik arayışlara yönelmesi gerekmektedir.
Balkanlar’daki resmi ve sivil kurumlarımızın eğitim, sosyal, kültürel faaliyetlerinin yeniden yapılandırılması ve restorasyonuna acil ihtiyacımız var.