Mecelle mi? Avrupa hukuku mu?!
Maddi manevi her sahada, bariz ‘geri bırakılmışlığımız’ın neticesinde, çözüm diye bir “batı-doğu” sarhoşluğunda yok olup gitmekteyiz..! Bugünün sorunlarını, çözmek bir yana; ‘dün’le kavgadan kurtulamayanlarla, geçmişiyle hesaplaşamayanlarla bir adım dahi atamıyoruz!
Kavga dövüş devam ediyor!
Derdimizi keskin bir nizam mı çözecek; eğitimsel tedbirler mi alınacak..? Tıkanan adalet sisteminde çözüm İslâm hukuku mu; Avrupa hukuku mu..?
TÜRKİYE’NİN İHTİYACI NE?
1500 yıllık İslâm tarihi ve hukukuyla, Kur’an, Sünnet, Allah cc’nin yolunda İlâ-i Kelimetullah’a liderlik etmiş bu aziz milletin, ataları bu dünyayı 1000 yıl yedi düveli 22.000.000 km² de bugün yerine 70’e yakın devletinin kurulduğu topraklarda İslam-Mecelle hukukuyla adaletle idare etmesine rağmen bu Allah’ın nizamını demokratikleşme, çağdaşlaşma, batılılaşma.. Adına tu kaka deyip bir kenara atarak; tapınakçıların ve faizci bankerlerin Dünyayı ateş topuna çeviren memleketlerinden
Sosyal hayatta, adalette, katillere, Canilere, ahlak hırsızlarına özgürlük vererek ülkemizi kaosa sokan tarih ve kültürümüzle bağdaşmayan Türk İslam aile ağacını tahrip eden Avrupa uyum yasalarına mı…???!!!
İslam aile yapısını yok edip aileyi birbirine düşüren İstanbul sözleşmesine mi..???!!!
Bugüne kadar bu ülkeye huzursuzluk getiren taklitçi yasalara mı ihtiyacı var!!!
İHTİYAÇLARIMIZI KİMLER BELİRLİYOR?!
Sade bir vatandaş gibi soruyorum, ihtiyaçlarımızı kimler belirliyor? Bir yasa çıkacakken, bir karar alınacakken, bir sistem yürürlüğe konacakken, bir uygulamaya geçilecekken ön, orta, son ve ileri çalışmaları kimler hazırlıyor? Hangi kıstaslarla planlanıyor, uygulanıyor, denetleniyor?
İdare elden gitti maslahatı kaldı!
Bir sosyal bilim uzmanı olarak, kamu düzenini direkt ilgilendiren devletimizin temel taşı “aile”yi hançerleyen bugünkü yasaların resmi-gayri resmi her fiilin, fikir aşamasından sonuç aşamasına; hatta sonrasına kadar çok spesifik-detaylı bir fizibiliteden, yoğun bir araştırma sürecinden geçmesi gerektiğini hatırlatıyorum!
BM, NATO, AB, UNESCO..!
Tam 70 uluslararası, dünya çapında faaliyet gösteren birliklerle anlaşmalarımız varken, uyum yasaları gibi, toplumsal dönüşüm diye ‘toplumsal sömürü’ye, kültürel yozlaşmaya çanak tutulmadığını kim iddia edebilir..?
Merhum ÖZAL’dan bu yana tüm Başbakanlara ve bazı bakanlara da direkt-indirekt danışmanlık yapan ve bürokrasiyi iyi bilen biri olarak, bugün de her zamanki oyunların aynen oynandığının, hatta siyasetçileri teknokratların idare ettiğini bir kere daha altını çiziyorum!
ÖZAL, Ermenistan Mehri bölgesinden geçecek büyük bir otobanla, İpek yolu bağlantısı ile Türki cumhuriyetlerle geç kalmış sosyo ekonomik kültürel bağımızı yeniden dirilişin öncüsü olarak kurmak niyetindeyken, seferden döndüğünde Türkiye’yi dün de bugün de makus talihini karartarak yöneten kirli ve gizli güçler tarafından limonatasına konulan siyanür türevleri zehirlerle “istenilen sürede” öldürülmüştür!!!
Tarihteki hiçbir Türk devleti de yıkılmamıştır! Devlet-i Âli, içimizdeki hainler eliyle yıkılmaya yüz tuttuğunda, mümkün olan en iyi hâliyle bir devlet inşa edilmiş 1000 yıllık Osmanlı Al-i Sapı bizden içimizdeki devşirme dönme hainlerin elleriyle yıpratılıp yaşlandığında, “Türkiye cumhuriyeti” ile yeniden doğmuştur!
Nitekim, ilk on yılda bir atılım yapılmış fakat sonrasında rutin hâline getirilen darbe, müdahale ve kargaşalarla her on yılda bir 1960,1970,1980’li yıllarda devlet inkıtaya zorlanmıştır!
HAK-HUKUK-ADALET!
Herkes bilirkişi, uzman, danışman, bakan, bakmayan… ama bu memleketin asıl derdi Son yıllarda milletimiz tarafından tespitle beyaz yaka yani dr.! prof! ..vs okumuşlar!
Necip Anadolu insanı özetlemiş ya; “Sen ağa, ben ağa; koyunları kim sağa..?!” Herkes memleketi hatta dünyayı kurtarıyor, kahramanlık peşinde ama daha vazifesini lâyığıyla yapamıyor..!? Onlarca yazımızda vurguladığımız, işler ehillere teslim edilmedikçe, düze çıkılmasının imkân ve ihtimâli yoktur!
Genelde dünya halkları, özelde Türk milleti maalesef dünyadaki ‘devletler üstü’ yapılar olan think tank’lerin, düşünce kuruluşların Planlı çalışmaları algı oparasyonlarının güdümünde ömrünü heba ediyor!!!
Yani, konuştuklarımız hatta hırsla, taassupla savunduğumuz fikirler sâfiyâne değil, bizim değil! Daha dün paralel yapılara methiyeler düzenleri, ömrünü feda edenleri bugün bambaşka hesaplar içinde görebiliyoruz. Onun için seçim dönemlerinde de özellikle yinelediğimiz, kendi hesaplarımızı ‘başkalarıyla’ görmemeyi öğrenmemiz gerek. Seçimin ertesi günü, yakınlarımızın, sevdiklerimizin gözüne bakacağımızı hesap edecek itidâlde olmayı, seçmeliyiz!
ADALET, MÜLKÜN TEMELİDİR!
Mülkün temini, korunması ve nizamın uygulanabilmesi için adalet lâzımdır. 40 yıllık devlet tecrübemizde, adaletin tam manasıyla tesisini göremesek te umudumuz, Molla Nasreddin gibi, dağın ardında..! Bu milletin gerçek sahibi, öz be öz vatan evlâdları Oğuz nesli, devletinden asli vazifeler beklemektedir! Milletin ve ümmetin umudu, cumhurun sesi kıymetli Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere, yeniden diriliş nâmına adaletin yılmaz savunucularına ithaf olunur..!
Adalet bir gün herkese lazım olacaktır!
WhatsApp İhbar Hattı
530 200 00 96