• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Sabri Şahsuvar
Sabri Şahsuvar
TÜM YAZILARI

Lozan’daki 95 Yıllık Kaybımız

24 Temmuz 2018
A


Sabri Şahsuvar İletişim: [email protected]

Her şeyden önce sevelim ya da sevmeyelim; Lozan’ın Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusu olduğunu ve siyasi bağımsızlığımızın simgesi olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Almanların Versay’da, Macarların Trianon’da çektiği acıyı Sevr’de de bize çektirmek isteyen emperyalist güçlere anti-emperyal bir cevaptır Lozan. 

Lozan’ı niçin savunmalıyız?

Lozan Barış Antlaşması halen yürürlükte olan nadir ve en uzun süredir devam eden barış antlaşması niteliğinde. Ancak yıllardır Lozan’ın süresinin sonlanacağına ve içerisinde gizli maddeler bulunduğuna dair iddialar, Lozan’ın belirli bir tarihte biteceğine inanan bir kitle doğurdu. Önce süre konusuna değinelim. Bir barış antlaşmasının süresi var ise söz konusu o antlaşmanın genellikle son maddelerinde buna rastlanması gerekir. Bu diplomatik bir kural gibidir adeta. Lozan’ın 143 maddeden oluştuğu bilindiğine göre ve son maddeleri dâhil hiçbir maddesinde süre ibaresine rastlanmadığına göre bu iddiayı burada çürütmüş oluyoruz. Lozan’ın geçerliliği tamamen Türkiye’ye ve ilgili devletlerin tutumuna bağlıdır. Türkiye bugün Halep’i topraklarına kattığını duyursa, Lozan zaten fiilen sona ermiş olur.

Ancak Lozan Barış Antlaşması, süresi olmasa bile zaman zaman dönemin genel konjonktürüne uygun olarak bazı maddelerinde değişikliğe gidilebilmektedir. 1936’da Lozan’ın Boğazlar ile hükmünü geçersiz kılan Montrö Boğazlar Sözleşmesi buna örnek bir durum olarak gösterilebilir. Türkiye bugün 12 Ada konusunda Yunanistan’la bir anlaşma yapsa Lozan’ın adalarla ilgili hükmü de geçersiz hale gelmiş olacaktır. Bu durumu Hitler’in Versay’ı üç aşamada ilga etme planına benzetebiliriz. Burada önemli olan mevcut şartları iyi değerlendirmektir. 1936’da bu başarılı bir şekilde yapılmıştır.

Lozan Antlaşması... Kimilerine göre Kurtuluş Savaşı’ndan zaferle çıkmış bir milletin tapusu, kimilerine göreyse büyük bir hezimettir. 

‘’Hayati bir mani olmadıkça sulh yapmak mecburiyetindeydik’’ diyerek İsmet İnönü’nün imzaladığı Lozan’ın maddeleri, milliyetçi duyguları hassas kişiler için bazı maddelerine bakıldığında bağımsızlık zaferi sayılsa da bazı tarihçiler için Osmanlı’nın köklerinden koparılmasıyla bir avuç toprağa kaldığımız bir hezimet.

Sınırları daraltılmış yeni Türkiye’nin kuruluş tapusu Lozan’ın bugün 95’inci yıldönümü. Sevr Anlaşması’nda parçalanan Anadolu topraklarının Lozan’da canlandığı yönünde analizler yapılsa da Osmanlı’nın imzalamak zorunda kaldığı Sevr’in maddelerinin Lozan’da yer alması dikkat çekiyor.

Günümüzde Türkiye için en büyük problemlere yol açan Musul, Kerkük bölgesinin kaybı, Kıbrıs sorunu, ekonomik problemler Lozan’da ilk filizlerini verdi.

Hilafet pazarlığı yapıldı mı?

Diğer bir iddia da; Lozan Antlaşması’nın kapalı kapılar ardında yazılmamış maddeleri arasında İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon’un hilafeti kaldırılması ve Türkiye’nin maddi ve manevi İslam coğrafyası ile bağlarının kopartılması konusunda baskılarıdır.

İngiliz heyetinin başkanı Lord Curzon, Lozan’da İsmet Paşa’nın müşaviri sıfatına haiz bulunan haham Haim Nahum efendiyi çağırarak “Daha önceki taahhütlere uygun olarak hilafet ilga edilmediği takdirde sulhun gerçekleşemeyeceğini’’ söylediği bazı kaynaklarda yer alıyor.

‘’İslamiyeti ayaklar altında çiğneteceğim!’’

Necip Fazıl tarafından çıkarılan Büyük Doğu Dergisinin 1950 yılındaki arşivinde İstanbul Hahambaşı Haim Nahum’un Lozan görüşmeleri sırasında yabancı diplomatlara “Siz Türkiye’nin mülkî tamamiyetini kabul ediniz. Onlara ben İslâmiyeti ve İslâmî temsilciliklerini, ayaklar altında çiğnetmeyi taahhüt ediyorum” dediği yazılıyor. Velhasıl birçok şey konuşuldu çizildi.

Yeni kurulan Türk Devleti, Lozan Barış Konferansı’nda sorunlar taraflarca çözüme kavuşturulmuştur. Osmanlı Devleti hukuki anlamda sona ermiş ve yerini yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devlet’i almıştır. 

Avrupalıların, Türkleri Anadolu ve Avrupa’dan atma (Şark meselesi) amaçları tamamen sona ermiştir. Ermeni devletinin kurulması fikri tamamen reddedilmiştir. 

Ancak Lozan’da yer alan bir anlaşmaya göre; Müslüman Türklerin yoğunlukta olduğu bölgeler Türkiye topraklarına dâhil edilmesi gerekirken, Batı Trakya ve Balkanlar gibi önemli derece yüksek nüfusumuzun bulunduğu topraklar Türkiye’ye verilmemiştir. Bunları da görmek gerekir.

Türkiye dış politikalarda tavrını belirginleştirmiş ve antlaşmaya ait esaslar taraflarca belirlenmiştir. Türk milleti “misak-ı milli”yi kısmen gerçekleştirmiştir. Kapitülasyonlar tamamen kaldırılmış ve Türkiye Cumhuriyeti ekonomik özgürlüğünü kazanmıştır. 

Türk milletinin bağımsızlığını yok eden Mondros ve Sevr Antlaşmaları geçersiz sayılmıştır. 1. Dünya Savaşı’nı bitiren bu son barış antlaşması, aynı zamanda uzun yıllar yürürlükte kalan tek barış antlaşmasıdır. Antlaşma ile Türk devletinin bağımsızlığı resmen kabul edilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti antlaşma koşullarına bağlı olarak devletlerin boyunduruğuna girmemiş ve hiçbir ülkeye savaş tazminatı ödememiştir. 

Şimdi siz değerli okuyucularımıza soruyorum: ‘’Lozan zafer midir, hezimet mi?’’

Vesselam…

İletişim için;

Twitter: @sabribalaman

Facebook: sabri.balaman

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23