Şeker bağımlılık yapar mı?
Biz yemek yerken tam anlamıyla gerçek bir zevk almasak beynimiz besinlerin sindirim ve emilimini yeterince sağlayamaz. Gıdaların kalitesi ve onların çiğnenmesi gibi, zevk almak da fiziksel ve zihinsel selametimiz için gerekli bir şarttır. Bir yiyecek lezzetli olduğunda, ağızda daha uzun süre kalması için düzenleme yaparız; onu daha yavaş çiğner, bundan memnun olur, tadını çıkarır, bize verdiği zevkten yuttuktan sonra da faydalanırız. Bu zevkten söz ederek, diğer insanlarla paylaşarak bu duyguyu daha da uzatırız, zevk büyük oldukça sindirim de o kadar iyi olur.
Buradaki zevke dikkat edelim. Zararlı, yağlı, yumuşak, şekerli ve hatta sütlü çok büyük miktarlarda endüstriyel (işlenmiş) gıdaların zahmetsizce yeterince çiğnemeye gerek kalmadan ağızdan geçtiği, boğazdan hiç çabasız kaydığı gıdaların verdiği sanal hoşnutlukla bu zevki karıştırmayalım.
Aslında çiğnemenin zevki daha çocukluktan aşılanır. Anne tarafından emzirilmenin azalması, bebeklerin biberonla, çok şekerli sütlerle ve karışık besinlerle beslenmesi, sütlü ve yağlı besinlerin tat alma kapasitesine zarar vermesiyle sonuçlanır. Bu anne memesinin eksikliğini, o hiçbir şeye aldırmadan beslendiğimiz, taşındığımız, sadece yaşamaya bırakıldığımız zamana muhtemelen büyük bir geri dönme arzusu doğurmuştur. Bunu da büyük ihtimalle tıka basa yemek yiyerek doldurmaya çalışırız.
Bir bebek veya çocuğa her yemeğin sonunda şekerli bir hazır gıda ya da şekerli yoğurt verme şeker bağımlılığı oluşturacaktır. Sadece bu tarz tatlılarla büyümüş olanlar, daha sonra bunlardan yine isteyeceklerdir.
Bebeklerin bu şekilde şekere şartlanmış olduğunu görmek oldukça üzücüdür. Buna karşılık annesinin memesinde yetişmiş, sistematik olarak şekerli besinler verilmemiş bir bebek daha sonra pasta veya şeker düşkünü çocuklara dönüşmez. Vücudumuzun elbette şekere ihtiyacı vardır. Ancak doğal besinlerdeki doğal şeker oldukça yeterlidir.
Doğal gıdalarla beslenme bu tip beslenme yanlışlıklarından yavaş yavaş kurtulmanın harika bir şeklidir. Organik bir havuç, organik et, yumurtalar, yenildiğinde gerçek gıda lezzeti keşfedilir. Marulun, kıvırcığın, salatalığın, tam tahılların daha çok tadı, lezzeti vardır. Besinlerin kalitesi tat tomurcuklarının zevkini ortaya çıkarır.
Hazır pişmiş yemekler, konserveler, dükkânlarda satılan dondurulmuş gıdalar, tahıllı ve çikolatalı şekerlemeler, süt ürünleri, iştah açıcıları, aromalı ve şekerli tüm içecekler bu şekilde yeterince çiğnenmeye gerek kalmayan, bizleri hakiki yeme zevkinden mahrum bırakan besinlerdir.
Bu yüzden yemeklerimizi şekerli bir tatlı bitirmemekle zorlamalıyız. Yemeğin sonunda şekerli bir şey yuttuğumuzda ansızın bize dolgunluk ve doymuşluk hissi veren, midedeki duvarı geren mayalanmaya sebep oluruz. Bu iş bize artık aç olmadığımıza yani doyduğumuza inandırır. Bu alışkanlığı yavaş yavaş terk etmek çok faydalıdır, zira bu şekere bağımlılıktır ve büyük ihtimalle çocukluktan gelmektedir.
Şeker bağımlı olup olmadığımızı kolaylıkla şu şekilde ölçebiliriz: Birkaç gün boyunca basit besinleri hiç şeker katmadan yemeyi deneyelim. Doğal olarak doğal şekerli meyvelerden yiyebiliriz ama şekerin diğer çeşitlerinden uzak durmalıyız.
Eğer şekere bağımlı isek, birkaç günün sonunda yapay şeker besinlere ihtiyaçla karşı karşıya kalırız. Beyinsel imgelemede, şekerden yoksun olma uyuşturucudan yoksun olma ile benzer mekanizmalara sahiptir.
AHMET GENÇ
İstanbul’un tarihi Eyüp Sultan ilçesinde dolaştığımızda görüyoruz ki eski belediye başkanı Ahmet Genç adı canlı olarak devam ediyor. Ahmet Genç’in tekrar aday adayı olduğunu sevinerek haber aldım. Rabbim hayırlı etsin diyorum.