• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Vehbi Kara
Vehbi Kara
TÜM YAZILARI

Kadınları Zorla Çalıştıran Bedbahtları Uyandıralım

13 Mayıs 2019
A


Vehbi Kara İletişim: [email protected]

Anneler gününde yapmacık sevgi gösterileri yerine gerçekçi bir yazı yazmak gerekiyor. Ta ki kadın düşmanlarının foyaları meydana çıksın ve gerçek yüzlerini görmüş olalım. Çünkü bu bedbaht ve talihsiz insanların yüzlerindeki modernizm  makyajını kaldırdığımız zaman tüm çirkinlikleri ile arzı endam ediyorlar… 

Annelerin zorla çalıştırılması yerine yuvalarına dönmesi için yüzlerce yazı kaleme aldım. Fakat başta hükümetimiz olmak üzere bana inat; tam tersine kadınları dünya menfaati uğruna çalıştırmak huylarından bir türlü vazgeçmediler.

Yahu memlekette erkek bittide kadınlara mı kaldık! Kadınları çalışmaya zorlamak kadar utanç verici bir işe kalkışmak sizi rahatsız etmiyor mu? Bu ne biçim bir ahlak anlayışıdır. Anlayıveren beri gelsin…

Kadınların zorla çalıştırılmasının ne dinimizde ne de geleneklerimizde yeri yoktur. Kaldı ki bunun ne kadar yanlış olduğunu Amerikalı akademisyenlerin kitaplarını tercüme ederek izah etmeye çalışıyoruz. Bu kadar emek sonunda karşılık olarak tam tersine kadın istihdamını arttırmanın gerektiğine dair Aile ve Sosyal Parçalamalar Bakanlığının kadınları yuvalarından çıkarmaya yeminli çalışmalarına üzülerek şahit oluyoruz.

Anayasanın aileyi korumak için devleti sorumlu tuttuğu 41. Maddeye atıf yapmak da işe yaramıyor. Bu azılı aile düşmanlarını nasıl ikna etmeli? Elbette bir çaresi vardır. Fakat ben bulamadım. Elimden geldiği kadar yazmaya ve sempozyumlarda tebliğler sunmaya devam ediyorum. Hiç olmazsa şu anneler gününde birkaç kelime edelim. Olur ki insaf ehli siyasetçilerin dikkatini çekmiş ve desteklerini almaya çalışırız.

23 Haziran’da İstanbul’da seçim yapılacak. Eğer Ak Parti Teşkilatı bu sözlerime kulaklarını tıkamaya devam ederse yeni bir mağlubiyet alınacağından hiç şüphe duymasın. Çünkü hükümetin kadınları zorla çalışma hayatına sokması yüzünden çok büyük bir oy kaybı yaşadığı kesindir. Ortada ne aile ne de huzur kalmıştır.  Bu kadar umarsız, kör ve sağır siyasi tavır sonucunda eğer bir seçim zaferi gelirse bu büyük bir sürpriz olacaktır.

Anneler gününde; annelere saygı olarak bu çabalarıma cevap almayı umut ediyorum. Eğer yazı uzun olmuş ise bu yüzden kusuruma bakmamak gerekir.

Analar başımızın tacı, her derdimizin ilacıdır. Cennet anaların ayağı altındadır. Çünkü şefkat ve merhametin cisimleşmiş şeklidir annelik. 

Kadın, anne olmakla şereflerin en yücesine sahip olur. O, ana olarak çok güçlüdür. Belki de toplumun en naif, en hassas ve kırılgan üyesidir anne. Toplumun en güçlü direği anneler olup ayakta kalmasının en önemli sebeplerinden bir tanesi aile kurumudur.

Annelerin güçlü kalbi insana cenneti yaşatmaktadır. Fakat modernite ve devletimiz; analık vazifesini küçümsemektedirler. Onlar, analığın bir kadına verilmiş en büyük lütuf olduğunu anlamamakta, bunu topluma bir yük gibi taşımakta bir beis görmemektedir.

Modern yaşam için annelik sadece bir eziyettir. Çocuğa bak, büyüt, gençliğini böyle birisi için harca. Hem yazık değil mi gençliğine? Çocuk doğurmak da neymiş, güzelliği bozulurmuş. Ayrıca daha yaşı genç, şimdi biraz hayatı yaşamalı, gezip tozmalıymış. Daha sonra çocuk doğururmuş sanki çocuk doğurmak fabrika mahsulü bir işmiş gibi. Hezeyanın derecesine bakar mısınız!

İşte bu baskı ve dayatmalar sonucunda birçok anne adayının veya evli çiftlerin savunduğu “kadın anne olmak yerine çalışmalı” görüşü maalesef toplumumuzu bu seviyeye düşürmüştür. Kadın düşmanları hep birlikte müsait yerlerinize kına yakabilirsiniz…

Kadınların en büyük mutluluğu olan çocuk sahibi olunmasına ne kadar çok karşı çıkılıyor. Hâlbuki çocuk da hayatın bir parçası ve toplumun en önemli çekirdeği değil midir? Anne veya baba olmadan hayatın hangi aşaması yaşanılır ki?

Günümüzde torun sahibi olunması gereken yaşta insanlar çocuk sahibi oluyor. Çocuklar büyürken anne babalar yaşlanıyor, onlara hayat yolunda eşlik edemiyor. Çocuklar neneleri yaşlarındaki anneleriyle yaşıyorlar. Çocukları anlamak güçleşiyor aile içi kopukluklar had safhaya ulaşıyor.

Anneler artık çocukları kendileri yetiştirmek yerine kreş köşelerine gönderiyor. Yavrularımız robot gibi yetiştirilip ruhsuz ve kalpsiz oluyor. Çocuklarımızı uğuruna terk ettiğimiz işimizden kazandığımız para ile kreşe gönderir isek nasıl bir merhametli evlat bekleyebiliriz ki?

Analar analığını yapmadığı zaman, evlatlar evlatlıklarını yapacak mı acaba? Peki, çocuklarımıza verecek zamanı bulamayıp onları kreşlere gönderdikten sonra yaşlandığımızda onların bizlere ayıracak vakti olan evladı nereden bulacağız?

Maalesef çocukların intikamı daha da korkunç olacaktır. Hiç merak etmeyin; onlar da bizleri huzur evlerine teslim edeceklerdir. Çünkü onların da yetiştirmeleri gereken sürüyle işleri vardır ve zamanları da çok azdır. Ayakları altında bakacakları başka insan istemezler.
Çünkü biz, ana-baba olarak görevimizi yapmadık. Çünkü biz, ebeveyn olarak paylaşmayı ve fedakârlığı öğretmedik. Çünkü biz, sıcak aile denilen ortamı, onlara yaşatmadık. Haliyle ne ekersen onu biçeceksin.

“Ben senin için gecemi gündüzüme kattım, gençliğimi harcadım” demek doğru değildir. Hayır, doğrusunu söylemek gerekirse biz onlar için çalışmadık, kendimiz için çalıştık.

Günümüz anlayışı; anneliği hor görmektedir. Hatta bir çok kadın yaradılışının aksine kadınlığı bile hor görmektedir. Bazı kadınlar kadın olmaktan utanıp erkekleşmişler, erkek rolüne talip olmuşlardır.

Kadınlar, erkekler gibi yaşamaya çalışmakta, erkekler gibi iş hayatının peşinden koşmaktadırlar. Haliyle erkekler doğurmadığından onlar da doğurmak istememekte yahut bunu ertelemekte veya bir çocukla iktifa etmektedirler. Hatta bir çocuğa bile bakmaktan aciz kalmakta, bakıcılara veya kreş köşelerine emanet etmektedirler.

Kadınlarımız, analarımız kapitalist sömürü sisteminin kurbanı olduklarını görememektedirler. Bu modern kapitalist dönem; tüketim canavarlarını ortaya çıkarmakta bu acımasız sistemin esiri ise öncelikle kadınlar olmaktadırlar. Güya kapitalist sistem merhametli olup çocuklara bakmayı üzerine almaktadır. Çünkü burada bile bir para kokusunu almaktadır. Kreşlerde ana kucağına hasret yavrular bir yanları yaralı büyümektedir.

Yaralı olan aslında bu yavrular değil toplumdur, kadınlarımızdır. Kadınlarımızı anne yapabilirsek aslında toplumu kurtarmış oluruz. Kadınlarımız, öncelikle anne olmaları gerektiğini bilmelidirler.

Anneliğin en kutsal meslek olduğu idrak edilmelidir. Cennet annelerin ayaklarının altındadır lakin bu modern yaşamın kurbanı olan kadınların ayaklarının altında değildir. Çocuklarını hem dünyada hem de ahirette cehenneme hazırlayan anneler nasıl cennete yakın olabilir ki.

İlk eğitim anne tarafından verilmektedir. Geleceğin sağlıklı ve huzurlu olması annenin sağlıklı ve huzurlu olmasıyla doğru orantılıdır. Fakat, annelerimiz mutlu değildir. Aile ve kadın düşmanlarının propagandaları öylesine etkilidir ki; kadınlar, annelik rolünü içlerine sindirememektedirler. Onların gözleri dışarıda olup erkeklere özenmektedirler. İş ve kariyer öncelikli konu haline gelmiştir. 

Kadınlarımıza anneliği tekrar hatırlatmalı, anneliğin ulvi ve kutsal yönüne tekrar dikkat çekmeliyiz. Anneliğin bir kadın için paha biçilmez bir nimet olduğunu anlatmalı, çocukları ile ilgilenme sürecini azaltmamalıyız. Eğer yaşlandığımızda torunlarımızla birlikte olmak istiyor isek; erken anne olmak gereklidir. Huzurlu yaşamak için huzur evlerinde değil, sıcak aile yuvasındadır. Bu yüzden çocuklarımıza zaman ayırmak zorundayız.

Unutmayalım ki o çocuklarımız sürekli büyüyorlar. Onların çocukluk günlerini bir daha göremeyeceğiz. Kucağımıza alıp seveceğimiz günler sayılıdır. Bu sayılı kısa günlerde onları bol bol kucağımıza almalı, bol bol koklamalı ve bol bol sevmeliyiz. Sevgimizi onlardan esirgememeliyiz. Tam tersine sevgimizi göstermeli ve sevme konusunda cimri davranmamalıyız. Çünkü çocuklar sevgi ile büyürler.

Günümüzdeki çocuklar da; modernizmin karanlıklarında kaybettikleri annelerini aramalıdırlar. Onları bulmalı, kapitalizmin dişleri arasından; çıkarmalıdırlar. Onlara bir kucak dolusu sevgi ve yüreklerindeki merhametini sunmalıdırlar.

Yoksa bugünü de tüketim çılgınlığına kurban verip sadece hediye alma yarışına girmemelidirler. Kapitalizmin değirmeninin un taşımak yerine; kalplerini sunmalıdırlar ki onların da yürekleri yumuşasın. Yüreklerinde merhamet adlı bir çınar büyüsün. Anneliği hatırlasınlar…

Elimde iki tane aynı başlığı taşıyan İngilizce kitap var. Orijinal ismi “The Two-Income Trap” yani “İki Gelir Tuzağı”. Bir tanesini aynı zamanda ABD Demokrat Senatörü Elisabeth Warren, yazmış. Diğeri ise Suzanne Venker isimli yine Amerikalı bir yazar tarafından kaleme alınmış. Her iki yazar da kadınların çalışma hayatına atılmasını eleştiriyor ve kapitalizmin bu dehşetli tuzağına karşı dikkat çekmeye çalışıyor.

Kitapların her ikisini de tercüme edip yayınlamak için uğraşıyorum. Fakat Türkiye’de kadınları yuvalarından çıkarmaya ve çalışma hayatına köle olarak sokmaya çalışan bir grup insan buna engel oluyor.

Üniversitede, sivil toplum kuruluşlarında ve yayınevlerinde onca konuşma yapıp bu kitapların tercümesini yayınlamak istememe karşılık hep ret cevabı aldım. Ne yazık ki bu konuda hazırlamış olduğum eserleri yayınlamak fırsatını bulamadım. Hatta bunları kendi adıma yayınlamaktan vaz geçtim. Yeter ki; insanlar okuyup istifade etsin. Kendi adlarına basıp yayınlamaları için dahi gayret ediyorum.

Lakin bugüne kadar uğraşılarımdan hala bir sonuç alamadım. Hiç olmaz ise anneler gününde bir annenin kaleminden güzel bir yazıyı paylaşayım. Belki bir kadını bu modern kapitalist canavarın elinden kurtarmaya muvaffak olurum. Bir hanımefendi der ki:
Evlerinizde oturun…” ayetini daha bir başka severim nedense. Bu ayeti okudukça kendimi Rabbimden imtiyazlı sayarım. Beni alıp namütenahi bir yere koymuş. Narin bir kelebek, kırılgan bir gelincik çiçeğiymişim gibi hissederim kendimi…
Çok değerliymişim, nadideymişim, zümrüt mü, elmas mı desem, ama çok değerli bir mücevhermişim, istiridyenin en gizli yerindeki zarif bir inciymişim gibi…
Evlerinizde oturun, evler ki en emniyetli barınaklardır. Hürriyetin en dorukta yaşanabileceği mekânlardır evler. Ev kadına saray, kadın eve sultandır.
Evsiz kadın savunmasız, kadınsız ev yalnızdır. Evsizleşen kadınlar, kadınsızlaşan evler toplumların en büyük yarasıdır…
“Evlerinizde oturun. Önceki cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçıldığı gibi siz de açılıp saçılmayın…”(Ahzab/33)
İyi ki bunları sen söylüyorsun Rabbim. Eğer ben söyleseydim örümcek kafalı, gerici, çağdışı olarak yaftalanacaktım. Şükür ki sen söylüyorsun, kulun Sana kurban olsun…
Evet, nice zamandır dışarda olmayan, evinde oturan, çocuk doğuran kadınların adı cahil oldu. İlle de dışarı çıkmalı kadın, bütün kapılar sokağa açılmalı, az çocuk doğurmalı, ekonomik özgürlüğü (!) elinde olmalı, kocaya asla güvenmemeli. Ya bırakırsa. Ya terk ederse.
Ya ölürse. Ya boşanırsa. Ya…diyerek kadın hep tetikte bekletildi.
Artık kadınlar pek az oturuyor evlerinde. Kadınlar eve hasret, evler kadınlara hasret. Parasını kendi kazanıyor kadın. Muhtaç olmuyor erkeğine de (!)…
Sabahın ayazında düşüyor yollara, çocuğu bakıcıya ya da kreşe bırakıyor.
Kadın, dişini tırnağına takıyor, yâni biraz da erkekleşiyor kadın…
Duraklarda otobüs bekleyen, soğukta tir tir titreyen kadınlar. Çok mu muhtaç, çok mu zor durumdadır? O saatte o kadınları sıcak yuvalarından dışarı çıkaran nedir? Bir kadını haftanın 5 günü yılın en az 10 ayı çalışmaya mecbur eden hangi haldir?
At yarışına sokar gibi çalıştırdığımız, sınavlara hazırladığımız kızlarımız hangi ideallerin, hangi hayallerin kurbanıdır? Kızının sınavı kötü geçti diye ağlayan anne hangi modern baskıcının oyuncağıdır?
“Evlerinizde oturun” ayeti bugün birçok Müslüman kadının dahi okumak, hatırlamak istemediği bir ayettir. “Cahiliye kadınları gibi açılıp saçılmayın” emrine muhalif, evde oturmayı cehalet, çalıştığı işyerinde açılmayı modernlik, özgürlük diye tanımlayan bir garip fikir karmaşası…
Ne kadar paraya ihtiyaç duyduğunuz, gerçek ihtiyaçlarınızın ne olduğuna bağlı… Ya lüks bir hayat için zor ve stresli bir çalışma hayatını tercih edeceksiniz. Ya da evinizde rahat oturup orta halli bir yaşamı seçeceksiniz.
Derdiniz kariyerse, yükselip önemli (!) bir yere gelmekse eviniz size sadece bir otel olur.
Eğer tek maaşla geçinirim. Orta halli yaşarım, lüks istemem, evim 10 yıl sonrada olsa olur, arabam daha vasat da olabilir, evimde otururum, çocuğumu da kimselere bırakmam kendim bakarım, eğitirim derseniz eviniz size saray olur.
Çalışan kız arıyorum, çift maaşlı olsunlar diyen kaynana adayı teyzeleri gördükçe, birileri tarafından bankamatik gözüyle bakılan kızlara daha da bir acıyorum. Hele banka kartı kocasının elinde olan, ayda ne kadar maaş aldığını bile bilmeyen, gündüz dışarı işleri, akşam ev işleriyle ömür geçiren kadınların hali içler acısı…
Modern köleliğin adına ekonomik özgürlük diyorlar… Zulmü süsleyip püsleyip kadına olmazsa olmaz gibi gösteriyorlar. Kadının fıtratına ters olan, bedenine ağır gelen işi yapmayanları aşağılıyor, kınıyorlar… “Evlerinizde oturun”, çünkü kadın en çok evine yakışır.
Evlerinizde oturun, zira kadın hassastır, kadın naziktir, çabuk incinir, çabuk kırılır, kolay hırpalanır kadın. En iyi Rabbi tanır onu. En çok Rabbi bilir kadının halini…
Mecburiyeti olmadığı halde her gün ardından ağlayan bir evlat bırakmamalı kadın.
Hem kariyer yapıp, hem iyi bir iş kadını,hem iyi bir anne olmak şüphesiz bir ütopya…
Madem Rabbi kimselere yakıştırmadığı görevi kadına layık görmüş, madem uçsuz bucaksız cenneti annelerin ayaklarının altına sermiş; Bundan daha fazlasını istemek niye?
Bir kadın ayrılınca evinden, Evler ağlar kadınların ardından. Bir çocuğun gözleri uzaklara mıhlanır. Anne dönene değin sevmeler öksüz kalır.
Bir kadın ayrılınca evinden. Evler ağlar usul usul derinden…”
Şimdi siz hakem olun yuvalarında mı olsunlar. Yoksa dışarıya mı dolsunlar ?
Ahzab Suresi Ayet: 33. “(Çoğu zaman, vakarla) evlerinizde oturun. Dışarıya da evvelki câhiliye zamanı/İslâm öncesi kadınlarının çıkışı gibi süslenip kendinizi teşhir ederek çıkmayın. Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, Allah’a ve Resûlü’ne itaat edin. Allah, sizden ancak kiri (günahı) gidermek ve sizi tertemiz yapmak ister”.

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23