• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yavuz Bahadıroğlu
Yavuz Bahadıroğlu
TÜM YAZILARI

Atatürk 10 Kasım’da ölmedi mi?

09 Kasım 2013
A


Yavuz Bahadıroğlu İletişim: [email protected]
Başlıktaki soruya, Atatürk’ün eşi Latife Hanım’ın kız kardeşinin torunu Mehmet Sadık Öke, “Hayır” diye cevap veriyor, “Teyzem Latife” isimli kitapta toplanan söyleşisinde (söyleşiyi Fatih Bayhan yaptı); “Ölüm 09 Kasım’da gerçekleşti…”
O da aileden böyle duymuş… Pek tabii tarih duyumlara dayandırılamaz, ancak bu iddianın bir değeri de olmalı: Çünkü zat-ı muhterem “akrabadan biri”…
Ayrıca Atatürk’e ilişkin olarak yazılanların neredeyse tümünün “anlatım”a dayandığını dikkate alırsak, bu iddianın incelenmesi zarureti kendiliğinden ortaya çıkar.
Lakin böyle bir çaba yok! Atatürk’ü yere-göğe sığdıramayan “Kemalist”ler, Atatürk konusundaki gerçekleri öğrenmeye pek istekli değiller. “Atatürk’ü çok seviyoruz” deyip duruyorlar, eh, sevmek için belge gerekmediğinden de, “izindeyiz” çıkartmalarını yahut “K. Atatürk” imzasını arabalarının arka camına yapıştırıp vaziyeti idare ediyorlar!
Daha olmadı, meydanlara çıkıp bağırıyorlar: “Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” (Aralarında kaç asker kaçağının olduğu ayrı bir merak konusudur).
Öke bu kadarla kalsa yine iyiydi ya, bu kadarla kalmıyor, ölüm saatini de “07 suları” olarak veriyor…
“09’u beş geçe” neyin nesi peki?.. Yıllar boyu boşuna mı o saatte “saygı duruşu”na çakılıyoruz?
Rivayete göre, saat yedide mesainin henüz başlamadığını dikkate alan “yakın zevat” 09.05 saatini “ölüm saati” olarak rapora geçirip saatleri de buna göre ayarlamışlar…
El yazısıyla tutulan “resmi ölüm raporu”nda şu cümle geçiyor: “10 ikinci teşrin 1938 Perşembe sabahı saat dokuzu beş geçe büyük şefimiz derin koma içinde terk-i hayat etmişlerdir.”
Resmi rapor böyle diyor, ama “aileden biri” başka şeyler söylüyor.
Üstelik son sözlerini de bilmiyoruz. Bu konuda da çelişkili beyanlar var. Atatürk’ün yakın dostu Falih Rıfkı Atay, Atatürk’ün son sözünün “Saat kaç?” olduğunu söylerken, Ruşen Eşref Ünaydın, “Aman dil! Aman dil!” dediğini yazıyor; arkadaşlarından Kılıç Ali ise “Aleykümselam” dediğini belirtiyor.
Rivayetler yine muhtelif: Atatürk’ün son sözlerinde bile “birlik-beraberlik” yok. Hepsi de ya orada bulunduğunu ya da orada bulunanlardan birinden duyduğunu iddia ediyor.
Olur şey değil: Hakkında en çok kitap yazılan, en çok övülen, en çok heykeli dikilen ve varlığımızı varlığına borçlu olduğumuz iddia edilen Atatürk’ün ölüm tarihi, ölüm saati ve son sözleri bile ihtilâflı!..
Sanki doğum tarihi farklı mı? O dahi belirsizliğini koruyor. Manevi kızlarından Prof. Afet İnan, “Kendisinden bizzat işitmişimdir bir ilkbahar günü doğduğunu. Hatta bunun mayıs olduğunu söylemiştir” diyor… Peki de Mayıs’ın kaçı, hangi yıl? 1880 mi, 81 mi, 82 mi?.. Çeşitli kaynaklarda ayrı tarihler veriliyor.
Atatürk’ün Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras’ı dinleyelim: “Atatürk’le beraber günlerce araştırıp düşünmüş, hatırlamaya çalışmıştık olayları. Okul kayıtlarına, nüfus idarelerine bakılmıştı. Bütün bunlardan sonra, Mayıs ayında doğduğu ortaya çıkmıştı. 10 Mayıs ile 20 Mayıs arasına bile yaklaşmıştık.”
“19 Mayıs nereden çıktı?” diyecek olursanız, onun da bir hikâyesi var: Kral VIII. Edward’la resmi bir yazışma için, İngiltere, Atatürk’ten doğum tarihini istemiş. Koskoca İngiltere’ye, “İlkbaharda doğmuşum” denmez. Her şeyi elifi elifine isterler. Sormuşlar Atatürk’e: “Ne diyelim?” Cevap: “19 Mayıs niçin olmasın?”
Ve olmuş bitmiş. Gelin görün ki, Atatürk’ün eşi Latife Hanım’ın yeğeni Mehmet Sadık Öke, “Atatürk 21 Mayıs gecesi dünyaya geldi” diye bas bas bağırıyor.
NOT: Bugün Tüyap Kitap Fuarı Nesil Yayınlarındayım dostlarım.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23