• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yavuz Bahadıroğlu
Yavuz Bahadıroğlu
TÜM YAZILARI

“Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük!”

09 Şubat 2015
A


Yavuz Bahadıroğlu İletişim: [email protected]

Bazılarının derdi varsın, devlette önce kadrolaşıp sonra ele geçirmek olsun!..

Bazılarının derdi varsın, banka kurtarmak olsun!..

Bendeniz, “banka” ile “cevşen” kelimelerinin birbirine taban tabana zıt çağrışımları sebebiyle yanyana yazarken bile ürperdiğim halde, bazıları banka merkezinin merdivenlerine dizilip, hatalarının bedelini ödeyen bir faiz müessesesine “cevşen” okuyup dursunlar!.. 

Bazılarının derdi varsın, “vur patlasın, çal oynasın” eğlenmek olsun!..

Bazılarının derdi varsın, “kişisel menfaat”ları olsun!..

Bazılarının yüreği varsın, kendi grupçuklarının zaferine kilitlensin: Onun dışında bir şey görmesinler, bilmesinler, duymasınlar!..

Grupçuklarında yer almayan insanları varsın iftiraya bulasınlar, aşağılasınlar, yok etmeye çalışsınlar!..

Bizim derdimiz başka olmalı, büyük olmalı, ağır olmalı, kapsamlı olmalı! En önemlisi de, “meşru”,  “mübarek”, “muallâ”, “müberrâ”, “mücellâ”, “mutahhar” olmalı ki, derdimizin büyüklüğü ve ağırlığı altında ne kadar ezilirsek o kadar büyümeli, ne kadar ölürsek o kadar dirilmeliyiz!

Kısacası ümmet derdi, millet derdiyle yanmalıyız! İslâm dünyasının hal-i pür melâline Yavuz Sultan Selim gibi içlenmeliyiz: 

“Milletimde ihtilâf u tefrika endişesi,

“Kûşe-i kabrimde hattâ bîkarar eyler beni…

“İttihadken savlet-i a’dâyı def’e çaremiz, 

“İttihad etmezse millet, dağ-dar eyler beni!”

Nef’î gibi, hicrana düşüp ağlamalıyız:

“Çektiğim derdi ne hem-hâne ne hem-râh bilir,

“Âşıkım, hâl-i dil-i zârımı Allâh bilir!”

Ümmetin/milletin derdi karşısında şahsi dertlerini düşünmekten utanan Namık Kemal gibi, bağırmalıyız:

“Bâis-i şekva bize hüzn-i umumidir Kemal,

“Kendi derdi gönlümün, billâh gelmez yâdıma!” 

Ziya Paşa gibi pişman olmalıyız:

“Eyvah bu bâzîçede bizler yine yandık!.. 

“Zîra ki ziyan ortada bilmem ne kazandık?” 

Mehmed Âkif gibi, haremgâhımızda dolaşan (elleri geçtik) ayakları kıramamanın utancıyla inim inim inlemeliyiz:

“Dolaşsın, sonra, İslâm’ın harem-gâhında nâ-mahrem,

“Benim hakkım, sus ey bülbül, senin hakkın değil mâtem!”

Necip Fazıl gibi yalnızlaşarak çoğalmalı, yakınmadan güçlenmeli, yıkılmadan devam etmeliyiz:

“Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?.. 

“Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük!”

Her ziyaretimde Necip Fazıl’ı (sadece o değil, tanıdığım tüm büyük insanları) çok öfkeli bulur, bu dinmeyen öfkenin sebebini merak ederdim. 

Bir gün dayanamadım, azarlanmayı, hırpalanmayı göze alarak sordum: “Neden bu kadar öfkelisiniz, Üstad?”

Dik dik baktı ve “Sen öfkeli değil misin?” dedi.

“Hayır” dedim, “öfkelenecek bir şey yok.”

“Var” dedi, “öfkelenecek, sinirlenecek çok şey var! Umursamazlar, meselesizler, nemelâzımcılar, “banane”ciler; inançlarını satanlar; şahsî menfaatlerini millî menfaatlerin üstünde tutanlar; zümre çıkarcıları; sorumsuzlar, bilgisizler, görgüsüzler; kör taassuba tıkanmışlar; bilmeyenler, bilmediklerini bile bilmeyenler… Bunlara öfkeliyim!”

Sigarasından derin bir nefes çektikten sonra ekledi: “Öfkeliyim, çünkü benim derdim var!”

Anladım ki, Allah, “dağına göre kar verir”miş; küçük insanların küçücük dertleri, büyük insanların büyük dertleri olurmuş.

Bizim derdimiz ev/arsa, araba almak, yeni eşyalara sahip olmak, daha çok para kazanmak iken, onlar cihanı ense köklerinde gezdiriyorlardı.

Ah Fuzuli! “Ne müşkil dert olursa bulunur âlemde dermanı/Ne müşkil dert imiş aşkın ki, derman eylemek olmaz” diyorsun da, ümmetin halinin ne olacağını söylemiyorsun!

Tabii dermanı yerinde aramak lâzım, yoksa ahırda kaybettiği yüzüğü aydınlık diye avluda arayan (yahut devlete “komplo” sonucu kaybolan itibarı banka merdivenlerinde), Nasreddin Hoca’nın ağır hüsranına çarpılırız!

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23