• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yavuz Bahadıroğlu
Yavuz Bahadıroğlu
TÜM YAZILARI

Cumhurbaşkanı, Başbakan ve diğerleri

16 Kasım 2016
A


Yavuz Bahadıroğlu İletişim: [email protected]

Artık yazmak zorundayım, yoksa vebal olur.

Diyeceğim şu: Türkiye topyekûn Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a ve Sayın Binali Yıldırım’a “ihale” edilmiş gibi...

Canlarını dişlerine takmış, durup dinlenmeden çırpınıyorlar, saat kavramı olmaksızın çalışıyorlar, uğraşıp didiniyorlar; büyük bir sorumluluk duygusu, heyecan ve moral ile hedefe koşuyorlar. Gerektiği zaman risk alıyor, hem kendi canlarını hem de aile efratlarını tehlikeye atıyorlar.

Bir tarafları PKK, DAEŞ, bir tarafları PYD-YPG, FETÖ, Esad güçleri, Rusya, İsrail, Amerika, AB, Irak, İran, Haşdi Şabi militanları... Diğer tarafları Batı medyası, yerli işbirlikçiler, algı operasyonları... Hepsine yetişmeye çalışıyorlar...

Buna karşılık bürokratik cephede aynı idealizm yok: İdealizm olmayınca gayret de yok: Bazı bakanlıklarla yıllanmış bürokratlar ve bazı belediyeler anlaşılmaz bir rahatlık içinde... Şer odaklarıyla mücadeleyi Sayın Cumhurbaşkanı ile Sayın Başbakan’a bırakmışlar, keyif çatıyorlar...

Bıkmış, usanmış, yılmış bir sürü insan (kimi bakan, kimi belediye başkanı, kimi büyükelçi, kimi üst düzey bürokrat, kimi rektör, kimi dekan vs.), memleketin tüm yükünü iki kişi çeksin (hadi birkaç kişi daha ekleyip ona çıkaralım) diye bekliyor...

Bir yandan da anlaşılmaz tembelliklerine mazeret uyduruyorlar. Kimi zaman devleti, kimi zaman gençleri, kimi zaman kendileri dışında herkesi suçlayarak işin içinden sıyrılmaya çalışıyorlar.

Açıkça gördüğüm şu ki, devletin gövdesi (bürokrasi) devletin başıyla (Cumhurbaşkanı ve Başbakan) birlikte hareket etmiyor... 

Gövde hantal, tembel ve bezgin! Bir derece daha yükselme yahut emekli olma hesabı yapmaktan zaman bulup, 15 Temmuz sonrasını hesap edemiyor.

Küçük hesaplarından öyle gına getirdim ki, nihayet bir yerde patladım: “Siz kendinizi hâlâ müdür, amir, memur mu sanıyorsunuz yahu? 15 Temmuz öncesinde öyleydiniz, ama bugün ya “mücahid”e dönüşüp makamlarınızın hakkını vereceksiniz ya da kaybolup gideceksiniz! Tercih sizin” deyiverdim.

Sözlerim hiç beğenilmedi. Anında tavır aldılar. Çok da umurumdaydı...

İnancım şudur: Türkiye “Varlık Mücadelesi” verirken, hiçbir bakanın, yüksek bürokratın, belediye başkanının yan gelip yatmaya, keyfine bakmaya hakkı yok! 

Gençleri suçlamaya, “bunlardan bir şey olmaz” demeye de hakkı yok!

15 Temmuz işgal hareketi sırasında saldıran uçaklara, helikopterlere, tanklara karşı bu gençler savaştı...

Kadını-erkeğiyle bu gençler darbeye “dur” dedi. Tankların altına bu gençler yattı. Her gün sınırlarımızı korurken bu gençler “şehit” veya “gazi” oluyor.

Gençler sınavı verdi, sınıfı geçti. Onları suçlayacağınıza biraz kıpırdayın. Gençlerin önüne düşüp tecrübenizle yol gösterin. Umut aşılayın. Ufuk açın.

Allah göstermesin bir gün ters rüzgârlar esmeye başlarsa, gençlerden önce sizler savrulacaksınız!

Artık Milli Eğitim Bakanlığı bürokrasisi (neden hâlâ ders kitapları değişmedi?), Kültür Bakanlığı bürokrasisi başta olmak üzere, RTÜK (evlilik programları ile kadını meta haline getiren sözde yarışma programları ne kadar daha sürecek?), YÖK (hamam değişse de tas hâlâ aynı tas) gibi etkin kurumlar, üniversite rektörlükleri, dekanlar, hocalar, belediyeler (gençleri tarih ve kültür konusunda eğitmek gibi bir görevleri olmasa da böyle bir niyetleri olmalı) âcil olarak kendilerini gözden geçirmeli ve “Yeni Türkiye’nin neresindeyim?” sorusunu kendilerine sormalıdırlar.

Kaçamak yok: Bugün itibariyle herkes pozisyonunu alsın!..

Kısacası, herkes adımını denk atsın!

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23