• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yavuz Bahadıroğlu
Yavuz Bahadıroğlu
TÜM YAZILARI

Dikkat! Evlilikler azalırken boşanmalar artıyor

25 Aralık 2015
A


Yavuz Bahadıroğlu İletişim: [email protected]

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) evlenme ve boşanma istatistikleri yayınlandı...

Buna göre; 2014 yılında Türkiye’de evlenen çiftlerin sayısı azalırken, boşanmalar bir önceki yıla oranla yüzde 4,5 artmış. Bunun kaba okuması şudur: Avrupa’da aile hayatını yok eden tehlike, kapıya dayandı...

Kaba boşanma hızının en yüksek olduğu illerin başında Antalya geliyor. Onu İzmir ve Muğla takip ediyor.

Partizan bir bakışla, “CHP’nin yüksek oy aldığı sahil kentlerinde yaşayan işi yolunda çiftler sıkılıp boşanıyor, boşanma zaten bir zengin hastalığıdır” diyebilirsiniz ve bu görüşünüzü, fakir bölgelerde boşanmaların düşük, evliliklerin yüksek olması ile de destekleyebilirsiniz...

Ama konu bu şekilde geçiştirilmeye müsait bir konu değil. Göstergeleri bir “erken uyarı” olarak kabul edip, tedbir almak lâzım.

Çıplak gerçek, ailenin tehdit altında olduğu gerçeğidir. Boşanmalarda nelerin etken olduğu ile parçalanmış ailelerin çocukları da ayrı bir araştırma/inceleme konusudur.

Esasen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bu işle ilgileniyor ve ilgilenmeli. Bendeniz de buna katkı yapmak konumundayım. Hayatını tarihe adamış biri olarak şunu hemen söyleyeyim ki, Osmanlı Devleti’nin temeli ailedir. Aile sağlam kaldığı ölçüde devlet sağlam kalmış, sağlam aile yapısında yetişen sapa sağlam insanların omuzlarında yükselmiştir.

Önce bunu görmemiz ve Osmanlı ile yapısından ilham almamız gerekiyor.

Meselâ, Osmanlı aile yapısında, her evlenenin ev açması gibi bir sorun yoktu, ama yeni aile yapımızda var... Daha kız isteme safhasında dayatılıyor bu konu: “Kızımız ayrı oturacak”... Böylece evlilik Peygamber-i Âlişan’ın tavsiyesinin tam tersi istikamette zorlaştırılıyor.

“Ev alınacak (ya da kiralanacak), dayayıp döşenecek, perdeler şöyle, halılar böyle, mobilyalar filanınki gibi gösterişli olacak!”

Hiçbir şey ihtiyaca göre seçilmiyor, her şey “gösteriş” tutkumuza ayarlı! Maksat “Filanın kızına ne masraflar yaptılar” densin.

Yeni bir ev açmak, beyaz eşya almak, dayayıp döşemek dünya para... Bu parayla bir aile hiç çalışmadan birkaç yıl rahat rahat geçinebilir. Borç harç denkleştiriliyor, çaresi yok. Denkleştirilirken de aile tükeniyor (Bazı bölgelerimizde bir de “başlık parası” belası var ki, akıl-mantık kitabına sığdırmak mümkün değil).

Gerçekten de eskiden böyle bir sorunumuz yoktu. Evlenen çiftler anne babalarıyla oturur, onların deneyimlerinden yararlanarak yeni durumlarına alışırlardı. Yeni evliler anne-babanın nezaretinde “annelik”, “babalık” öğrenirlerdi.

Av-ru-pa’dan Türkiye’ye “çekirdek aile ti-pi” ithal ettik edeli, evlenenler yeni ev açıyor. Yeni evde borçları ve tecrübesizlikleriyle baş başa yaşıyorlar. Bu yüzden boşanmalar evliliğin ilk beş yılında yoğunlaşıyor. Gençler evliliğin inceliklerini düşe kalka öğrenmeye çalışıyorlar...

Bu arada bazıları düştükleri yerden kalkamıyor! 

Olayın bir de “Aile büyükleri” yönü var...

Mali durumu iyi olan yaşlılar için durum pek “dramatik” olmayabilir, ancak maddi durumu iyi olmayan yaşlı anne-babalar için durum “facia” boyutlarına çıkabiliyor.

Evlâtları tarafından terk edilen yaşlı ana-babalar, “ahir ömür”lerinde “na-merde muhtaç” hale geliyorlar. Kendilerini itilmiş, atılmış, terk edilmiş hissediyorlar. Tabiatıyla da mutsuz oluyorlar.

Durum gençler açısından da kötü aslına bakarsanız.Dedik ya, eskiden yeni aileler, ailedeki yaşlıların gözetimi altında kurulurdu. Deneyimsiz gençlerin zaman zaman geçirdiği sarsıntılar aile büyüklerinin sevecen müdahaleleriyle boşanmaya varmadan onarılırdı. 

Şimdi öyle değil. Anne meşgul, baba meşgul... Dede ile nine zaten aile dışında. Peki, çocuklarla kim ilgilenecek, onlarla kim iletişim kuracak?

Burada sözü, Osmanlı aile hayatını tetkik eden İsviçreli Aile Hukuku Profesörü Gaston Jezz’e bırakalım: “Osmanlı âile hayatındaki güzellik, nezâhet ve samimiyet zannetmiyorum ki başka bir yerde olsun. Osmanlı’daki İslâmî hayat, huzurlu bir hayatın zirve noktasıdır. Birbirine sevgi-saygı ile bağlıdırlar. Bayramlarda, kandillerde küçüklerin büyükleri ziyareti, büyüklerin küçüklere iltifatı şiir gibi bir hayatın ipuçlarını veriyor. Osmanlı aile hayatı güzelliklerle doludur. Toplumsal yapı edebiyatla süslenmiştir. Hayat şiir gibi yaşanmaktadır. Bütün bunları ailede öğreniyorlar.” 

Şu hükmü veriyor: “Ben Batılı bir âile hukuku profesörü olarak diyorum ki; Türk milletinin elinden âile nizâmını alınız, geriye çok bir şey kalmaz.” 

Kalmadı zaten! Yarın boşanmaların neden arttığına bakalım...

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23