• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yavuz Bahadıroğlu
Yavuz Bahadıroğlu
TÜM YAZILARI

Esnaflık şartnamesi

18 Eylül 2019
A


Yavuz Bahadıroğlu İletişim: [email protected]

Osmanlı’da esnaf olmak öyle kolay değildi. İşini yarım yamalak yapanlar esnaf loncalarına kayıt yaptıramaz, dolayısıyla hiçbir yerde dükkân açamazdı. Öncelikle işin ehli olmak lâzımdı. Ayrıca da esnafta dürüstlük, güvenilirlik, dinine bağlılık, mertlik ve saygı aranırdı.

Her esnaf bulunduğu mahalleyi kendi mahallesi gibi benimser, mahalledeki her evi kendi evi gibi, her mahalleliyi anası, babası, kardeşi gibi görürdü.

Esnaflık, el sanatlarından sokak satıcılığına, hakkaklıktan ayakkabıcılığa, terzilikten berberliğe, şekercilikten ciğerciliğe, zahirecilikten bakkallığa, şerbetçilikten turşuculuğa, hatta hamallığa uzanan bir zincirdi.

Birbirinden çok farklı alanlarda faaliyet gösteren esnafın ortak noktası, “lonca”lar ve “gedik”lerdi. Ticaret ve sanat yapma yetkisine “gedik”, örgütlerine “lonca” denirdi. 

“Gedik” sahibi olmak için çıraklık ve kalfalık evrelerinden geçip ustalık belgesini almış olmak gerekirdi. 

Loncalar ise şimdiki “oda”ların (Esnaf Odaları, v.s) işlevini gören sivil örgütlenmelerdi. Merkezi otoriteye karşı esnafların hakkını-hukukunu korur, onları örgütler, denetler, usulüne uygun faaliyet göstermelerini sağlardı.

Lonca teşkilatının başında esnaflar tarafından seçilen Esnaf Şeyhi” ya da Esnaf Kethüdası” bulunurdu. Lonca’nın başında bulunan Esnaf Şeyhi veya Esnaf Kethüdası, esnaf tarafından seçilir ve kadı tarafından sicile kaydedilirdi. Kadı Efendi, anlaşmazlıkları Şer-i hususlara göre çözer, taraflar buna razı olurdu. Bu yüzden esnaf arasında kardeşlik hüküm sürerdi.

Loncaların en önemli görevi üyelerinin ticari faaliyetlerini denetlemek ve düzenlemekti. Üretim süreci, üretim kalitesi, ürün fiyatı ve müşteri ile ilişkiler dikkatle takip edilir, hata eden esnafa göz açtırılmazdı.

Uygulanan cezalar ise “öğüt”le başlar, “para cezası”na, hatta dükkân kapatmaya, kadar giderdi.

Fazla uygulanmamakla birlikte, Lonca’nın “dayak cezası” verme hakkı bile vardı. Bundan ötesi zaten mahkemeye intikal ederdi.

Kökeni dini inançlara, tarikatlara dayanan bu sistemin, kendine mahsus merasimleri vardı. Çırak veya kalfa çıkarmak, bu tür törenlerin en dikkat çekici olanlarıydı. 

Dini inançlar bu törenlerde alabildiğine öne çıkarılır, Allah’a şükür, Resulüllaha salâvat, mesleğe sadakat vurgusu yapılırdı. Ayrıca dükkânlar açılmadan önce mutlaka “bereket duası” yapılırdı. Eski adı “Valide Çarşısı” (Sultan Dördüncü Mehmed’in annesi Turhan Valide Sultan tarafından, bânisi olduğu Yenicami’ye gelir sağlaması amacıyla 1660 yılında yaptırılmıştır) olan bugünkü Mısır Çarşısı’nda bir “Dua Meydanı” ve “Dua Balkonu” var.

Bu meydan, “L” şeklinde bir mimari üslupla yapılan çarşının uzun ve kısa kollarının birleştiği meydandır. Her sabah esnaf “Dua Meydanı”nde toplanır, Esnaf Şeyhi “Dua Balkonu”na çıkıp “sağlık, sıhhat, afiyet ve bereket duası” yapardı.

Esnaf bir ağızdan duaya “âmin” dedikten sonra, besmele ile dükkânlar açılır, “siftah müşterisi” denilen ilk müşterinin gelmesi için beklenmeye başlanırdı.

Maalesef, 1940’lı yıllarda yapılan tadilat sırasında uzun süre çarşının kapatılması, o tarihte dini ritüellere duyulan alerjinin de etkisiyle bu güzel geleneğin terk edilmesine sebep oldu: Dua Meydanı da, Dua Balkonu da öksüz kaldı.

Başka bir naktı daha: Çarşının altı kapısından biri olan Haseki Kapısı’nın üzerinde, esnafın kendi aralarında yahut müşteri ile esnaf arasında zaman zaman meydana gelen sürtüşmelere bakan bir “Esnaf Mahkemesi” vardı. Ufak-tefek nizalar kadıya intikal ettirilmez, bu mahkemede çözülürdü. 

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Mehmet Ali

Üstad Osmanlı'da genel olarak, musevi ve hristiyanlar esnaf ve zanaatkardı. şimdi bunlarda dinine bağlılık mı aranıyordu, dükkan açabilmeleri için? besmele ile mi açıyorlardı tükkanlarını?

nedim demirbaş

meslek erbabı olmak bize atalarımızın yadigarı.esnaf hala bu geleneği sürdürüyor.tarihten aldığımız ilhamla ticaretin prensiplerine sahip çıkıyoruz.tarihe redd-i mirasta bulunmak anlamsızlaştırır hayatı.refah toplumu bu ilkelerle sağlanmış olur.amaç haksız kazanca karşı ahlaki bir duruş sergilemek olmalıdır.esnafın sıkıntı yaşamasına neden olarak üretimden gelen eksiklik gösterilebilir.yakın tarihimiz varlıklarımızı sömürmeye neden olacak yabancı şirketlerin piyasayı ele geçirmek teşebbüsüne şahit olmuştur.inşallah kendimize yeten bir ekonomiyle bu sorunlar aşılır.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23