• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yavuz Bahadıroğlu
Yavuz Bahadıroğlu
TÜM YAZILARI

İslâm dünyasının hali

05 Kasım 2016
A


Yavuz Bahadıroğlu İletişim: [email protected]

İslam dünyasında olup bitenlerin bize öğrettiği gerçek şu ki, Müslümanlar birleşmek zorunda...

Sayın Cumhurbaşkanı’nın mesajları da bu paralelde zaten...

Birinci Dünya Savaşı sonrasında İngilizler, Osmanlı Devleti’ni parçalamak suretiyle İslam dünyasını tar u mar ettiler.

Ortadoğu’yu bilerek ve isteyerek çıbanbaşı”na dönüştürdüler...

O gün bugündür aynı milletin ayrı devletleri kendi içine gömülmüş... Bu da başta İsrail olmak üzere Avrupa’nın ve tabii Amerika’nın işine yaramıştır.

İsrail’in en büyük gücü Amerika değil, Arapların şu paramparça halidir. Ama İslâm dünyasını paramparça hale getiren de Avrupa’dır. En başta da İngiltere...

Derlenip toparlanmaları ise İsrail’in sonu olacaktır. Bunu kendileri de biliyor: Bildikleri içindir ki, statükonun muhafazası için ellerinden geleni yapıyor, karıştırdıkça karıştırıyorlar.

Ve Türkiye’den çok korkuyorlar. Doğal, çünkü o dağınıklığı derleyip toparlama potansiyeline sahip tek ülke Türkiye’dir.

Zaten sadece Arapların değil, tüm İslâm dünyasının sahipsizliği Osmanlı Devleti’nin dağılmasıyla başladı...

Osmanlı Devleti dağıldı dağılalı İslâm dünyası sahipsiz! 

Sahipsiz olduğu için de gelen vuruyor, giden vuruyor!

Dünyanın hangi bölgesinde yaşarlarsa yaşasınlar, Müslümanlar hem yoksuldur, hem geri kalmış, hem de sahipsiz...

Eskiden böyle değildi. Osmanlı halifeleri, İslâm dünyasına sahip çıkıyordu. Hattâ en karmaşık dönemin padişahı Sultan II. Abdülhamid bile İslâm dünyasını ihmal etmiyordu...

Sultan II. Abdülhamid çoktan bir kenara ittiğimiz “Halife” sıfatının yanı sıra ecdadından miras aldığı itibarı da kullanarak, bütün Müslüman devletler ve topluluklarla iletişim kurmuştu.

Vaktiyle Sultan II. Selim’in yaptığı gibi, Hindistan Müslümanlarıyla bile irtibata geçmişti. 

Sultan II. Abdülhamid bir yandan ülkesindeki fitneyi bastırırken, diğer yandan Orta Asya Müslümanları, Çin Müslümanları, Rusya Müslümanları, Filipinler, Malezya, Endonezya ve Singapur Müslümanları ile temasa geçmiş, önemli destekler vermişti... Bu gerçeği Osmanlı arşiv belgelerinden öğreniyoruz. 

Endonezya’nın Açe bölgesindeki bazı kasaba ve köylerde hutbenin hâlâ Sultan II. Abdülhamid adına okunmasına ve hâlâ Osmanlı bayrağı kullanılmasına şaşmamak lâzım. 

Kısaca söylemek gerekirse, “hasta” döneminde bile Osmanlı ceddimiz İslam dünyasının itilip kakılmasını engelliyor, Avrupa hâlâ Osmanlı’nın gölgesinden korkuyordu!

Bu korku yüzünden yüzyıllar boyu Afrika’yı ve Uzakdoğu Müslümanlarını sömüremediler. Avrupalı sömürgecilerin Afrika ve Uzakdoğu’ya her saldırısı Osmanlı Devleti’nin sert müdahalesine toslayıp tuzla buz oldu.Bu yüzden de Osmanlı’ya düşman kesildiler: Osmanlı’yı parçalamak için elbirliği yaptılar.

Neticede Osmanlı Devleti dağıldı... O gün bugündür hiçbir devlet onun yerini alamadı. Bu yüzden Osmanlı’dan kalma boşluk aynen duruyor... 

Görev yeni sahibini bekliyor... Buna en güçlü aday da Türkiye’dir... Hem tarihi birikimi buna müsaittir, hem de hâlihazır durumu ve konumu...

Zaten bu Türkiye’nin tarihten gelen yükümlülüğüdür!

Tarih bize böyle bir sorumluluk yüklüyor: Sâhibiyet ve sorumluluk duygusu içinde eski etki alanlarımıza ve medeniyet ufkumuza yeniden açılmamızı zorunlu kılıyor.

İşte o zaman, İsrail askerleri Filistinli kardeşlerimizi sahipsiz bulup katledemeyecek. Amerika ve Avrupa İslam dünyasında istedikleri gibi at oynatamayacaklar, Moskof cinliği yer bulamayacaktır...

Geçmişte bizi biz yapan değerlere yeniden sarılıp adeta yeniden dirileceğiz!

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23