• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yavuz Bahadıroğlu
Yavuz Bahadıroğlu
TÜM YAZILARI

Kanunî az daha sele kapılıyordu!

27 Haziran 2020
A


Yavuz Bahadıroğlu İletişim: [email protected]

Yıl 1563: Aylardan Eylül…

Bu tarihte Kanuni Sultan Süleyman 69 yaşındadır... 

Şehzade Mustafa ile Şehzade Bayezit’i isyan hazırlıkları yüzünden bertaraf etmek zorunda kalması baba yüreğini dağlamış, yaşlı kalbini iyice yormuştur.

Kafasını dağıtmak için bir av partisi düzenlemesi önerilince, kabul ediyor (o zamanlar İstanbul’un dört tarafı ormanlıktır; kese kese, yaka yaka bitirdik).

Maiyet erkânı hazırlanıyor ve Yeşilköy taraflarındaki ormanlık bölgeye gidiliyor.

Tarih tamı tamına 20 Eylül 1563’tür. Hava aniden kararıyor. Gökyüzünde kara bulutlar dolaşıyor. Ulu ağaçları kökünden sökercesine sallayan sert bir rüzgâr çıkıyor. Rüzgârın ardından müthiş bir fırtına patlıyor. Üst üste şimşekler çakıyor. Gök gürültüsü yeri-göğü inletiyor. Yıldırım düşmesi sonucu ağaçlar yanıyor. Gün ortası göz gözü görmüyor.

Gökte ne varsa yeryüzüne boşalıyor!

Durum dayanılacak gibi değildir: Sonunda Kanunî’ye gidip bir yere sığınmak gerektiğini söylüyorlar:

“Hünkârım, bu havada ava devam etmek imkânsız, zaten artık göz gözü görmüyor, fırtına geçene kadar bir yere sığınmak lâzım.”

Hayatından endişe ediyorlar.

Padişah hak veriyor:

“Yakınlarda sığınacak bir yer var mı?”

“Var Hünkârım, eski defterdarınız İskender Çelebi Sarayı çok yakın.”

1535’te cellâda verdiği İskender Çelebi’yi düşünüyor. İçi eziliyor.

“Kader!” diye mırıldanıyor.

Sonra sesini yükseltiyor: “Gidelim.”

Doludizgin İskender Çelebi Sarayı’na sığınıyorlar. Padişah ve maiyetini gören hizmetliler büyük bir telâş içinde ateşi canlandırıyorlar. Padişah ve maiyeti koca ateşte kurulanmaya çalışıyorlar…

Tam bu sırada, sarayın yanıbaşından geçen Halkalı Deresi taşarak hışımla saraya akıyor. 

Saray suyla doluyor. Saray sakinlerinden bazıları sel sularına kapılıyor. Kanunî’nin bulunduğu oda su ile lebalep doluyor. Cihan Padişahının hayatı tehlikeye giriyor.

Bunu fark eden iri kıyım bir iç oğlanı Padişah’ın yanına geliyor:

“Sırtıma basıp şu dolabın üstüne çıkın” diye öneriyor.

Zaten başka çaresi kalmamıştır. Kanunî söyleneni yapıyor: Askerin sırtına basarak dolabın üstüne tünüyor.

Şiddetli fırtına ve yağmur sabahın erken saatlerine kadar devam ediyor. O gece yetmiş civarında ev yıldırım düşmesi sonucu yanıyor. Haliç ve Boğaz çevresiyle Galata sırtları büyük zarar görüyor. Deniz suyunun rengi değişiyor. Silivri, Küçükçekmece, Büyükçekmece ve Harami Deresi’ndeki köprüler yıkılıyor. Onlarca insan hayatını kaybediyor.

Yine o gece, İstanbul’a su taşıyan Moğlova Kemeri çöküyor. Su kanalları tıkanıyor. Su kuyuları kapanıyor. Bu yüzden İstanbul uzun süre susuzluk çekiyor. Hatta içme suyu karaborsaya düşüyor.

Dolabın üstünde sabahlayarak hayatını kurtaran Kanunî, şiddetle eleştirilmeye başlanıyor. 

Bunun üzerine Mimar Sinan’a gerektiği kadar altın harcama ve dilediği kadar adam çalıştırma yetkisi vererek su kemerlerini onarması emrini veriyor.

Kısa süre sonra İstanbul tekrar suya kavuşuyor. 

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

MÜVERRİH

DÜŞÜNÜN! DÜNYA SULTANISINIZ, AMA SEL, FIRTINA KARŞISINDA ACİZSİNİZ. HAKSIZ YERE, İBRAHİM PAŞA'NIN İFTİRASI İLE İDAM ETTİRDİĞİNİZ İSKENDER ÇELEBİ'NİN SARAYINA SIĞINIYORSUNUZ. BUNLARDA BÜYÜK HİKMETLER VAR. HATIRLATTIĞINIZ İÇİN TEŞEKKÜRLER.

Cabbar

Dere kenarına kaçak saray yaparsan öyle olur.!
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23