• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yavuz Bahadıroğlu
Yavuz Bahadıroğlu
TÜM YAZILARI

“Muallim”den “öğretmen”e geçtik, ama...

23 Kasım 2018
A


Yavuz Bahadıroğlu İletişim: [email protected]

24 Kasım “Öğretmenler Günü”dür. Söze bir yakınma ile başlayayım: İyi bir öğretmen yetiştirmek, binlerce “iyi insan” yetiştirmek demektir, ama biz “iyi öğretmen” yetiştiremiyoruz. Bu yüzden öğretmenlerin tüm sorunlarını çözüp bir elleri yağda, bir elleri balda yaşatsak bile “iyi insan yetiştirme” sorunumuz çözülmeyecektir! 

“İyi öğretmen nasıl olunur?” sorusuna cevap bulmak isteyen, öncelikle Peygamber-i Âlişan Efendimize, sonra da padişah hocalarına bakmalı (“Padişahların Akıl Hocaları” isimli kitabımda tafsilat var, Nesil Yayınları). Özellikle de Fatih Sultan Mehmed’i yetiştiren Ak Şemseddin’e…

Ak Hoca, Şehzade Mehmed’i, dünyada benzerlerine rastlanabilen bir cihangir olmaktan çıkarıp benzersiz bir hükümdar yapan sâikin baş mimarıdır.

Talebesinin ruhunu gergef gibi işlemiş, kozasını örmüş, nihayet ipekböceği kozasından çıkıp uçmaya başlayınca, kendisi için önünde tek bir rota bulmuştur: Bizans! Şehzâde bu rotayı tâkiple fethi gerçekleştirmiştir. 

Fetih sırasında karşılaştığı muazzam güçlüklerle ümidi tökezler gibi olduğu bocalayış anlarında hep Ak Hoca’sını yanında bulmuş, Peygamber müjdesini onun sesinden her duyuşta âdeta yeniden dirilmiş, nice ümitsizliklerin, tersliklerin üstesinden gele gele Bizans kördüğümünü parçalamıştır. 

Hoca, talebesinden kırk iki yaş büyüktür. Bu bakımdan münasebetleri hoca-talebe münasebetlerini aşıp, aynı mefkûreye, ayne ideale, aynı hasrete yürüyen bir baba-oğul münasebeti haline dönüşmüştür. 

Köklü baba-oğul münasebetlerinden, iman ve tasavvuf dünyasından, nihayet İlâhî vecd ve mürşid-mürîd bütünlüğünden habersiz olup, o günlere günümüzün dejenere kalıplarından, hele bir de geçmişin bütününe düşmanlık noktasından bakanlar, tabiatiyle o halet-i ruhiyeyi anlayamayacaklar, anlamak istemeyecekler, talebenin hocasının kapısında el bağlayıp boyun bükerek, “Sana bir hacet içun geldum, beni halvete koyup irşad eyle” sözünü kavrayamayacaklar, yirmi yaşında Bizans’ı fetheden bir Padişah’ın, öğretmeni karşısında ufalanmasını tümüyle maddileşmiş aklın kalıplarına sığdıramayacaklardır. 

Oysa Osmanlı’da eğitim ahlâki ve “hoca” kavramı kutsal kavramlardır. Hoca anne ve baba ile birlikte anılmakta, aynı derecede hürmet edilmektedir…
O kadar ki, Molla Gürani Hoca’nın elinde kızılcık sopasıyla derse girip, “Üzerine bulaşan tembellik tozlarını bu sopayla temizleyeceğim” demesinden ürken geleceğin Fatih’i annesine koşup hocasını şikâyet ettiğinde, ondan şu mealde sözler duyacaktır:

“Valla arslanım, o hocanın sağı-solu belli olmaz, ondan ben bile korkarım, iyisi mi derslerine çok çalış, tembellik etme!” 

Hocaya saygı ve eğitime teşvik, Osmanlı’yı zirveye çıkarıp beş yüz sene zirvede tutan sırrın özüdür. 

İşte bu hocalar karşısında yalnızca padişahlar değil, dünya bile ufalanırdı. Özellikle Ak Şemseddin’in önünde Fatih bile eriyordu. Vezir-i Âzam Mahmud Paşa’ya, “Bu pîre (Ak Şemseddin) hürmetim ihtiyarsızdır. Yanında heyecanlanırım, ellerim titrer” diye yakınmasımeşhurdur. 

İstanbul fethinden hemen sonra yapılan divan toplantısında, komutanlarının huzurunda, Fatih, fethiyle değil, Ak Şemseddin’le övünmüştür: 

“Bu ferah ki bende görürsüz; yalnız bir kal’a fethünden değildür. Ak Şemseddin gibi bir pîr–i azizin, benum zamanumda olduğuna övünürüm.” 

Ya mürşidin gözünde, müridin vaziyeti nedir? 

Ak Şemseddin için Sultan İkinci Mehmed bir şahıs değil, bir semboldü. Zira Hoca, cihanın, yeniçağa, talebesinin yüreğinden geçeceğini biliyordu. 

Kısacası Ak Hoca, bugün yetiştirmemiz gereken öğretmene iyi bir modeldir. İmanla tekniği kendi içinde bütünlemiş, dünya ile ahiret arasında, her Müslümanın kurması gerektiği halde bir türlü kuramadığı sağlam bir denge kurmuştu… 

Görüldüğü gibi, Fatih’in yetiştiği şartlar, “cevher insan” yetiştirme metodunun ipuçlarını veriyor. Biraz şartlara ve ihtiyaçlara uygun şekle getirilebilse, çocuklarımızı yetiştirmekle mükellef anne, baba ve öğretmenlerin sık düşündüğü “Adam gibi adam nasıl yetişir?” sorusunun cevabı bulunmuş olur.

Bu münasebetle muallimlerimizin “Öğretmenler Günü”nü kutluyorum.

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23