• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yavuz Bahadıroğlu
Yavuz Bahadıroğlu
TÜM YAZILARI

Mustafa Kemal’e en büyük zararı Kemalistler veriyor!

14 Kasım 2015
A


Yavuz Bahadıroğlu İletişim: [email protected]

Şunu peşinen söyleyeyim ki, Gazi Paşa ile benim bir alıp veremediğim yoktur! Ben, onun arkasına sığınıp “ideolojik kumpaslar” kuran ikiyüzlülerle mücadele ediyorum... 

Bunlar Gazi Paşa’yı milletten koparıp ideolojilerine âlet etmek suretiyle kirletiyorlar! Hâlbuki bir devlet adamı milletle ne kadar iç içe ise, o kadar hayattar olur. “Millete rağmen” yürümeye kalkışan bir zümrenin tekeline geçerse, “dayatma”ya dönüşür ve halktan kopar. O zümrenin kalıpsal davranışları da ona mal edileceğinden, gitgide, devre dışı kalır.

Olan budur...

Bu yüzden, Gazi Paşa’ya en büyük ihanet, “Kemalist” olduklarını iddia eden zümreden gelmektedir: Onu sırtından milletin değerleriyle savaşıyorlar. 

Benim itirazım bunadır. Çabam ise Atatürk’ü ellerinden kurtarma çabasıdır. Bırakalım hakkındaki hükmü tarih versin.

Çocukluğumdan beri Atatürk hakkında bana öğretilenleri (dayatılanları demek daha doğru) şöyle bir hatırlamaya çalıştım...

Ulaştığım sonuç şu: “Atatürk büyüktü... En büyüktü... Ulu idi... Yüce idi... Akıllı idi... Zeki idi... Gazi idi... Ebedi Şef’ti... Mareşal’dı... Herşeyi bilirdi... Her işin üstesinden gelirdi... O olmasaydı biz olmayacaktık... Bizi o kurtardı... Yedi düveli yenmişti... Çanakkale Zaferi’ni de o kazanmıştı”...

 Bunlara itiraz edenler çıktı elbet, ama 5816 sayılı “Atatürk’ü Koruma Kanunu” ile püskürtüp, zindanlara tıktılar.

Övgüler yıllar boyu sürdü. Kendi çıkarları için yıllar boyu Atatürk’ü övenler, o konuda bile derinleşme ihtiyacı duymadılar, hakkında doğru düzgün araştırma yapmadılar.

Niye yapsınlar ki? Övmek yetiyor, kilitli kapıları açıyor: “Atatürkçüyüm... Çağdaşım” deyince akan sular duruyor, onlar da keyiflerine bakıyorlar.

Ama artık yetti: “Yeni Türkiye”nin yeni kodlarında yalanlara, masallara, efsaneleştirilmiş olaylara ve gerçekleşmemiş hayallere yer yok! Herkes bilgi ve belge istiyor. 

“İşte Nutuk ortada!” demek de kimseye yetmiyor. Çünkü “Nutuk” tarih değil, Atatürk’ün kendi bakış açısıyla oluşturduğu “hatıralar”dır. Bir nevi “savunma”dır. 

Nutuk “19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktım” cümlesiyle başlıyor, ama Samsun’a çıkması için kim tarafından görevlendirdiğini, bu iş için kendisini kimin seçtiğini, İstanbul’dan çıkış izninin kimlerden alındığını, neden kendisinin tercih edildiğini söylemiyor...

O güne kadar neler yaşadığını, nasıl bir aileden geldiğini, ailesiyle ilişkisinin neden “limoni” olduğunu, babasından, dedesinden, ninesinden neden hiç söz etmediğini bilmiyoruz... 

Meşhur “karga kovalama” hikâyesini hariç tutarsak, nasıl bir çocukluk yaşadığını dahi bilmiyoruz. Doğum tarihi (sadece ayında değil, yılında) ile ölüm günü ve saatinde bile ihtilâf var.

Doğum tarihi konusunda, “Neden 19 Mayıs olmasın”  dediğini biliyoruz, ama “Neden 19 Mayıs olsun?” sorusunun cevabını bilmiyoruz.

Bir “önder”in hayatının alaca karanlık kuşağında kalması ilginçtir! Daha da ilginç olanı, Kemalistlerin bu konularla ilgilenmiyor olmaları... 

Yahu insan, sevdiği insanın gerçek doğum ve ölüm tarihlerini, tüm ailesini, akrabalarını merak etmez mi? 

Etmiyorlar. Doğum tarihinin bile ihtilaflı olması onlara hiç bir rahatsızlık vermiyor. Hala alaca karanlık kuşağında el yordamıyla yürümeye ve “vaziyeti idare” etmeye çalışıyorlar...

Ne zamana kadar peki?

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23