• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yavuz Bahadıroğlu
Yavuz Bahadıroğlu
TÜM YAZILARI

Sallama çay yazarlığı

10 Haziran 2017
A


Yavuz Bahadıroğlu İletişim: [email protected]

Televizyon sunucularıyla oyuncular ve magazinciler kitap yazma yarışında. Ne yazdıkları önemli değil: Zira günümüzde insanlar fikri derinlikleriyle değil, şöhretleriyle ölçülüyor. 

Reytingine, takipçine göre değer kazanıyorsun!

İmza günündeki kuyruğa bakıyorum: “Eh, herhalde mükemmel bir şeyler yazmış” diyorum. Bu heyecanla kitabını alıp okumaya çalışıyorum, fakat üç paragraf sonra pes ediyorum. Ne cümle yapısı, ne kelime zenginliği, ne dilbilgisi, ne fikir, ne konu, ne düşünce kırıntısı…

“Biraz da kitaptan götüreyim” hevesiyle çalakalem döşenmiş haspam! Kitabın bu kadar saygısızlık gördüğü, yazmanın bu kadar ayağa düştüğü başka bir dönem bilmiyorum.

Reytingi iyi olan programcılar, magazinciler, oyuncular, şarkıcılar yazıyor da yazıyor! Kitap fuarlarında kuyruklar uzuyor. Satışlar dekor düzeyde… “Gençlerimizi eğitsin” diye, konferanslara bile çağrılıyorlar. Şöhret olmuş ya, her şeye hakkı olduğunu sanıyor.

Bu ülke garip bir ülke: Bir kere “şöhret” oldunuz mu, ne “bilgi”niz, ne “fikri”niz, ne “birikim”iniz, ne konulara “vukufiyet”iniz ve “hâkimiyet”iniz önemli değil. Çala kelâm konuşur, çalakalem karalar, “Ben de yazdım” diye çıkar ortalıkta dolanırsınız.

Hatta kitap fuarında en “değme” yazarlara “taş” çıkartır, insanları imza kuyruğuna dizersiniz (kaç kere şahit oldum)…

Hezeyanlarınızı “fikir”, bin kere söylenmişi tekrarlamayı “orijinalite” zannedip Nasreddin Hoca’nın hindisi gibi kabarabilirsiniz de…

Hatta ve hatta şöhret düşkünleri sizi “yazar” sanıp soru sordukça, kendinizden geçebilir, “Küçük dağlar benden sorulur” havasında “ahkâm” üstüne “ahkâm” bile kesebilirsiniz… Bence buna hiçbir engeli yok: Tencere yuvarlanır, kapağını bulur!

“Böyle okura böyle yazar” der geçersiniz. Çünkü sanal âlemin meşhuru iseniz her türlü saçmalama hakkınız olur! 

Şarkıya benzemez şarkılarınızı dinleyen, programa benzemez programlarınızı izleyen hazır bir kitle var nasılsa. Ne yapsanız “keramet” sayılıyor. Bu durumda mankenlikten, dansözlükten şarkıcılığa, şarkıcılıktan, sunuculuktan yazarlığa neden geçmeyesiniz?

Daha önce de benzerlerini gördük: Kimi “meşhur”ların yazdığı kapaktan ve kapaktaki “dekolte” fotoğraftan ibaret kitaplar çıktı piyasaya. İmza günlerinde kuyruklar oluştu. Bakıp bakıp düşündüm: “Onun yazdığı kitapsa, Necip Fazıl’ın, Tarık Buğra’nın, Kemal Tahir’in yazdıkları ne?”

Bir bakıyorsunuz adı sanı duyulmamış biri, iki program sonra “meşhur” olup ortalığı velveleye veriyor!.. Programları reyting rekorları kırıyor… Şarkılarına çığlık çığlığa eşlik ediliyor…

Sonra bir de bakıyorsunuz, son yaptığı program (ya da CD) tutmamış, reytingi düşmüş, bizim “yapay şöhret” saman âlevi gibi sönmüş. Bir ay içinde kimse hatırlamıyor. Tabii bu sürede yeni bir şöhret üretiliyor…

Televizyonlara da reyting lâzım: Reyting=reklâm=para!

Kusura bakmayın, alınmayın, ama çoğunuzun tanıdığı “meşhur”larınızla elâlemin sözlerini “aşırıp” sosyal medyada kendi sözleriymiş gibi yayınlayan “fenomen”lerinizitanımıyorum…

Yazdıkları, konuştukları, “sallama çay” gibi çiğ bir tat bırakmanın dışında ne bırakıyor Allah’ınızı severseniz?

“İnsanları eğlendiriyoruz” mazeretine kimse sığınmasın. Zira “eğlence”de bile bir “seviye” aranır. Bu yapılanlar insanları eğlendirmek değil, düpedüz tüketmek! Hem zamanı, hem insanı tüketiyorlar.Türkiye reytinge bağlı yapay şöhretlerin ülkesi oldu…

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23