• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yavuz Bahadıroğlu
Yavuz Bahadıroğlu
TÜM YAZILARI

Şiddet hiddetin çocuğudur!

02 Ekim 2015
A


Yavuz Bahadıroğlu İletişim: [email protected]

Hürriyet yazarı Ahmet Hakan’ı darp etmişler...

Daha önce de çeşitli gazetelere ve gazetecilere saldırılar yapılmış, meselâ Star Gazetesi’nin önüne bomba konmuş, Star Medya Grup Başkanı Murat Sancak’a suikast düzenlenmiş, arabası kurşunlanmış, Hürriyet Gazetesi’nin camı-çerçevesi indirilmişti.

“Hak etmişti” diye düşünenler mutlaka vardır...

Benim inancıma ve düşünceme göre, hiç kimse farklı inandığı, farklı düşündüğü, farklı yaşadığı, farklı yazdığı ve farklı giyindiği için şiddet görmeyi hak etmez!

Kaldı ki “hak” tespiti mahkemelerin işidir: Hak edene hak ettiği cezayı hukuk verir. Bazen hukuk yanılsa bile Allah asla yanılmaz: “Allah’ı vekil ettim” der, sabırla bekleriz.

Bu tür saldırıların mantığı belli: “Farklı düşüneni yıldır!..”

Bunun bir adım sonrası ise şudur: “Farklı düşüneni yok et!..” (farklı inanan, farklı yaşayan, farklı giyinen, farklı yazan da bu çerçeveye girer)...

Soru 1: Farkları yok etmek gerekli mi?.. 

Gerekli olsaydı, Allah bütün insanları aynı ırktan, aynı dinden, aynı dilden, aynı renkten yaratırdı. Neden öyle yaratmadığını Kendisi söylüyor: “Ey insanlar! Sizi bir erkekle bir dişiden yarattık, hem de sizi şaab şaab, kabîle kabîle yaptık ki, tanışasınız. Haberiniz olsun ki, Allah yanında ekreminiz en takvalınızdır, her halde Allah alîmdir, habîrdir.” (Hucurât, 13, Elmalılı Hamdi Yazır meali).

“Dinde zorlama (ve baskı) yoktur” diyen de Yüce Allah’tır (Bakara, 256). 

Soru 2: Farkları yok etmek mümkün mü? Yani insanları döverek, aşağılayarak, hakaretler yağdırarak değiştirebilir misiniz? İnancından, itikadından, şeriatından, tarikatından, cemaatinden, siyasetinden, kıyafetinden döndürebilir misiniz?..

Tabii ki, hayır! Bunu devletler bile başaramadı: Baskıyla, şiddetle, terörle insanları bastıramadılar, yıldıramadılar, yollarından döndüremediler.

Tarih bize gösterdi ki, insanları korkutarak, yıldırarak, hatta öldürerek yollarından döndürülemiyor.

Bu tecrübenin imbiğinde kendini damıtmış bir mütefekkirimiz “Medenilere galebe çalmak ikna iledir, icbar ile değildir” diyerek, öfke tutkunlarını yıllar öncesinden uyarıyor (Bediüzzaman).

Nitekim şiddete, hiddete, suikaste ve her türden saldırıya maruz kalanların ilk beyanları hep aynı oluyor: “Bizi yıldırmaya, sindirmeye çalışıyorlar, ama yılmayacağız!”

Suikaste uğrayan Murat Sancak da böyle demişti, Ahmet Hakan da böyle diyor.

Hz. Bilal-i Habeşi’yi düşünün: Çöl güneşinde kor gibi kızmış kumların üstüne yatırılmış, göğsüne ağır bir kaya konmuş, kırbaç altında inkâra zorlanmıştı...

Fakat her kırbaçtan sonra, Kelime-i Şahadet getiriyor, imanını haykırıyordu.

Bediüzzaman, Süleyman Hilmi Tunahan, Abdülhakim Arvası, Gönenli Mehmed Efendi gibi pek çok ehl-i hizmet, ehl-i himmete de yıllar boyu “devlet terörü”ne maruz kaldı. Hicranlara, zindanlara atıldılar. 

Siyasi liderlerden bazıları asıldı, bazıları sürüldü, bazıları aşağılandı, bazılarına siyasi yasak getirildi...

Kimi yazarlar ve sanatçılar hapishaneleri mekân tuttu (Namık Kemal), ülkeyi terk etmek zorunda bırakıldı (Mehmed Âkif, Nazım Hikmet); Hapishaneye atıldı (Necip Fazıl); vatandaşlıktan çıkarıldı (Ahmet Kaya); işkence yapıldı (pek çok yazar ve sanatçı), buna rağmen kimse istikametini bozmadı, duruşunu değiştirmedi, kıblesini şaşırmadı, yılmadı, yıkılmadı...

Ama baskıyla, zulümle, terörle, kısacası zorla insanları değiştiremeyeceğimizi hâlâ anlayamadık.

 Şiddet hiddetin çocuğudur! Şiddet olan yerde akıl olmaz, mantık olmaz, fikir olmaz! Sadece intikam hissi ve öfke olur...

Bunlar nefsanî duygulardır: Rahman, affetmeyi, bağışlamayı, hoş görmeyi emrediyor.

Kısacası, farklı düşünenlerin, farklı inananların, farklı yaşayanların, farklı giyinenlerin, farklı yazanların yok edilmeleri gerektiğine dair ferman dinden gelmiyor. 

Medeniyetten de gelmiyor: Medeniyet, insanların bir birlerine karşı müsamahakâr olmalarını, sorunları konuşarak çözmelerini öneriyor...

Geriye kontrolsüz öfke, nefsanî tatmin ve tabii “provokasyon” ihtimali kalıyor.

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23