• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yavuz Bahadıroğlu
Yavuz Bahadıroğlu
TÜM YAZILARI

Siyasi mizah ve hiciv

12 Ocak 2016
A


Yavuz Bahadıroğlu İletişim: [email protected]

 

Timur Han’la Nasreddin Hoca gerçekte hiç görüşmemişler, ama zamanın hafızası ve toplumun şuuru onları buluşturup Anadolu’yu yerle bir eden Timur Han’dan “hiciv” sanatı üzerinden hesap sormuş, intikam almış...

Nasreddin Hoca üzerinden anlatılanlardan biri şöyle:

Timur’la Hoca birlikte hamama gitmişler. Timur kafasına takılan bir soru sormuş:

“Bunca beldeler fethetmiş bir cihangir olarak, sence kaç akçe ederim?”

Nasreddin Hoca şöyle bir baktıktan sonra, fiyatı söylemiş: “Kırk akçe.”

Timur celallenmiş: “Be hey nâdan! Yalnız belimdeki futa (peştemal) kırk akçe eder.”

İşte o an Nasreddin Hoca, taşı gediğine koymuş: “Zaten ben de ona değer biçmiştim.”

“Beş para etmezsin!” demenin sanatsal ifadesi...

İşte buna “hiciv” diyoruz. İnsanlık tarihi kadar eski olan bu sanat (sanat mı değil mi, tartışılsa da) dalında pek çok usta “heccav”ımız (hicveden) var. Hatta bu uğurda kelleyi verenler bile olmuş. Yani hiciv üstadı kellesinden vazgeçmiş, ama iğnelemesinden vazgeçememiş.

En iyi örneklerden biri, meşhur şairimiz Nef’i’dir. Hicivlerini Sultan Dördüncü Murad’a sunar, ondan bahşiş ve övgü alırmış.

Fakat zamanla Padişah’a o kadar şikâyet gelmeye başlamış ki, geçinebilmesi için Nef’i’ye bir kâtiplik işi verip hiciv yazmasını yasaklamış.

Hikâyenin gerisini meşhur tarihçimiz Naima’dan okuyalım: 

“Sultan Murad Han hazretleri hususî meclislerinde latifelerden hoşlanmakla bazen Nef’î’yi getürüp bazı hecvlerini dinlerdi. Hatta bir gün 1039=1629 senesinde Beşiktaş’ta padişah Sultan Ahmed’in köşkünde Nef’î’nin Sihâm-ı Kazâ adlı hecv mecmuasına bakarken, havada gök gürültüsü ve şimşek zuhur edip pâdişahın tahtı yakınına bir yıldırım düşünce mecmuayı pâreleyüp, o çeşit saçmalıklara bakmaktan tövbe edip, terbiye olsun diye de, Nef’î’yi olduğu memuriyetten azledip hecve de tövbe ettirmişlerdi...”

Fakat “huylu huyundan vazgeçmez” denmiştir. Nitekim Nef’i Efendi de vazgeçememiş. Sadrazam Bayram Paşa hakkında, çok sert bir hicviye yazmış ve Padişah meclisinde bunu okumuş... Bayram Paşa, Padişah’tan şairin idamını istemiş. Bunun da devamını yine “Naima Tarihi”nden okuyalım:

“Zavallı fakiri çağırıp, o da hiçbir şeyden habersiz geldikte pek çok azarladıktan sonra, “Kaldırın!” denilerek saray odunluğunda hapsedilmiş ve orada boğularak denize atılmıştır.

Asrın bilginleri ve büyükleri, Nef’î’nin öldürülmesinden dolayı sevinip, bilhassa dilinin uzunluğundan yaralanmış olan büyükler ve âyân bu hususta Bayram Paşa’ya pek çok dua ettiler!

Maan-zâde Hüseyin Bey’den işittim. Bayram Paşa Nef’î’yi yakalamak için ferman edip taşra çıkardıklarında Boynueğri, Çavuş-başı imiş, bir Türk âdemisi olmakla, önüne düşüp: ‘Gel Nef’î Efendi, odunlukta bir hiciv düzecek kişi vardır, gel gör!’ deyû Türkvarî târiz etmiş. Nef’î hayattan meyus olup: ‘Yürü, bildiğinden kalma bire mel’un ...demiş. Aşağıya yukarıya pek çok sövüp saymış...” (Nâimâ Mustafa Efendi, Nâimâ Târihi, Cilt 3, Çev. Zuhuri Danışman, İstanbul, Zuhuri Danışman Yayınevi, 1968, s. 1283).

Bu olaydan sonra İbrahim Vehbî tarafından şu meşhur beyit söylenmiş derler: 

“Gökten nazire indi Siham-ı Kazasına,

“Nef’i diliyle uğradı Hakk’ın belâsına!” 

Nef’i Efendi’nin ölmeden hemen önce şöyle bir rubai söylediği rivayet ediliyor:

“Ey dil hele âlemde bir âdem yoğ imiş,

Var ise de ehl-i dile mahrem yoğ imiş...

Gam çekme hakikatte eger ârif isen,

Farz eyle ki elân yine âlem yoğ imiş.”

Ve derler ki, Nef’i son anda affedilip infazı gerçekleştirmeye memur olan zenci saray görevlisine bildirilmiş. Görevli affına ilişkin tezkereyi yazarken, kalemin simsiyah mürekkebi kâğıda damlamış. Nef’i, kendini yine tutamamış ve “Mübarek teriniz kâğıda damladı” deyivermiş. Bu onun son sözleri olmuş. Oracıkta infaz edilmiş. Hiciv merakı koskoca şairin başını yemiş.

Ama şimdiki zaman başka: Kimse hicvediyor diye ölmüyor. Ne çare ki o ince hiciv zekâsından eser kalmamış. İnsanlar kaba-saba kelimelerle birbirlerini hâk ile yeksan etmeye çalışıyorlar.

Düşünüyorum da, politikacılarımızda bir miktar hiciv-taşlama kültürü olsa, birbirlerine ağıza alınmayacak sözlerle eminim saldırmazlar, daha sanatsal, daha ustaca benzetmeler yaparlar, biz de keyifle izlerdik.

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23