• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yavuz Bahadıroğlu
Yavuz Bahadıroğlu
TÜM YAZILARI

Şu bizim Ayasofya Kitap Fuarı

08 Haziran 2018
A


Yavuz Bahadıroğlu İletişim: [email protected]

Diyanet Vakfı’nın organize ettiği Ayasofya Kitap Fuarı hakkında yaptığım iyi niyetli tenkitler, fuarı organize eden ekibin başında olduğunu sandığım Osman Sarıköse’yi kızdırırken, fuarda olmayan kalabalığı varmış gibi göstermeye çalışan meslektaşım Mehmed Nuri Yardım kardeşimi üzmüş: Sosyal medya aracılığı ile verdikleri cevaplar bunu gösteriyor…

Evvelen: Menmed Nuri’nin üzülmesine üzüldüm. Uzun yıllara dayalı hukukumuz var. Maksadım kimseyi kırmak, üzmek, küstürmek değil, daha iyi sonuçlar alınmasına katkı vermekti. Bu da övgü ile olmaz, aksaklıkları göstermekle, yani “tenkid” ile olur. Ne çare ki, “Bizim Mahalle”nin insanları hâlâ tenkide açık değil. Yaptıkları işi herkes övsün istiyorlar. Bunun o işe bir nevi “ihanet” olduğunu bakalım ne zaman öğreneceğiz?

Mehmed Nuri kardeşim cevap sadedinde kısaca şöyle diyor: “Elbette ilk iki hafta biraz sönüktü…” Burada dayanamayacağım ve kardeşime soracağım: İlk iki hafta, yani 15 gün, yani ramazanın en hareketli günleri fuar sönüktü de neden “şahane” geçtiğini, “izdiham” olduğunu, imza günlerinin çok “yoğun” yaşandığını yazıyordunuz sevgili Mehmed Nuri?Hakkın hatırı varken, kimin hatırına kimi korumak istiyorsunuz?Yazarın sorumluluğu ahbaplarını kayırmayı değil, kitabın ve kültürün hakkını gözetmeyi gerektirir!

Neyse, devam edelim: “Bunda (fuarın tenha oluşunda) tanıtım eksikliği var… Bu sene bu noksanlıklar tespit edilmeli ve seneye inşallah kusursuz bir fuar yapılmalı…”

Hangi “bu sene”? 37 yıldır kitap fuarı organize edenler onca yıldan ders almamışlarsa, bu yıldan nasıl ders alacaklar? Yıllar içinde yüzden fazla kitap fuarı organize edenlerin bu konuda çoktan uzmanlaşmış bir kadrosu olmalı değil miydi? 

Osman Sarıköse beyefendi ise “Neden kalabalık zamanında gelmediniz?..” diye benden hesap soruyor (Beyefendiye göre suçum-günahım fuarın kalabalık zamanını kollayıp gitmemiş olmam! Ey yazar arkadaşlar! Siz benim hatamı tekrarlamayın: Pusuda bekleyin ve fuar kalabalık olduğunda içeri dalın!) 

Osman Bey, ne ilgisi varsa, oradan Gaziantep Kitap Fuarı’na atlıyor ve şöyle diyor (yoğun imla hatalarından sorumlu değilim): “Gaziantep’e de sizi getirdik iyi ağırladığımızı düşünüyorum orada da imza yaptınız oraya bir şey demediniz kaç kitap imzaladınız orada, burada kaç kitap imzaladınız. Bu fuarlarda sohbetler de yaptırdık size.”

Bu sözler, “Gaziantep’te seni yedirdik içirdik, imza ve sohbet rüşveti de verdik, daha ne konuşuyorsun be adam?” demenin azıcık kibarcası!

Bu denli kabalaşamayacağım için bunu geçelim ve sözü yine beyefendiye bırakalım: “Bizim fuarımız gayet iyi gidiyor (demek “bizimki” iyi gitmiyor! Acaba farklı fuarlardan mı bahsediyoruz?) “Eksiklerimiz elbette var bir de nasip var, eksiklik siz dahil herkeste olur siz köşenizde kendinizin de başından beri içerisinde olduğu fuarı iyi günlerin hatırı demeden kötülemeye devam ediniz lütfen. Bu fuar başlayalı hiç duyuru yaptınız mı merak ediyorum…”

Gerçeğin ifadesi bu beyefendinin mizacında “kötülemek” anlamına geliyor. Hadi bunun da üstünde durmayalım. Ancak ben de şunu merak ediyorum: Fuarı kitlelere duyurmaları için yazarları topladınız, konuştunuz mu? Açılıştan günlerce evvel broşürler, mailler gönderip bilgilendirdiniz mi? 

İş sonuçlarıyla değerlendirilir. Fuarların başarısı ziyaretçi sayısıyla ve satışla ölçülür. Bu konuda sadece mazeret üretiliyor. Ama bin mazeret bir başarı etmez! Mazeret üreteceğinize yahut bana cevap yetiştireceğinize, işinizi iyi yapmaya çalışın. Diyanetin çok iyi işler yaptığını biliyorum: Fakat bu fuar “iyi iş”lerinden biri değil.

Gaziantep fuarıyla mukayese etmeniz bile başarısızlığı kabullenme anlamına geliyor. İstanbul Gaziantep değil, 17 milyonluk kadim bir kültür kentidir. Özellikle İstanbul’daki kitap fuarları, İstanbul’a yakışır şekilde olmalı.

Bir şeyi doğru anlayın diyeceğim, ama yine eminim anlamayacaklar: Ben kendim için yakınmıyorum, yoksa tüm sohbetlerim ve imzalarım yoğun Allah’a şükür. Zaten derdim kitap imzalamak, sohbet etmek filan değil: Ben bunlara doymuşum. Benim asıl derdim, kitap ve kültür!..

Bir de, becerikli ve başarılı bir iktidar zamanında, dindarların beceriksizliğini ve başarısızlığını “davam” adına hazmedemiyorum!

Ne çare ki, başarısızlığı “başarı” gibi sunmaya alışmış öfke küpü görevlilere ve onlarla “ahbap çavuş” ilişkisi içinde olan meslektaşlarıma derdimi anlatamıyorum.

Neyse, bu da artık dert değil!

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23