• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yavuz Bahadıroğlu
Yavuz Bahadıroğlu
TÜM YAZILARI

Sultan IV. Murad yöntemi

27 Temmuz 2016
A


Yavuz Bahadıroğlu İletişim: [email protected]

Tarihlerimizin “Bağdat Fâtihi” olarak andığı Sultan Dördüncü Murad on bir yaşlarında iken padişah olup atalarının tahtına oturdu. Arkasında Genç Osman gailesi, önünde ise bir kısım yeniçeri ağalarınınemrinde ayaklanmış yeniçeriler vardı. Devleti ne Padişah yönetiyordu, ne de “Padişah Naibi” sıfatını taşıyan annesi Mahpeyker Kösem Sultan: İpler fiilen isyancı yeniçeri generallerinin (Yeniçeri Ağaları) elinde idi. 

Zaten tarihimizin bu dönemine “Ağalar Saltanatı Dönemi” deniyor.

Ağalar Saltanatı döneminde her şey başıboş kalmış, rüşvet alıp başını gitmişti. Devlet israf içinde yüzerken, halk ağır vergiler altında eziliyor, hukuk işlemiyor, ekonomi yürümüyor, kargaşanın müsebbibi olan isyancı generaller ise keyiflerine bakıyor, askerlikten başka her şeyle ilgileniyorlardı...

Camilerde tütün içiliyor, âlem yapılıyordu. Esnaf haraca bağlanmıştı: Askerler generalleri adına haraç topluyordu.

Âsi yeniçeri ağaları ve yandaşları yüzünden ordu şirazesinden çıkmış, kılıçlarıyla devlet kuran Yeniçeri Ocağı’nın kılıcı devletin böğrüne saplanmıştı. 

İşi o derece ileri götürdüler ki, yaptıklarını hoş karşılamayan Sadrazam Hafız Ahmed Paşa’nın kellesini istediler. Buna razı olmayan çocuk Padişahın yüzüne karşı, “Virmez isen vaziyet başkaca olur” şeklinde, kendisini de öldürebileceklerine ilişkin tehditler savurdular. (Sultan Genç Osman’ı daha az geçerli sebepler yüzünden paralamamışlar mıydı?).

Sonuçta devlet yönetiminde pişmiş, son derece deneyimli Sadrazam Hafız Ahmed Paşa’nın kellesini aldılar. Topal Recep Paşa sadrazamlık makamına kuruldu. İlk işi, zaten son derece ağır olan vergileri daha da ağırlaştırıp israfı ve irtişaı (rüşvet) yaygınlaştırmak oldu.

Ocağın serkeşliklerine dayanamaz hale gelen İstanbul esnafı bıkkın, yılgın, yorgun ve perişandı. Bıçak kemiğe dayanmış, sabırtaşı çatlamıştı. Hemen bir şeyler yapılmazsa ortada ne İstanbul kalacaktı, ne devlet.

Yeniçeri Ocağı’nın aklı başında serdarları ise kara kara düşünüyor, bir çıkış arıyorlardı. Bu böyle gitmezdi, gitmemeliydi. Bozulmuşluğun gayyasında çırpınan Yeniçeri Ocağı’nı, devlet düzeniyle birlikte yeniden inşa edecek bir himmet eli uzanmalıydı. 

Öte yandan çocuk Padişah da durumun farkındaydı. Annesinin ve ağaların zoruyla Sadrazam yaptığı Topal Recep Paşa’ya sık sık hesap soruyor, ancak her seferinde annesinin savunmasına tosluyordu:

“Sen bu işlerle kafanı yorma aslanım, hamdolsun Sadrazam’ın ve ağaların (dönemin generalleri) teb’anı (milletini) gül gibi idare ediyorlar.”

Hâlbuki güller yolunmuş, ortalıkta salt dikenler kalmıştı. Ve generaller tarafından üretilen dikenler halkın artık yüreğine batıyor, yürekleri kanatıyordu. Sultan Dördüncü Murad bu gerçeği görüyordu ya, neye yarar; yaşı küçük olduğundan eli mahkûmdu: Çaresiz büyümeyi bekliyordu.

Derken, delikanlılık çağı… İlk irade imtihanları ve tebdil çıkma denemeleri... 

Genç Hünkâr sık sık kıyafet değiştirip İstanbul’da dolaşmakta, bununla da yetinmeyerek “Ayak Divanı” denilen halk divanında halkıyla yüz yüze konuşmakta idi. Artık sarayın taş duvarlarıyla birlikte etten-kemikten oluşan dalkavuklar duvarını da aşmış, halkıyla kucaklaşmıştı. 

“Bakın a” diyordu, “günün birinde size ihtiyaç duyup haber saldığımda, meydanlara çıkın, saraya gelin, nâbeca taifenin birlikte hakkından gelelim.”

 Bir gün halktan aldığı güçle annesini saltanat naibliğinden azledip Eski Saray’a gönderdi, yeniçeri generallerinin baskısıyla sadrazamlığa getirdiği Topal Recep Paşa’yı ise cellâta verdi: Padişah’ın, milletin iliğini sömüren eski sadrazamı cellata vermeden önce, “Beri gel bre topal zorba başı!” diye seslenmesi meşhurdur. 

Osmanlı Devleti’ni o günlerde yıkılmaktan kurtaran saik, genç Padişahın işte bu çıkışıdır. 

Sonrasında isyancı subayları ve taraftarlarını devlet kademelerinden bir bir ayıkladı, Yeniçeri Ocağı’nı hızla siyasetten arındırdı, eğitti, yeniden yapılandırdı ve günü gelince gitti Bağdat’ı feth etti.

Sayın Cumhurbaşkanımızın tarihten ders aldığı o kadar belli ki…  

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23