• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Zekeriya Say
Zekeriya Say
TÜM YAZILARI

15 Temmuz, çıplak ellerin boğduğu darbe

15 Temmuz 2019
A


Zekeriya Say İletişim: [email protected]

Yine böyle sıcak bir temmuz gecesi yaşanan o meş’um kalkışmayı “vatan aşkıyla” bertaraf etmemizin üzerinden tam üç yıl geçti.

Milletin evlatları olarak bizler hep birlikte tanklara, kurşunlara vücudumuzu siper ederek, çatılardan F-16’lara levye fırlatarak o hain darbe girişimini adeta çıplak ellerimizle boğduk ve bizden sonraki nesillerin asırlar boyu hayırla yâd edeceği bir destan yazdık.

Halkın parasıyla alınan silahları halka doğrultan, sivillerin üzerine bombalar yağdıran, savaş uçakları ile gazi meclisimizi bombalayan asker kılıklı hainler, o gece 251 kardeşimizi şehit ettiler, 2193 kişiyi de yaraladılar.

Bu vesileyle bir kez daha şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize ise şifalar, sağlık ve afiyetler diliyorum.

*

Başkomutanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı çağrıyla bastırdığımız hain kalkışma bir darbeden ziyade, darbe görünümlü bir işgal hareketiydi. Küresel terör baronları o gece ülkemizi FETÖ’nün satılık köpeklerini kullanarak teslim almak istediler.

Bizler ise milletçe topyekûn direnerek o karanlık gecenin ardından ülkemizin daha özgür ve daha aydınlık bir sabaha uyanışına vesile olduk.

Allah bu millete bir daha 15 Temmuzlar göstermesin. Rabbim birliğimizi ve dirliğimizi daim etsin, darbe heveslilerine ve ülkemiz üzerinde kötü emeller besleyenlere fırsat vermesin.

*

Bidayette “hizmet hareketi” olarak bilinen bu yapı “Ilımlı İslam” söylemiyle şiddet karşıtı bir profil çiziyordu.

Örgüt elebaşı Gülen de, vaaz ve sohbetlerinde sık sık “Peygamberimizin sünnetinde şiddetin yeri” olmadığını hatırlatıyor, şiddet yoluyla gösterilen tepkileri de “Sırat-ı müstakimden sapmış bir yaklaşım” diye nitelendirerek, kendi hareketlerinin şiddetle işinin olmayacağı fikrini ısrarla insanların bilinçaltına kazıyordu.

Verdiği röportajlarla ise din adına cinayetler işleyenlerin “cehennemin ortasına gideceğini” söylüyordu.

Tabii bütün bu sözlerin, sohbetlerin birer takiyeden ibaret olduğunu 15 Temmuz’da ülke olarak büyük bedeller ödeyerek öğrenecektik.

Öte yandan, sohbetlerinde şiddet karşıtı gözüken Fethullah Gülen, yazdığı kitapların satırları arasına gizlediği subliminal mesajlarla, şakirtlerini birer intihar komandosu olarak yetiştiriyordu.

Gülen’in, “Fasıldan Fasıla” adlı kitabının satırları arasına serpiştirdiği mesajlardan yalnızca iki tanesini bile bu gerçeği açıkça gözler önüne seriyor.

Mesajlar şöyle:

“Her devrin şartlarına göre bir hizmet vardır. Önemli olan, şartları ve şartların gereğini iyi tespit edip, işe koyulmaktır” (Fasıldan Fasıla sf. 97)

 “Yapılması gerekli olan şey, mevsimi gelince, O’nun ortaya koyduğu çözümlerin yorumlanmasıdır.” (Age, sf. 53)

Mesajların ne kadar tehlikeli olduğunu görüyorsunuz değil mi?

İşte bu tür mesajlarla beyinleri yıkanan “halim-selim” görünümlü haşhaşiler, 15 Temmuz gecesi darbe emrini alır almaz anında birer psikopata, kan dökmekten zevk alan azılı birer katile dönüştüler.

*

Esasında bu yapının nasıl tehlikeli bir rahle-i tedrisattan geçtiği 1999’un ortalarındaki MGK raporlarına;

“Nur şakirtlerinden 3000 kişilik intihar komandosu bir grubun yetiştirilerek devrime hazır hale getirildiği” şeklinde yanmıştı.

Raporda Fetullah Gülen’in nihai amacının;

“İslâm Devrimi” olduğu ve bu amaçla 3 bin intihar komandosu yetiştirdiği açık açık bildirilmişti.

Üzülerek ifade etmek gerekirse…

O günkü konjonktürde İslam’a ve Müslümanlara dair ne varsa her şeyin devlet eliyle “öcü”leştirilmesi nedeniyle maalesef bu raporu layık-ı veçhile ciddiye almadık.

Böylece, kamuoyuna “Altın Nesil” diye pazarlanan haşhaşilerin robotlaşmış birer emir eri, adeta birer intihar komandosu olarak yetiştirilmesi akamete uğramadan devam etti.

Nihayette FETÖ’cümankurtlarda aldıkları eğitim(!) gereği 15 Temmuz gecesi masum sivilleri hunharca katlettiler.

Ezcümle;

Sağcı-Solcu, Seküler-Dindar, Muhafazakâr-Laik ayrımı yapmadan bu örgütün semirmesinde herkesin ufak da olsa bir katkısı oldu.

Önemli olan ise bundan sonra gaflete düşmeden, bu yapının kökünü kazıyana dek milletçe elbirliğiyle hareket etmek ve hain darbe girişimine “tiyatro” diyerek onu tahfif etmek isteyen kripto FETÖ’cülere fırsat vermeden mücadeleyi sürdürmektir.

Bakınız 15 Temmuz’un üçüncü sene-i devriyesine henüz yaklaşmadan sosyal medyadan, kendilerini “Atatürkçü” gibi gösteren trol hesaplar algı operasyonuna başlamışlardı.

İçlerinden bir tanesi, hiç utanmadan;

“15 Temmuz yaklaşıyor. Bu sefer bari aptal yerine konmayalım. 15 Temmuz edebiyatı yaptırmayalım bunlara. Var mısınız bu 15 Temmuzu bunlara zehir etmeye. Var mısınız gerçekleri haykırmaya? 251 kişinin bir mizansenle ölüme gönderildiğini, kanlı tiyatroyu dünyaya öğretmeye. Var mısın?” şeklinde tweet atarak FETÖ’cümankurtları aklamaya ve darbeyi “mizansen” olarak göstermeye çalışmıştı.

Gülen denen şarlatanın “iç çamaşırlarını” koklayanlardaki kafa, maalesef hala bu durumda.

*

Tabii FETÖ’cülerin gerçekleştirdiği 15 Temmuz hain darbe girişiminden bahsedip de, darbe oluşumuna “Yurtta Sulh Konseyi” adını vermelerinden bahsetmemek olmaz.

Zira ilk bakışta Kemalistleri etkilemek için tercih edildiği hissi veren bu isim amacına ulaşmıştı ve darbe akşamı Nişantaşı sakinleri tankların geçişini cuş-u huruş içinde alkışlamışlardı.

Peki, FETÖ’cüler neden bu ismi tercih etmişlerdi?

Mistik ve mesiyanik bir örgüt olan ve müritlerine ezoterik sembollerle subliminal mesajlar veren FETÖ, bu ismi özellikle tercih etmişti. Hatta çok uzun zaman önce bu ismi şifre olarak kullanıyordu.

9 Ocak 2013’te birçok gazetede yayınlanan ve Fetullah Gülen’in sohbetinden derlenen bir haberde;

“PKK’ya silah bıraktırmak için başlatılan sürece destek verdiği ve bölünüp parçalanmak yerine, sulh temin etmek gerekirse kan kusulması ama ‘kızılcık şerbeti içmiştim’ denilmesi gerektiği yazıyordu ve FETÖ elebaşının;

“Hayır sulhtadır, sulh her zaman hayırlıdır” sözü aktarılıyordu.

Haberden bir gün sonra yani 10 Ocak 2013’te, Paris’te, aralarında PKK’nın kurucularından olan Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Söylemez adlı 3 kadın terörist öldürülmüştü.

Darbeden 5 ay önce ise FETÖ elebaşı Gülen’in, TSK’nın simgesi ‘Kılıç’ ve darbeci komiteye atfen ‘sulh’ kelimelerini kullandığı “Kılıçların Gölgesinde” başlığıyla 27 dakika 22 saniyelik bir sohbet videosu yayımlanmıştı.

Mezkûr videoda Gülen, Haşhaşilere;

“Düşmanla karşılaştıkları zaman sabretmeleri gerektiğini, çünkü cennetin veya kurtuluşun ‘Kılıçların gölgesinde’ olduğunu” öğütlemiş ve;

“Düşmanla karşılaşma gibi bir durum söz konusu olduğunda canınızı, ülkenizi ilave edebilirsiniz. Hürriyeti varlık Sulhçular ilave etmişler. Bildiğiniz gibi bunları müdafaa etme adına siz düşmanla karşılaştığınız zaman öldürebilirsiniz. Unutmayın cennet kılıçların gölgesi altındadır” demişti.

Evet!..

Örneklerde de görüldüğü gibi “sulh” kelimesi FETÖ’cülerin “öldürün” anlamına gelen şifresiydi.

“Düşmanla karşılaştığınız zaman öldürebilirsiniz” ifadesi ise, Gülen’in o gece yani 15 Temmuz’da darbeye karşı direnen sivillerin öldürülmesi yönünde verdiği emirdi.

Son söz olarak;

FETÖ’nün ne derece sinsi ve tehlikeli bir örgüt olduğunu 15 Temmuz’da milletçe test ettik. Ülke olarak bu psikopat yapının elinden daha büyük bir felakete maruzkalmadan kurtulduğumuz için Rabbime sonsuz hamdüsenalar ediyorum.

Bu yapının yeniden kök salmaması için milletçe ortak hareket etmemiz gerektiğinin bir kez daha altını çiziyorum.

*

Tabii, “Yurtta Sulh” sözcüğünden bahsedip de, o dönem partisi MHP’ye kumpas kurarak yönetimi ele geçirmeye çalışan İP lideri Meral Akşener’in 15 Temmuz’dan öncekitweetlerinde, konuşmalarında mütemadiyen “yurtta sulh” ifadesini kullanması…

Bir mitinginde ise;

“Yoookkk, 15’inden sonra inşallah işler değişecek” sözünün, hesabı mahşere kalmış bir itiraf abidesi olarak karşımızda durduğunu bir kez daha hatırlatmak istiyorum.

Bu vesileyle;

Herkesin “15 Temmuz Demokrasi ve Direnme Hakkı Günü”nü tebrik ediyorum…

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23