• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Zekeriya Say
Zekeriya Say
TÜM YAZILARI

“Kafan karışık diye saygısızlık yapamazsın!..”

27 Mart 2017
A


Zekeriya Say İletişim: [email protected]

28 Şubat’ın çetrefilli günlerinde,

Zeki Triko adlı “don” firması, Atatürk'ün Florya sahilinde çekilmiş mayolu resminin altına "güneşi özledik…" yazdığı bir reklam yayınlamıştı.

Kendisine “bunu neden yaptığı?” sorulan firmanın sahibi Zeki Başeskioğlu; "Bugün Türkiye'de yaşadığımız olaylar onu (Atatürk’ü) özlememiz için yeterli" diyerek, istismarına siyasal bir kılıf uydurmuştu.

Anlaşılan;

İrtica(!)” tehlikesini, Atatürk’ün mayolu fotoğrafıyla bertaraf etmeyi amaçlamıştı.

Tabi o meş’um günlerde,

Atatürk’ü istismar etmek, Zeki Triko ile sınırlı kalsa iyi…

Her yere;

"Atam izindeyiz" yazılıyor,

Her yerde;

“Onuncu yıl marşı” okunuyordu.

Öyle ki;

4 Kasım 1998’de yapılan ve koyun, keçi, balık, tavşan gibi canlı hayvan meselelerinin konuşulacağı “Birinci Hayvan Kongresi”nin açılışında dahi,

TRT Çok Sesli Korosu tarafından “10. Yıl Marşı” seslendirilmişti.

Öte yandan;

Gazetelerin ücretsiz olarak verdiği Atatürk posterleri ve rozetleri…

Popçuların, Atatürklü şarkı klipleri…

“75. Yıl” adı verilen toplu sünnet şölenleri…

Yeni inşa edilen camilere “75. Yıl” ismi verilmesi…

Anlayacağınız,

28 Şubat sürecinde “Atatürk istismarı” her yerdeydi.

Hele mankenler.

Sorsan hepsi “Atatürk’ün kızı”ydı ama,

Hiçbirinin Atatürk’ün “doğum” ve “ölüm” tarihinden haberi yoktu.

Mesela;

Televole programında;

Ata’sının ölüm tarihine ilişkin soruya Deniz Akkaya;

“Ne, ne! Ne bileyim ben…”

Aysun Kayacı ise;

“Zannedersem ölüm tarihi 1937” diye cevap vermişti.

*

Evet…

28 Şubat’ta bu yapılanların hiçbirine “istismar” denilmiyordu.

Çünkü onlar Atatürk’ün evlat(!)larıydı..

Bu yüzden de Ata’larını tepe tepe kullanabilirlerdi.

Rahmetli Hasan Karakaya bu tipler için;

“Bunlar Atatürkçü ise ben de Şimendifer'im!” derdi.

*

İşte o yıllarda, yani 1999’un ortalarında,

“Fetih Giyim” adlı firma, bir tesettür defilesi düzenlemişti.

Defilenin sonunda mankenler podyuma Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım'ın başörtülü bir fotoğrafıyla çıkmış,

Kemalistler;

"Atatürk'ü istismar ediyorlar" diyerek ortalığı ayağa kaldırmıştı.

Anlayacağınız!..

Mayo satıyorsan,

Atatürk’ü özlediğin için reklamlarda kullanabilirdin fakat tesettür firması isen,

değil Atatürk’ün , annesi Zübeyde Hanım’ın fotoğrafını dahi elinde taşıyamazdın.

*

Esasen,

kıyafetten çok “baldır-bacak” teşhiri yapılan defilelerde, “istismar” sıkça rastlanılan bir durumdur.

Mesela;

Reina saldırısı sonrası yayınladığı mesajda;

“2017’de hepinize g…n” (…) “B... boğul Türkiye” dediği için gözaltına alınan ve geçtiğimiz günlerde salıverilen Barbaros Şansal adlı “Terzi yamağı”;

Yıllar evvel düzenlediği bir defilede, güya “Filistin'deki vahşete dur demek” amacıyla podyumda Filistin bayrağı ile yürümüştü fakat elindeki bayrağın Ürdün’e ait olduğundan habersizdi.

*

Defilelerde sıkça rastlanan bu tür istismarların son örneği ise, geçtiğimiz günlerde;

Modacı(!) Murat Aytulum’un transparan kıyafetlerden oluşan koleksiyonunu tanıttığı defilede yaşandı.

Aytulum’un, 'Paradoksal Senfoni' adını verdiği koleksiyonunu sergilediği defilede;

üç dine ait ilahiler seslendiren “kontrtenor” Nuri Harun Ateş,

mankenlerin podyumda yarı çıplak halde tur attığı sırada,

“Salavat-ı Şerif” okuyarak,

Yüce dinimiz İslam’a ve Peygamber efendimize saygısızlık yapmış oldu.

Zira,

Salavat-ı Şerif’in o tür necis mekanlarda okunması ahlaksızlıktır, had bilmezliktir.

Allah’u Teala;

Kur’anı Kerim’de, Azhab Suresi’nin 56. Ayetinde açık bir şekilde;

Yalnızca Peygamber efendimize “Salavat- Şerif” getirilmesi gerektiğini şöyle buyurmaktadır:

"Allah ve melekleri, peygambere salâvat getirirler. Ey mü'minler! Siz de ona salât edin ve samimiyetle selam verin."

Peki, bu ahlaksızlar ne yapmış?

Peygamberimize okunması gereken “Salavat-ı Şerif”i, yarı çıplak vaziyette vücutlarını teşhir eden mankenlere okumuşlar.

Bu yapılan rezilliktir, alçaklıktır…

Ve dahi koskoca bir istismardır!..

*

“Salavat-ı Şerif”i okuyanın adının Nuri Harun Ateş olduğunu söylemiştik.

Mahut zevat dünyadaki 50 “kontrtenor”den biriymiş.

Kontrtenor;

“Kadın sesi aralığında şarkı söyleyebilen erkek” demek.

Fakat,

Nuri Harun Ateş’te “kadınsı” özellikler “ses”le sınırlı değilmiş..

Lise yıllarından beri “feminen” hareketler sergilediği için, erkekler tuvaletine girmek istediğinde, arkadaşları tarafından;

“Senin burada ne işin var?” denilerek, içeri sokulmuyormuş.

Tabi bir de,

“Nuri” olan ismine atıfla, arkadaşları onu “Nuriye” diyerek alaya alıyorlarmış..

*

Hiç şüphesiz, bu çok zor bir durum.

Üstelik Nuri Harun Ateş’in ailesi de, normal insanlar gibi “Cinsel sapkınlık karşıtı”ymış.

Yani oğullarının böyle bir durumda olmasını asla istemeyecek insanlar.

Allah kimseyi evladıyla imtihan etmesin.

*

İşte böyle bir çocukluk geçiren mahut zevat, kendisine;

“Kafası karışık kontrtenor” diyormuş.

Küçükken “Nuriye” denilmesinden rahatsız olan Ateş’in sahnede adı da “Buse”ymiş, iyi mi?

Bu durumu da;

“Bana Nuriye diyenlere kendimi sevdirme derdindeyim” diyerek izah ediyormuş.

“Nuri Harun” demedikten sonra;

“Nuriye” deseler ne olur? “Buse” deseler ne?

Dedik ya;

Adı üstünde “kafası karışık kontrtenor.”

Nuri Harun Bey(!)ciğimizin “kafa karışıklığı”nın diğer bir nedeni ise;

Hem “arya” hem “alaturka” hem de “Bergen” şarkısı söylemesi… Hatta bazen Ajda Pekkan şarkısı bile söylüyormuş...

Eh bu kadar karışık şarkı söyleyen Nuri’nin;

“Salavat-ı Şerif”i “ilahi” sanmasına şaşmamalı.

Üstüne bir de;

Mağaza açılışında bile “semazen” döndüren bizim “sonradan görme Müslüman”lara denk geldiyse,

Nuri Harun Ateş’in kafası daha da karışmış, bu yüzden

“Böyle bir terbiyesizlik yapmış” olabilir.

E!..

Ne demiş atalarımız?

İmam yellenirse, cemaat …”

*

Aslında Cüneyt Özdemir,

27 Nisan 2014’te Radikal gazetesindeki köşesinden bizi uyarmış,

“Nuri Harun Ateş ismini bir kenara not edin” demiş.

Özdemir’in “damardan gidiyor” dediği “Ateş”, sadece gitmekle kalsa iyi.

Üstüne üstlük bir de,

Müslümanların damarına basmış oldu.

Yaptığı küstahlıktan dolayı ivedilikle  nedamet getirip, özür dilemesi gerekiyor.

Tabi bir de hukuki olarak yaptığı alçaklığın hesabını vermeli.

Öyle,

“Kafası karşık” diye, yaptığı rezaleti sinemize çekeriz sanıyorsa yanılıyor.

**

Tabi bu arada,

Tesettür defilesinde “Zübeyde Hanım”ın posteriyle podyuma çıkıldı diye ortalığı ayağa kaldıran Kemalist bay ve bayanları,

“Buse” diye tanıdıkları Nuri Harun Ateş’i, yaptığı bu alçaklıktan ötürü, yarım ağızla da olsa kınamaya davet ediyorum!..

facebook.com/SayZekeriya

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23