• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Zekeriya Say
Zekeriya Say
TÜM YAZILARI

Sümerli Fahişeler bone ve toplu iğne de kullanıyor muydu?

15 Ocak 2019
A


Zekeriya Say İletişim: [email protected]

Türkiye’de ilk kez;

“Başörtüsü, eski Sümer’deki tapınak fahişelerinin kıyafetidir!” diyen kişi,

28 Şubat’ın lanetle hatırlanan isimlerinden biri olan, dönemin İstanbul Zırhlı Tugay Komutanı Doğu Silahçıoğlu’dur.

Silahçıoğlu;

19, 20 ve 21 Temmuz 2000 tarihlerinde, “Tümgeneral” rütbesiyle verdiği seri konferanslarda yumurtlamıştı bu herzeyi…

Ne yazık ki;

“Türklerin asıl dini, İslâm değil, Şamanizm'dir!” diyen!..

*

Fatih Sultan Mehmet'in resmine bakıp;

“Bu adam Türk'e benziyor mu?” şeklinde soru soran!…

*

Kur'an ayetleri’ne yönelik ağır sözlerine tahammül edemeyen ve ‘karşı söz’ almak isteyen bir askere;

“Seni buraya çıkartır, ben Allah'sızım diye bağırtırım!” diye tehditler savuran!..

*

Erlerin, Osmanlı'ya “ecdadımız” demelerini yasaklayan…

*

Peygamberimiz (sav)’i; “Türk düşmanı” ilan eden!...

*

“En büyük emellerimizden birisi, Türkiye'deki camilerin sayısını azaltmaktır!.. Çünkü camiler, silahlı şeriat kalkışmasının merkezleridir!” diyerek, camilere iftira atan..

*

“Ezan sesi, beni çok rahatsız ediyor!.. Günde 5 vakit ezan sesi duymaktan kafam şişti” diyerek, ezan düşmanlığı yapan..

Ve!...

“İstiklâl Marşı'nın, Türk Millî Marşı olarak kabul edilmiş olması büyük bir talihsizliktir!” diyen, dönemin kudretli paşası Doğu Silahçıoğlu’na, bu sözlerinin hesabı nasıl sorulmadıysa…

“Başörtüsü” ile ilgili bu küstahça sözlerinin de hesabı mahşere kaldı.

*

Silahçıoğlu’ndan 5 yıl sonra da, bu kez, bir ara “Prof” diye pazarlanan, sonrasında ise alelade bir “kütüphane çalışanı” olduğu ortaya çıkan Muazzez İlmiye Çığ, "Vatandaşlık Tepkilerim"  adlı bilimsel(!) kitabında, yumurtlamıştı aynı herzeyi.

Hatta!..

Çığ, işi daha da ileri götürerek;

"Madem ki dinimizde imam nikâhı ile seks doğal görülüyormuş... O zaman gizli yerlerde değil, eski mabetlerde olduğu gibi, camilerde birer aşk odası konsun. İsteyen gidip orada imam nikâhı ile seks yapsın. Böylece hem camiye gelir olur, hem de imam para kazanır. Canı seks isteyen kadınlar ve erkekler orada imam nikâhı ile kendilerine göre veya şeriata göre yasal seks yaparlar." şeklinde kendi meşrebine yaraşan bir öneride bulunmuştu.

28 Şubat sürecinde, sokağa çıkmaya teşebbüs edecek olan başörtülü ve sakallı Müslümanlar için “vur emri” veren Doğu Silahçıoğlu’na “öd korkusu”ndan ses çıkaramayan biz Müslümanlar,

Muazzez İlmiye Çığ’a karşı “cılız” da sesimizi yükseltmiştik ve olayı mahkemeye taşımıştık.

Fakat!..

Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Muazzez İlmiye Çığ’ın sözlerinde “suç unsuru” bulamayarak, Çığ’ın beraatine karar verdi.

Daha sonra;

“Başörtüsünü Sümerli tapınak fahişeleri kullanırdı” diyen Muazzez İlmiye Çığ’ın annesinin de örtülü olduğu ortaya çıktı.

*

O günden bugüne tam 14 yıl geçti.

Şimdi de, Cumhuriyet yazarı Işıl Özgentürk;

“Türbanın ilk kez Sümerlerde, tapınak fahişeleri tarafından kullanıldığını” tekrarladı.

Başörtülü kızlara; “Burası Arabistan mı? Ne geziyorsunuz burada!” diye çemkiren Ali Rıza Bey’in gelini “Deniz Çakır”a,  birtakım başörtüsü savunucularının;

“Kıyafetine göre insan belirleyecek olsaydık, senin AVM’de değil kerhanede olman gerekirdi” şeklinde sataşmaları, güya Işıl Özgentürk’ün çok zoruna gitmiş.

Işıl Özgentürk de, oynadığı dizilerde çektiği halleşme sahneleri milyonlarca kez izlenen Deniz Çakır’ın aksine, başörtülülerin şeklen fahişelere daha çok benzediğini ima etmek için vermiş Sümerler örneğini…

İşin garip yanı ise;

Özgentürk’ün sahip çıktığı Deniz Çakır da biz zamanlar başörtülüydü.

Sadede gelecek olursam!..

Işıl Özgentürk’ün bu küstahlığını kabul etmek mümkün değil. Mukaddesat düşmanı bu kadını, sarf ettiği o rezil sözlerinden dolayı lanetliyorum. Yaptığının yanına kâr kalmaması gerektiğini savunuyorum.

Öte yandan;

Doğu Silahçıoğlu’na ve Muazzez İlmiye Çığ’a sorulmayan hesabın, Işıl Özgentürk’e fatura edilmesini de çok mantıklı bulmuyorum.

Öyle ya!...

Ortada bir suç varsa, ki var..

Üçüne birden bu küstahlığın hesabı sorulmalı…

*

Öte yandan;

Madem Işıl Özgentürk, Cumhuriyet’te yayımlanan yazısında biz Müslümanları “örtü” hakkında bilgilendirmeyi amaçlamış…

O halde kendisine, kafamı kurcalayan şu soruyu sormak isterim;

Sümerli fahişelerin taktığı “Türban” mıdır? Yoksa “başörtüsü” mü?

Zira;

İkisinin birbirinden farklı şeyler olduğunu iddia eden de sizlersiniz?

Mesela;

28 Şubat Süreci’nin en civcivli günlerinde, Ramazan ayında, Fenerbahçe Orduevi'ndeki bir iftara davetli olan başörtülü bir hanıma, kapıdaki görevli asker de sormuştu aynı soruyu;

"Başınızdaki örtü türban mı, yoksa başörtüsü mü?" diye..

Zavallı kadın ise, askerin sorduğu soru karşısında apışıp kalmış ve güçlükle;

"Ne fark var ki?" diye, soruya soruyla karşılık vermişti.

Her iki örtü arasındaki farkı izah etmek ise, soruyu soran görevli askere düşmüştü.

Asker;

"Eğer örtünüzün altında bone varsa ve örtünüzün kaymaması için toplu iğne ile tutturuyorsanız; o, “türban” sınıfına giriyor!.. Ki, türbanlıların buraya girmesi yasaktır!..

Yok, eğer;

Örtünüzü normal bağlayıp, iki ucunu da boynunuzun altında düğümlüyorsanız, bu başörtüsü'dür!.. Ona bir yasak yok!..” demişti.

*

Evet, Işıl Hanım!…

Madem konuyu siz açtınız, hadi anlatın da öğrenelim;

Sümerli Fahişeler de, tıpkı bizim kızlarımız gibi örtülerinin altına bone koyup, kaymasın diye örtüyü toplu iğne ile tutturuyorlar mıydı?

Yoksa!..

Sümerli Fahişeler, tıpkı sizin mahallenizde oturup, “Benim annem de örtülüydü” diye ahkâm kesen elitistlerin, üstencilerin akrabaları gibi örtülerinin iki ucunu boynunun altında mı düğümlüyorlardı?

Madem cahiliz!...

Madem örtünmenin İslam’la alakası yok!..

Bizi aydınlatın da öğrenelim.

Ayrıca, Laikçi azınlığın yıllardır tekrarladığı;

“Başörtüsü, tarlada çalışan kadınların, tozdan ve güneşten korunmak için kullandıkları bir eşyaydı” şeklindeki teraneyi de vuzuha erdirirseniz, sevinirim…

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23