• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Zekeriya Say
Zekeriya Say
TÜM YAZILARI

“Zina” tartışması ve Avrupa’nın “babası meçhul çocukları!..”

24 Şubat 2018
A


Zekeriya Say İletişim: [email protected]

23 Temmuz 1995’te, kız kardeşi Sinem, annesi Ersin Sakartay ve bir arkadaşıyla birlikte Kumkapı'da yemek yiyen Zeynep Uludağ; yan masada oturan evli ve iki çocuk babası İsmail Kızılkaya’yı kendisini taciz ettiği gerekçesiyle öldürmüş, Ercan Kavuncu'yu da yaralamıştı.

Uludağ;

"öldürme amacı ile olmayan etkili eyleme dayalı olarak adam öldürme" suçundan 8 yıla, daha sonra infaz yasası gereği 2 yıl 20 gün hapis cezasına çarptırılmıştı.

Cezaevinde kaldığı süre göz önüne alınınca da, para cezasıyla tahliye edilmişti. Uludağ’ın işlediği ve “Kumkapı cinayeti” diye anılan cinayet, ahalinin ilgisini o kadar çekmişti ki;

Televizyoncular, cinayetin dizisini çekip, başrolde de olayın faili Zeynep Uludağ’ı oynattılar.

“Ünlü katil Uludağ”ın boy boy fotoğraflarını ülkenin dört bir yanına astılar. Zeynep Uludağ, o dönem modaya uyup bir de kaset çıkardı.

“Sabun köpüğü” gibi gelen bu şöhretten sonra, “Zeynep Uludağ” ismi tam unutulacaktı ki…

İki yıl sonra!

Yani 1997’de, gazetelerde, “Çıplaktılar” başlığıyla bir haber çıktı.

Habere göre,

“Namusunu korumak” için iki çocuk babası bir kişiyi öldüren, bir kişiyi de yaralayan Zeynep Uludağ;

kardeşi Sinem'in eski sözlüsü ve Şima Perker adlı kadının çiçeği burnunda eşi Tarkan Perker ile zina halinde yakalanmıştı.

O yıllarda “zina”dan sadece kadınların ceza aldığı ülkemizde, bu olay;

“Zina yapan erkeklerin neden cezadan muaf tutulduğu?” tartışmalarını başlatmıştı.

Böylece,

Meclis Adalet Komisyonu ilk kez “zina eden erkek” için de hapis cezası getiren bir tasarıyı tartıştı.

Soyadı “Hafızoğlu” olan DYP'li vekil; 

“Genelevden çıkan evli erkekleri de cezalandıracak mısınız?” şeklinde bir soru sordu.

İsmi “Fahrünnisa” olan bir avukat ise, kamuoyunu;

“İran, Afganistan ve Pakistan dışında zinanın hiçbir yerde suç olmadığı” yönünde aydınlattı.

“Ben zinayı suç saymıyorum diyen varsa, onun için suç sayılmasın. İsterlerse bunu nüfus cüzdanlarına da yazdırsınlar.” şeklinde, acayip bir öneride bulunan dahi oldu.

İnanmayacaksınız ama o dönem iktidar ortağı olan “DSP”nin Tekirdağ Milletvekili Fevzi Aytekin, en mantıklı çıkışı yaparak;

‘‘Zina yapan idam edilsin’’ dedi, fakat iki güne kalmadan o da kıvırdı.

Anayasa Mahkemesi, 1998 yılında mahut maddeyi iptal edince “zina tartışmaları” 2004’de kadar kapanmış oldu.

2004 yılında Ak Parti, “AB uyum yasaları” için TCK'da değişiklikler yapan yasa tasarısını gündeme getirdiğinde,

CHP’liler ve Laikçi koro;

“TCK bir şeriat kanunu haline gelir”  diyerek ortalığı ayağa kaldırdı.

Hiç unutmam!

O dönem 65, günümüzde ise 79 yaşında olan “Eski Türkiye artığı” bir yazar(!),

hem de gazetedeki köşesinden, hiç utanmadan;

"Hayvanlar kadar sevişme özgürlüğü" istedi.

O dönem “iktidar olup henüz muktedir olamayan” Ak Parti ise, gelen tepkileri göğüsleyemeyince;

“Zina”ya “ceza” getirmek isteyen teklifini geri çekti.

Geçtiğimiz gün ise,

aradan geçen 14 yılın ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan;

“Zina konusunda yanlış yaptık” itirafı geldi.

*

“Hata yapmak gayet normal olsa da, hatadan dönmek erdemdir.”

Bence henüz çok geç kalmış sayılmayız.

“İdam”dan başka ceza hak etmeyen çocuk tecavüzcülerini bir kenara bırakırsak…

“Devlet yatak odasından çıksın” diyerek süreci sulandırmaya çalışan “zinaseverlere” inat, bir an önce zinayı suç sayan düzenlemeyi yapılmalıyız.

Biraz daha gecikirsek bu “yanlış”ın ülkemize ağır bir bedeli olacak!

*

En büyük bedeli ise, ülkemizi emanet edeceğimiz, geleceğimizin teminatı çocuklar ödeyecek.

Halkımızın yüzde 90’ından fazlasının “Müslüman” oluşu ve aile bağlarımız sağlamlığı sayesinde,

Türkiye bugün yüzde 3’le Avrupa'nın “bekâr anne” oranı en düşük ülkesi konumunda; fakat zinayı yaklaşık bir asırdan beri suç olmaktan çıkarıp, yalnızca “boşanma sebebi” sayan Avrupa’da durum içler acısı.

“İttihatçı kafa” tarafından bizlere iki asırdan beridir “medeniyetin beşiği” diye yutturulan Avrupa, son yarım asırdır “zina serbestisi” yüzünden büyük bir kokuşmuşluk içerisinde debeleniyor.

Yapılan araştırmalara göre, günümüzde Avrupa’da doğan her 10 bebekten birinin babası belli değil.

Tabir caizse;

“Kim kime dum duma” durumundalar.

Hâlbuki zina serbest olmazdan evvel Avrupa’da “evlilik dışı doğum” oranı yüzde 5 civarındaymış.

Yani günümüz Türkiye’sinden yalnızca 2 puan fazla.

Fakat ne zaman zina suç olmaktan çıkmış, Avrupa’da evlilik dışı doğum oranında patlama yaşanmış.

Mesela;

“Zina”nın hiçbir zaman “suç” olarak görülmediği Bulgaristan’da bugün “evlilik dışı doğum” oranı yüzde 51.

Avrupa’da zinayı ilk kez 1927’de serbest bırakan ülke olan Norveç, bugün %55’lik evlilik dışı doğum oranıyla Bulgaristan’ı geride bırakmış durumda.

1937’den beri zinanın yalnızca “boşanma nedeni” sayıldığı İsveç'te bu rakam %54.7.

1950'de bu modaya uyan Polonya’da ise yüzde 20.

1951'de, henüz “Çekoslavakya” iken zinayı serbest bırakan iki milletten biri olan “Çekler”de bu rakam yüzde 36.3.

Almanya’da ise 1969'dan beri zina suç sayılmıyor, evlilik dışı doğum oranı ise %32.1

Romanlarında “zina”yı yücelten Emile Zola’nın ülkesi Fransa, 1975’den beri zinayı suç saymıyor, gayri meşru doğum oranı ise yüzde 52.6.

Önceki gün “Sözde Ermeni Soykırımı”nı tanıyan ve eşcinsel evlilikleriyle ünlü Hollanda’da zina 1971’den beri serbest, “p.ç” oranı ise %51.

İtalya’da zina 1971’den beri serbest, evlilik dışı doğum oranı %17.7.

İsviçre'de zinanın normalleştiği yıl ise 1989, doğum oranı %17.

*

Evet!..

Yukarıda verdiğimiz “tarihler” ve “evlilik dışı doğum oranları” göz önünde bulundurulduğunda;

“Zina özgürlüğü”nün Avrupa’yı uçurumun kenarına getirdiği net bir şekilde görülüyor.

“Aile kavramı”nın neredeyse ortadan kalktığı Avrupa’da, çocukların ekserisi kendilerine “babalarıyla ilgili soru sorulması”nı dahi istemiyor.

Zira “baba” dedikleri kişilerin “geçek babaları” olup olmadığından emin değiller.

*

Maalesef son dönemde ülkemizde de benzer durumlara rastlanmıyor değil.

Daha kısa bir süre önce, “bekârlığa veda” adlı “eğlence” süsü verilen rezalette, siyahî bir dansçı ile zina yapan gelin adayının foyası, doğurduğu zenci bebek ile ortaya çıkmıştı.

Bu tür ahlaksızlıklar şimdilik münferit birer örnek teşkil etse de, rezalet kapımıza dayanmakla kalmayıp, eşikten içeri adımını atmış durumda.

Durulacak zaman değil.

Bu işi biraz daha savsaklarsak, korkarım ülkemizde kalıcı hasarlar bırakacak.

*

Özetleyecek olursak;

Özelde aileleri, genelde toplumu tehdit eden “zina özgürlüğü” karşısında artık devletin bir an önce harekete geçmesi gerekiyor.

Devlet devletliğini yapmalı ki;

“Vatan, namus, bayrak” ve “din” için seve seve canını vermekten sakınmayan bu aziz milletin mensupları,

Bazı ahlak yoksunları yüzünden yok yere ağır bedeller ödemesinler.

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23