AKİT MENÜ

Gündem

‘Bu bina çöker, sen de adamlarınla altında kalırsın’! Mustafa Karahasanoğlu ağabey darbecilere böyle ayar vermişti

Vefatının 1. sene-i devriyesinde dualarla anılan Akit Medya Grubu İcra Kurulu Başkanı Mustafa Karahasanoğlu ağabey, vefatından önce verdiği röportajda, 28 Şubat cuntası döneminde yaşadıklarını anlatmıştı. Refah-Yol iktidarının kısa süre öncesinde iki tane istihbarat görevlisinin kendisini ziyaret ederek, “Bu devlet kendi bekası için her şeyi göze alır, bu bina çöker, sen de adamlarınla altında kalırsın” diyerek tehdit ettiğini aktaran Karahasanoğlu, bu tehdit karşısında darbecilere verdiği ayarı aktarmıştı.

2023-08-13 11:08:13

This browser does not support the video element.

Vefatının 1. sene-i devriyesinde dualarla anılan Akit Medya Grubu İcra Kurulu Başkanı Mustafa Karahasanoğlu ağabey, vefatından önce verdiği röportajda, 28 Şubat cuntası döneminde başından geçenleri anlatmıştı.

İşte o röportajın tamamı:

1990’DAN 2000’İN SONLARINA KADAR 28 ŞUBAT

28 Şubat denilince akla önce Erbakan hoca sonra Akit gazetesi geliyor... Sizler bu sürecin en önemli sîmaları arasındasınız. Bize 28 Şubat sürecini kısaca özetler misiniz?

28 Şubat süreci 1990’lı yıllarda başladı ve 2000’li yılların sonuna kadar da devam etti. ‘Eşi başörtülü birisi cumhurbaşkanı olamaz’ tartışmaları, Meclis’in aldığı başörtüsü kararının ‘Kaosa kalkan eller’ olarak yorumlandığı günler hep bu sürece dahil. Nitekim AK Parti 2002’de iktidara gelmesine rağmen başörtüsü yasağı 2010’lu yıllara kadar sarktı. Yine çok net bir haksızlık olan İmam-Hatiplere katsayı uygulaması da 2002’den çok sonra düzeltilebildi.

Bu süreçte hedef alınan mütedeyyin kesim başarılı bir mücadele verebildi mi?

Allah rahmet eylesin Necip Fazıl Kısakürek’in bir ifadesi var, “O bir Ağrı Dağı değildi. Deniz seviyesinin alçalmasıyla meydana çıkan bir kaya parçasıydı. Üniversitedeki profesörler o kadar alçaktı ki onların yanında bu arkadaş dağ gibi duruyordu” diye. Aynı şekilde şimdi 28 Şubatçılar’ın kabiliyetinden değil, bizim toplum olarak darbecilere gerekli tepkiyi gösteremeyişimizin etkisi de var. Bugün iktidara karşı muhalefet edenlerin tavırlarına bakarak görüyoruz neler yaptıklarını. 28 Şubat sürecinde ise bizim toplum olarak yaptıklarımız El Ele Eylemleri ve Cuma namazı çıkışlarındaki protestolarla sınırlı kaldı. Çok etkili bir mücadele maalesef verilemedi.

MÜTEDEYYİN KESİM ORGANİZE OLAMADI

Akit’in duruşunu ‘içeriden’ eleştirenler de olmuştu değil mi?

Evet, Akit gazetesi bu mücadeleyi veriyor diye bazılarınca eleştirildi. "Akit çok sert çıkıyor", “Akit çok ileri gidiyor” diyenler oldu. Maalesef bizim kültürümüzde tepkisel bir yapımız yok. Bu noktada karşı tarafın etkili olmasında, bizim organize olamamamızın etkisi büyük. CIA’nın bir raporunda deniliyor ki “Türkiye’de İslam, potansiyel olarak çok büyük bir güçtür. Ancak organize olmadıkları için kısa ve orta vadede tehdit arz etmiyor.” Yani büyük bir gücün olduğu ama organize olunmadığı için etkisinin olmadığına vurgu yapılıyor. İşte bu sebeplerden dolayı 28 Şubat süreci çok uzun süre etkisini sürdürdü.

MİLLET AKİT’İ BAĞRINA BASTI

Peki milletin Akit’in dik duruşuna yönelik tavrı ne yönde oldu?

Akit gazetesi bu noktada elhamdülillah en etkin mücadeleyi veren basın kuruluşu oldu. Anadolu’da gazete ile ilgili toplantılar yaptığımızda, “Anamızın, babamızın duası size yeter” şeklinde sözlerle karşılaşıyoruz. Dik duruşumuzun karşılığında bize böyle büyük bir teveccüh oldu. Sadece bizim camiamızı suçlama manasında söylemiyorum. Örneğin bir Anadolu insanı oturuyor dua ediyor. Ama sokağa çıkıp da tepkisini dile getirme kültürü olmadığı için 28 Şubat’ta etkili bir karşı tepki koyamadık. 28 Şubatçıların anladığı dil de bu işte. Onlar bu dilden anlıyor.

TEHDİTLER, SALDIRILAR ART ARDA

Mücadele konusunda organize olunamadığı için tam teşekküllü bir direniş gösterilemediğini söylediniz. Bu direnişi medya alanında layıkıyla veren Akit vardı. Peki cuntacılar Akit’e neler yaptılar?

Refah-Yol iktidarının kısa süre öncesinde iki tane istihbarat görevlisi randevusuz bir şekilde geldi. Buyur ettik ve odamıza geldiler. Kimliklerini göstererek istihbarattan olduklarını bildirdiler. Daha hiçbir şey söylemeden ilk olarak, “Bu devlet kendi bekası için her şeyi göze alır, bu bina çöker, sen de adamlarınla altında kalırsın” dediler. Ben de karşılık olarak, “Ben şu merdivenlerden aşağı inerken ayağımın kayıp beyin kanamasından ölmeyeceğimi kimse garanti veremez. Veyahutta sizin burada bir şarjör boşaltıp beni burada mutlaka öldürebileceğiniz garantisini de siz veremezsiniz” dedim. Akabinde ise şunları söyledim: “Devletin bekası milletin varlığıyla devam eder. Şimdi sokağa çıkın ve sorun; ‘bu başörtüsü ve Kur’an kursu yasağı konusunda devlet ne iyi yapıyor’ diyenler olursa tamam devlete olan sevgi ve muhabbet artıyor ve bekası tehdit altında değildir deriz. Ama tam tersi, en hafif tabiriyle ‘Devletimiz niye bizim dinimizle, kitabımızla, Kur’an kursumuzla, imam hatiple uğraşıyor’ deniliyorsa işte o zaman devletin bekası tehdit altında demektir ve bunu da siz yapıyorsunuz.

ÖNCE MALİ KISKAÇ SONRA POLİS BASKINI

Sonrasında neler yaşandı?

Baskılar dinmedi. Mali açıdan gazetemiz kıskaca alındı. Her ay gazetemizin maliye defterleri Maliye Bakanlığı’nın Sirkeci’deki yerine götürülür, didik didik incelenirdi. Onun hemen akabinde gazeteye bomba bıraktılar. Başka seferinde molotofkokteyli attılar binamıza. Başka seferinde kalaşnikofla tarandı gazetemiz. Son noktada ise gazeteye 250-300 polisle baskın düzenlediler. Sabah 10’da geldiler, 16’ya kadar tüm odalar didik didik arandı. Herhangi bir suç unsuru bulunamadı.

Operasyon sonunda gözaltına alınmıştınız. Neler yaşandı gözaltı vetiresinde?

Bizi İstanbul Emniyeti’ne götürdüler. Orada ifademizi verdik ve ardından hakkımda tutuklama kararı verdiler. Neymiş? Bir sene önce Cuma dergisinde yazdığım bir yazıdan dolayı dava açılmış, ifade vermeye gelmem için gıyabi tutuklama verilmiş onu bulup getirdiler. Bunu gazetecilere takdim ederken ise, “Mustafa Karahasanoğlu karşılıksız çek vermekten tutuklandı” dediler. Algı operasyonuna bakar mısınız? Yazıdan dolayı verilen tutuklamayı ‘karşılıksız çek’ yalanıyla kamuoyuna servis ediyorlar.

BİR İFTİRA DA KARAKAYA’YA

Rahmetli Hasan Karakaya ağabeye de benzer bir iftira atılmıştı... O nasıl sonuçlandı?

Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun Hasan Karakaya’nın gözaltı süreci var bir de. 1999 yılında Hürriyet gazetesinde Emin Çölaşan bir köşe yazısı yazdı. Yazıda, Yekta Güngör Özden’i öldürmek için Tarabya Oteli’nde bir İranlı ile beraber Hasan Karakaya’nın, Kasım Gençyılmaz adlı adama bilmem kaç milyon dolar teklif ettiği ve cinayete azmettirdiği suçlaması yapıldı. Bu iftirayla Hasan, tam bir hafta Terörle Mücadele Şube ekiplerine ifade verdi. Kasım Gençyılmaz denen kişi ise hapiste olan ve müebbetle yargılanan bir isim. Buna demişler ki, “Sen Hasan Karakaya’ya böyle bir iftirada bulun senin cezanı hafifletelim” diye. Sonrasında olanlar yine Cenab-ı Hakk’ın lütfu... Gençyılmaz daha nadim olmadan, Hasan’ın gözaltısının son gününde, teşhis için çağırıyorlar. Yayın Kurulu Üyemiz Hasan Maden, 5 tane polis, bir de Hasan, 7 sivil diziliyorlar. Kasım Gençyılmaz’a Karakaya’yı teşhis etmesi için gazetedeki resmini göstereceklerken Karakaya’nın gençlik resmi olduğu için karıştıracağını düşünüyorlar. Direkt yerini söyleme yoluna gidiyorlar. Diyorlar ki, ‘soldan beşinci kişi Hasan’. Kasım Gençyılmaz, Hasan’ı değil, sağdan beşinci sıradaki sivil polisi gösteriyor. Hakim diyor ki, ‘emin misin?’ O da, ‘Eminim efendim buydu’ diyor. Yanlış teşhisten dolayı bu işin iftira olduğu anlaşıldı ve Hasan beraat etti...

312 GENERAL DÂVÂSI GÖRÜLMEMİŞ SUSTURMA DÂVÂSIDIR

Basın tarihine geçen 312 General Davası’yla ilgili neler söylersiniz?

Susturma girişimlerinin en büyüklerinden bir tanesi de 312 General Davası. Bu davanın dünya basın tarihinde kesinlikle emsali yoktur. Bir devletin bütün generalleri bir gazeteye toplu olarak dava açıyorlar. Neden? Yazarımız Asım Yenihaber, “Yemen vatan toprağı mıydı ki oralara kadar gittik” diyen dönemin 1. Ordu komutanına cevap verdiği bir yazı. Yenihaber’in dava konusu yazısında bir de Mussgorsky eleştirisi var. Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı’nın “Ben Irak dağlarında dolaşırken Mussgorsky’yi hatırlar ve onun marşını mırıldanırım” sözünü tenkit ediyor. “Mussgorsky, bir Rus müzisyeni ve generali. Bu, ‘Sen ne büyük askersin ki Türk askerini dize getirdin, Kars Kalesi’ne bayrağımızı diktin’ diye marş yazan bir adam. Sen Türk askeri hakkında bu marşı yazan bir generale nasıl hayranlık duyarsın? Bir general değil bunu onbaşı bile yapmaz” diyor. Bunun 312 generalle ne alakası var? İki tane somut hadise ve 2 somut hadise ile ilgili tepkilerin dile getirildiği bir yazı. 312 general toplandı hep birlikte bize tazminat davası açtılar. Bu dava 8-10 sene sürdü. Elhamdülillah bu süreci de hasarsız atlattık. Benim hayatımda edindiğim tecrübe şu: Sen samimi olursan, Cenab-ı Hakk’a da samimiyetle teslim olursan Cenab-ı Hakk sebepleri hâlk edip seni o musibetten kurtarıyor. Bütün mesele sende. Eğer sen samimiysen ve Allah’a teslim olduysan mesele kalmıyor.

CUMHURİYET’E BERAAT, AKİT’E MAHKÛMİYET

Bir davada da Cumhuriyet-Akit kıyası yapmıştı yargı....

28 Şubat yargısının bize yönelik çifte standartlarına bir örnek daha verecek olursak: Arşiv sayfamızda Cumhuriyet gazetesinden bir alıntı yapıyoruz. Bu da laikliğe aykırı olarak değerlendiriliyor ve hakkımızda dava açılıyor. Biz de savunmamızda, “Bu Cumhuriyet gazetesinde yayınlanmış bir yazı. Bize ait değil, alıntı sayfasında kullanmışız” diyoruz. Mahkeme ise kararını aleyhimizde vererek şöyle bir açıklama yapıyor: “Cumhuriyet gazetesinin Atatürk ilke ve inkılaplarına, laikliğe nasıl bağlı olduğu bilinen bir gerçektir. Akit gazetesi ise laikliğe aykırı yayınlarıyla tanınmıştır. Cumhuriyet bunu gazetecilik dürtüsüyle yapmıştır, Akit bunu maksatlı alıntılamıştır. Akit’in mahkûmiyetine, Cumhuriyet’in beraatine.

GİZLİ RAPOR: AKİT’İ TEHDİT EDİN

Cuntanın Akit’e karşı şiddet ve darp planları yaptığı da ortaya çıkmıştı değil mi?

Evet. 28 Şubat’ta aleyhimizde 1000’lerin üzerinde dava açıldı. Yine o süreçte Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Daire Başkanlığı’nın gizli bir tebligatı var. Sonradan ortaya çıkan bu tebgilatta deniliyor ki: “Akit’i susturmak için legal faaliyetler. Gazetenin ilgi ve iltisaklarına ilişkin elde edilecek bilgiler taraftar bir gazetede yayınlanarak iki gazete arasında meydana gelecek polemikten istifade etmek.

“İllegal faaliyetler:

1- Gazete dağıtım sistemi ve dağıtım şirketi takibe alınarak dağıtım araçlarına yönelik eylemler yapılacak.”

“2- Gazetenin baskıya girdiği akşam saatlerinde gazete binasının elektrik, gaz ve yangın güvenliği gibi alanlarına yönelik saldırı ve sabotajlar yapılacak.”

“3- Adam kaçırma, tehdit, darp gibi yollara başvurulması uygulanabilir ve etkin hareket tarzları olarak değerlendirilmiştir.” İşte bunlar bile 28 Şubat’ın ne olduğunu ortaya koymaktadır.

KARTEL YAZDI, CUNTA UYGULADI

28 Şubat’ın en büyük gücü cunta medyasıydı. 28 Şubat medyasının Akit’e karşı tutumunu nasıldı?

Bizim kartel medyası diye tanımladığımız bir grup en keskin şekilde hem milli iradenin hem de gazetemizin karşısındaydı. Başörtüsüne yasağın kaldırıldığı TBMM oturumunu kaosa kalkan eller olarak yorumlayan bir medya grubu bu. Bu medyanın patronu Başbakan’ı pijamayla karşılıyordu. Sürekli ve hemen hemen her gün Akit’i hedef alıyorlardı. Akit’e yönelik polis baskını da Cumhuriyet gazetesinde Hikmet Çetinkaya’nın yazısının ardından yapıldı. Akit’e “terör yuvası” ithamının yapıldığı yazı sonrası bu gazete baskın yedi. 28 Şubat’ın medya ayağı işte budur.

ALMANYA’DAN ESEN ŞUBAT SOĞUĞU

Baskılar sadece Türkiye’de değildi, Almanya’da gazetemize kapatma kararı verildi. Demokrasi havarisi ve basın özgürlüklerinden bahseden Almanya kesinlikle mahkeme kararı olmadan gazetenin dağıtımını durdurdu. Gazetenin satışını engellediler. Gazetemiz Almanya’da böyle illegal bir şekilde kapatılmış oldu. Şu anda Türkiye’de gazete falan kapatıldığı yok. Teröristi öven bir muhabir gözaltına alındı diye kıyameti koparıyorlar. Bunlar bir gazeteyi kapattılar.

AKİT ÇALIŞANLARI DÂVÂYI GÖZETTİ

Zor süreçlerde Akit çalışanlarının duruşu ne yönde oldu?

Bizde çalışan arkadaşların tamamı elhamdülillah şuurlu, inanarak burada olan insanlar. Elbette maîşetini temin etmek için gazeetcilik bir araç ama birinci derecede ‘davaya bir katkıda bulunayım’ anlayışıyla geldiler aramıza. Ve burada çok gazeteci yetişti. Gerçekten gazeteci diyebileceğimiz tarzda arkadaşlar yetişti Akit’te. Bizim camiada Akit, bir okul görevini görmüş oldu.

“İNANIYORSANIZ ÜSTÜNSÜNÜZ”

Akit’le ilgili her komplonun, her kirli planın ters teptiğini görüyoruz. Akit gücünün kaynağı nedir?

Mahkemelerde biz hiç kimseye tazminat davası açmadık. Ama bize çok yüksek tazminat davaları açtılar. Mesela Aydın Doğan’ın açtığı davaların haddi hesabı yok. Diğerlerin açtığı davalar da aynı şekilde. Biz bütün bu hakaretlere karşı gittik mahkemede kendimizi savunduk. Birkaç küçük istisnalar hariç hepsinden de elhamdülillah beraat ettik. Kartel medyasının baskısından dolayı biz yolumuzdan dönmedik ve onlar da bizi etkilemedi. Çünkü bir şeye inanırsanız siz güçlüsünüz. Bir ayeti kerimenin meali de öyle, “İnanıyorsanız üstün olan sizsiniz.” İnadığınız vakit dürüstseniz ve samimiyseniz ihlasla hareket ediyorsanız güçlü olan sizsiniz.

ALNIMIZIN AKIYLA...

Son olarak neler söylemek istersiniz?

Netice olarak Akit, samimiyetle ve iyi niyetle bu meselelerde dik durdu. Cenab-ı Hakk da başarı ihsan etti. Başarı bizim değil. Rabbimiz samimiyetimizin sonucunda bizi başarıya ulaştırdı. İnanıyorsanız üstünsünüz hep bunu söyledik. Düşünün 312 generalle boğuşan bir gazete. Binlerce dava açılan bir gazete en ufak bir zayiat vermiyor. Nasıl oluyor bu? İşte, inançla oluyor. Ayet-i Kerime’deki “İnanıyorsanız üstün olan sizsiniz.” Buyruğunun tecellisini görüyoruz burada. Biz de bu şuuru benimsedik. Çalışan arkadaşlarımız bu şuurla çalıştılar. Neteci itibariyle 28 Şubat girdabından alnımızın akıyla çıkmış olduk. 28 Şubat’ta bize karşı kurulan kumpaslar bizi yıkmadı aksine daha da güçlendirdi. Daha da tecrübe sahibi yaptı. Dolayısıyla biz 28 Şubatçılara diz çöktürerek o süreçten alnımızın akıyla ve güçlenerek çıktık.

Yorumlara Git

Cumhurbaşkanı Erdoğan açıklamalarda bulunuyor

"Türk Escobar" lakaplı Urfi Çetinkaya cezaevinde öldü

Bi’ bitmediler! Başörtülü kadına çirkin muamele

Mutlu Akü 200 milyon dolara o ülkeye satıldı

Türkiye’yi sallayan iddia! “Torbacınızı belediyede işe aldığınız doğru mu Lal hanım?”