Gündem
Gazze’nin feryadına solaklar kör-sağır
Haçlı ülkelerin liderleri katil İsrail ile işbirliği yapsa da Avrupa ülkelerinde her görüşten binlerce insan tüm engellemelere rağmen Gazze’de katliama ‘dur’ derken, içimizdeki uzantıları başını kuma gömüyor. Gezi Parkı’nda 3-5 ağaç için Türkiye’yi yangın yerine çeviren azgın azınlığın, Gazze’de 4 bin çocuğun katledilmesi karşısında suskun kalmasına tepki gösteren şarkıcı Murat Kekilli, “Sanat camiasının sessizliği beni yaraladı” sözleriyle duyarsızlığa tepki gösterdi.
Kekilli: Gazze, gezi kadar kıymet görmedi
Konuyla ilgili gazetemize konuşan Sanatçı Murat Kekilli, şu değerlendirmelerde bulundu: “Bize atfedilmiş olan insanlık statüsü var. Hiçbir şeyi onun önüne koyamayız. Koyarsak, insanlık kaybedecek. Onu görmüş olduk. O yüzden önce insan olmadan, ne sporcu olunuyor ne sanatçı olunuyor ne de siyasetçi olunuyor. Dünya da bunu gösteriyor. Dünyanın çeşitli yerlerinde çok büyük kitlelerin ayaklandığını gördük, buna şahit olduk. Sanat camiasında da çok büyük insanların Filistin bayraklarıyla sahneye çıktığına şahit olduk. Ama bizim sanat ve spor camiasından, dünya genelinde olduğu kadar tepki gelmedi. Ben de bunu üzülerek izlemedim değilim yani. Bu beni de yaralamadı değil. Ben de yaralandım. Üzüldüm. Ben de şapkamı önüme alıp bayağı bir düşündüm. Yani en az o kadar tepki bizim ülkemizde de olmalıydı. Gazze’de ölen çocukların en azından Gezi Parkı’ndaki ağaçlar kadar kıymeti olmalıydı. En az o kadar kıymeti olmalıydı. Neticede yitip giden canlar, çocuklar var. Biraz empatiyle bu iş rahat rahat çözülebilirdi. Herkes evindeki çocuğuna sabah uyandığından bir an için bakmalıydı. Sağ salim uyandığı için çocuklarına o gözle bakmalıydı. Bu empati hepimizi daha insan yapardı” dedi. Sol seküler cenahın suskunluğunun arkasında “menfaat kaybı korkusu mu var?” sorumuza cevap veren sanatçı Kekilli, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Niye susuluyor? Herkesin bildiği ama kimsenin dile getiremediği bir konu maalesef. Biz “rızkımızı Allah veriyor, kula minnet eylemeyiz” düsturuyla hayata bakarız. Demek ki onların minnet makamları farklı. Keşke bizim konserlerimiz iptal olmasaydı da sahnede ‘Yıkılasın İsrail’i söyleyebilseydik. Böyle bir fırsatımız olsaydı Batı’da gördüğünüz görüntüleri burada da sergileyebilseydik. Ama tabii biz de müzik eğlencenin bir parçası olarak nitelendirildiği için ister istemez çok fazla bu konuda ısrar edemiyoruz. Farklı duyarlılıklar oluşuyor. Halbuki burada tek bir duyarlılık olması gerekir. Böyle zamanlarda o insanların bize ihtiyacı varsa ve bütün dünyada bu şekilde bir karşı konuş sergileniyorsa biz de bunu yapabilirdik. Daha güçlüsünü gösterebilirdik. Muhtemelen sanat camiası için de bir örnek teşkil ederdi diye düşünüyorum.”
Sak: İnsanlıktan çok uzağa düştüler
Gazeteci Şükrü Sak ise, seküler kesimin anlamsız sessizliğini şöyle yorumladı: “Türkiye’de muhalif ve sanatçı kesimin, sol-seküler kesimin, Gazze’deki korkunç soykırıma karşı ‘sessizliği’ bunların ‘insanlıktan ve vicdandan’ ne kadar uzağa düştüklerini gösteren yeni bir örnek oldu. Ota bota duyar kasan, ağaçtı, böcekti, hayvan haklarıydı diye arsız bir şirretlikle ‘duyar kasan’ bu kesimin Gazze’deki vahşi soykırım karşısındaki suskunluğu da en az katliamcı Siyonistler kadar rezilce ve ürkütücü boyutta. ‘Ne zaman bu kadar vicdansızlaştınız’, ‘ne ara bu kadar insanlıktan uzaklaştınız’ diye sormak lazım bunlara. Yahudiler bile bu Siyonist işgal ve soykırıma tepki gösterirken, sizin neden kılınız bile kıpırdamadı diye sormak lazım bunlara. Beş bine yakın çocuğun göz önünde öldürülmesine sessiz kalmak için ya Siyonist ya da Siyonizm sempatizanı olmak lazım. O da değilse, zihinlerinin ve vicdanlarının çok önceden İsrail tarafından işgal edilmiş olduğunu kabul etmek lazım. Din, dil, ırk ayrımı yapmadan dünyanın dört bir tarafında halklar soykırıma karşı sokağa dökülmüş, insani ve vicdanı sorumlulukla yaşanan katliama karşı dururken, Türkiye’deki sol muhalif ve seküler kesimin bu insanlık suçuna, çocukların öldürülmesine ‘sessiz kalmaları’ İsrail’in yanında saf tutmuş olmalarından başka bir şeyle açıklanamaz.”