Rum Yönetimi, Kıbrıs'ın jeopolitik konumunu ABD ve İsrail'e kullandırarak içinde bulunduğu ekonomik krizi aşmaya çalışıyor. Amerika'dan alacağı maddi destek için Ada'da yaşayan insanların güvenliğini hiçe sayan Rum Yönetimi, Washington ile yaptığı anlaşmalarla Kıbrıs Rum tarafını ABD ve İsrail'in tahakkümü altına sokuyor.

Geçtiğimiz günlerde ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Rum Yönetimi Dışişleri Bakanı Constantinos Kombos arasında yapılan toplantıda, Kıbrıs Rum tarafının ABD'nin kontrolüne geçtiği bir anlaşma imzalandı. Bu gelişme, Kıbrıs'ın güvenliğini tehdit ediyor.

Toplantı sonrası açıklamalarda bulunan Blinken, "Kıbrıs'ın coğrafi konumunun değeri tartışılmaz" dedi. Gazze'de İsrail'in saldırıları devam ederken, ABD'nin Kıbrıs'taki girişimleri ciddiyetle takip edilmelidir. Zira ABD'nin Kıbrıs hamlesinin iki amaca hizmet ettiği görülüyor.

**İsrail'in Yayılmacı Politikası ve Doğu Akdeniz Enerji Kaynakları**

Birincisi, İsrail'in yayılmacı politikasına daha etkin destek sağlamak amacı taşıyor. Bu durum, Türkiye ve diğer bölge ülkelerinin güvenliği için tehdit oluşturuyor. ABD'nin Rumlarla yaptığı anlaşmalara medyada fazla önem verilmemesi, tehlikenin küçümsenmesi anlamına gelmez. Tehlikeleri önceden sezmek ve önlem almak hayati önem taşımaktadır.

ABD'nin Kıbrıs'ı kontrol altına alma niyeti, uzun bir planlamanın sonucudur. 2016 FETÖ darbe girişiminden sonra Türk-Amerikan ilişkileri bozulunca, Amerikalı yazarlar Kıbrıs'ın jeopolitik önemi üzerine analizler yazarak Rum Yönetimi ile görüşülmesini önerdiler. Bu analizlerin ardından, her iki taraf yetkilileri düzenli görüşmeler yaparak 2018'de güvenlik alanında ortak bir niyet beyanı imzaladı ve bugün de bir anlaşmaya vardılar.

İkincisi, ABD'nin Rum Yönetimi ile yaptığı anlaşma, Doğu Akdeniz'deki enerji kaynaklarını kontrol altına almak amacını taşıyor. Washington'un enerji kaynaklarını kontrol etme çabaları göz önüne alındığında, bu anlaşmanın arkasındaki gerçek amaç daha net anlaşılıyor.

**Anlaşmanın Zamanlaması ve Uzun Vadeli Tehditler**

Rumların ABD ile yaptığı anlaşmanın zamanlaması dikkat çekici. Kıbrıs Barış Harekâtı'nın 50. yıldönümüne kısa bir süre kala imzalanan bu anlaşma, sembolik bir anlam taşıyor. Ancak Rum Yönetimi, Kıbrıs'ı tamamen ABD'nin kontrolüne sokmanın kısa vadede ekonomik faydalar sağlasa da uzun vadede Rumların geleceğini tehlikeye attığını fark etmiyor.

ABD'nin bölgedeki varlığına dair bir garanti yokken, Türkiye, Lübnan, Suriye ve Mısır sürekli bu bölgede kalacaktır. Rumların ABD ve İsrail ile yaptığı anlaşma, bu ülkelere tehdit oluşturuyor. Bu nedenle Rum Yönetimi, uzun vadede Rumları büyük bir tehlikenin içine atıyor.

Rum Yönetimi, ABD'nin desteğiyle boş bir gurur içinde. Ancak tarih, bu tür içi boş gururların sonunun hüsranla bittiğini defalarca göstermiştir.